PARİS VE BENELUKS ÜLKELERİ TURU
Bu tura niyetlenip 2016 yılının haziran başlarında rezervasyonumuzu yaptırdık. Fakat seyahat zamanının yaklaşmasına bir gün kala Paris bölgesinde çok şiddetli bir yağış meydana geldi. Haberlerden öğrendiğimize göre sen nehrinin beş metre yükseldiği ve Louvre müzesinin önlem amacı ile kapatıldığı belirtiliyordu. Böyle olunca durumu eşimle birlikte tekrar değerlendirdik ve geziyi ertelemeye karar verdik. Aksi takdirde Paris’te istediğimiz yerleri görememe durumu ile karşılaşabilirdik. Seyahati havaların daha sakin olduğu bir zamanda yapmak uygun olacaktı. Turu düzenleyen şirkete durumu anlattık ve gezi ücretinin iade edilmesini istedik. Şirket rezervasyonun iptali için gerekli olan süreninin aşıldığını bildirerek ücretin iade edilemeyeceğini söyledi. Ne yazık ki beklenmedik bir hava durumu, bizim seyahat paramızın yanmasına neden oldu.
Fakat biz bu seyahati çok istiyorduk. O nedenle gezi için yeniden girişimlerde bulunduk. Bu amaçla 2016 yılının 10-16 Temmuz tarihleri arasında yapılacak olan bir gezi turuna katıldık. Beneluks kelimesi, Belgium (Belçika), Netherlands (Hollanda), Luxembourg (Lüksemburg) Ülkelerinin baş hecelerinin yan yana gelmesi ile oluşan bir kelimedir. Bu kelime aynı zamanda bu üç ülkenin coğrafi, politik ve ekonomik iş birliğinin adı haline gelmiştir.
05 Mayıs 2016 da emekli olmuştum. Yolculuğumuz Atatürk Hava Alanı’ndan başladı. İlk durağımız Paris idi. Hemen şunu belirmek gerekir ki, tarih ve medeniyet şehri olan Paris hakkında birkaç günlük gezi sonucunda detaylı bilgi vermek imkansızdır. Ancak gördüğümüz yerlerin isimlerini sıralamak ve bazı genel bilgiler vermek mümkündür. Paris’e ulaştıktan sonra rehberimiz bizi hava alanında karşıladı. İlk işimiz şehir turu oldu. Bu çerçevede gördüğümüz yerler, Opera meydanı ve binası, Tuileries bahçeleri, Şanzelize Caddesi, Zafer takı ile Concorde meydanı (Uzlaşı meydanı), Dönme dolap ve dikilitaş idi.
Rehberimizin dediğine göre: “Tuilieres Bahçeleri’nin önündeki “tuilieres” kelimesinin anlamı kiremit ocakları demektir. Bu bahçenin olduğu yerde bir zamanlar kiremit fabrikası olduğu için adını bu fabrikadan almış ve bahçenin adı Tuilieres Bahçesi olmuştur ve alanı 25 hektardır. Şanzelize Caddesi, Zafer takı ile Concorde meydanı arasında yaklaşık iki km uzunluğunda 70 m genişliğinde bir caddedir. Şanzelizenin kelime anlamı kahramanlar ve şanlı kişiler demektir. Concorde Meydanı ismi 1795 de kullanılmaya başlanmıştır. Dönme dolap ve dikilitaş da bu meydanda bulunmaktadır. 8 hektar yani 80 dönümlük bir genişliğe sahiptir. Fransız devrimi sırasında giyotin burada kurulmuş ve çok sayıda kişi bu giyotinle idam edilmiştir. Bir tarafında Tuileries bahçeleri bulunmaktadır. Kavalalı Mehmet Ali paşa tarafından hediye edilmiş olan dikilitaşın yüksekliği 23m, 230 ton ağırlığındadır yaklaşık dört beş yılda Mısır’dan buraya getirilmiştir.
Zafer Takı (Arc de Triomphe)
Şanzelize Caddesi’nin diğer ucundaki Zafer Takı (Arc de Triomphe) ise, Napolyon’un emri ile 1806 yılında yapımına başlanmış ve 1836 da bitmiştir. Austerlizt savaşının zaferle bitmesinin anısına yapılmıştır. Austerlitz Savaşı, Napolyon’un Avusturya ve Rusya ordu birliklerine karşı bu günkü Çekya topraklarında kazandığı savaşın adıdır. İşte Paris’deki Zafer Takı üzerideki heykel kabartmaları bu savaştaki sahneleri simgelemektedir. Bu savaş 1805 yılında olmuştur.
Zafer takının olduğu yer tam on iki bulvarın kesiştiği yerdir. Napolyon 1821 de ölmüş bu takın açılışını görememiştir. Zafer Takın’nın yüksekliği 50 m dir. Ayrıca üzerinde kazanılan zaferlere ait kabartmalar vardır. Fransa tarihinde önem taşıyan belli başlı isimlerin kabartmaları bulunmaktadır. Zafer Takı’nın altında savaşlarda şehit düşen askerleri temsilen meçhul bir askerin mezarı bulunur.”
Zafer takını sadece yerden gözlemleyebildik fakat tepesine çıkıp Paris’i panoramik olarak gözlemleme zamanı bulamadık. Paris hakkında genel bir görünüm izlenimi edinmek için bu zafer takının tepesine çıkılmasını öneririm. Yazının sonunda bu zafer takının bir fotoğrafı görülmektedir.
Eyfel Kulesi
Paris’te ziyaret ettiğimiz yerlerden biri de Sen Nehri kenarında bulunan Eyfel Kulesi idi. Grupça kulenin dibinde dolaştık. Ben de yükseklik korkusu olduğu için Eyfel kulesine çıkmadım. Esasen kulenin zirvesine değil de belli yüksekliklerde gezinti terasları olan en alt kısma çıkabilirdim. Fakat eşim Emine Hanım çıkmamıza ısrarla karşı çıktı. O yüzden Eyfel Kulesi’ni yerden gözlemekle yetindik. Rehberimizin kulenin dibinde açıkladığı bilgilerden aklımda kalan bilgilere göre: Bu kulenin yüksekliği 324 m olup, ağırlığı 10100 tondur. Adını kendini inşa eden mühendisten almıştır.
Yapay zekadan öğrendiğime göre, bu kulenin yapılma nedeni, Fransız devriminin yüzüncü yıl dönümü nedeniyle açılacak olan dünya fuarı için geçici olarak mühendis Gustave Eiffel ve ekibi tarafından projelendirilmiş ve iki yılda tamamlanarak 1889 yılında bitirilmiştir. Esasen kule 20 yıl için düşünülmüştür. Ancak radyo anteni olarak kullanılmaya başlanınca yıkılmayıp kalıcı hale gelmiştir. Böylece Fransa’nın sembolü olmuştur. Gustave Eifell, kuleyi bilim insanlarına, yani buluş yaparak medeniyete katkı yapanlara adadığı için Eyfel Kulesi’nin belli yükseklikteki bölümüne çepeçevre onların adlarının yerden görünecek şekilde yazılmasını sağlamıştır. Sayısı yetmiş civarında olan bu bilim insanlarından bazıları, kuduz aşını bulan Pasteur, ampulü bulan Edison, basınç yasalarını bulan Pascal, dünyanın döndüğünü kanıtlayan Faucault, Teleskopu keşfeden Galileo Galilei dir.
Notre Dame (Meryem Ana) Katedrali
Eyfel Kulesi’ni gördükten sonra yine Sen Nehri kıyısında bulunan ve Eyfel Kulesi’nden yaklaşık 5km uzaklıkta bulunan Notre Dame (Meryem Ana) Katedralini ziyarete gittik. Bu kilise Sen Nehri’nde oluşan bir adacık üzerine inşa edilmiştir. Önünde geniş bir meydanı bulunmaktadır. Katedralin yapımına 1163 yılında kral VII Lui zamanında başlanmış ve yapımı 1345 yılına kadar sürmüştür (Vikipedi). Okurlarıma burada tarihi bir bilgi vermeyi uygun görüyorum:
Kral VII Lui ve ordusu , ikinci haçlı seferine katılmış ve İsparta – Burdur yakınlarında gece konaklaması yapmak üzere iken Selçuklu Sultanı Mesut’un ordusuna ait askerler tarafından saldırıya uğramıştır (1147). Kral gizlenerek canını kurtarmış fakat her taraf haçlı askerlerinin ölüleri ile dolmuştur. Daha sonra, bir Bizans şehri olan Antalya’dan maiyetiyle birlikte deniz yolu ile Antakya’ya gitmiştir. Böylece Sultan I. Mesut 50 yıl önceki İznik şehrinin kaybının intikamını almıştır.
Kilisenin dış yüzeyindeki süslemeler ve sıra halindeki heykellerin güzelliğine ve gül desenli pencerelerin seyrine doyum olmaz. İnsan, bu şekilleri izlemekten sıkılmaz. Kilisenin içine de girerek iç mekanının görkemini de izleme fırsatı bulduk. Böylece içerdeki yapılan ayini de görmüş olduk.
Ne yazık ki bu kilise, bizim ziyaretimizden yaklaşık üç yıl sonra 15 Nisan 2019 yerel saatle 18.20 sıralarında çıkan yangında büyük hasar görmüştür. Yangının restorasyon çalışmaları esnasında çıktığı söylenmektedir. Yangın sonrası yenileme çalışmalarının devam ettiği bildirilmektedir. Notre Dame Kilisesi, ünlü yazar Viktor Hügo’nun “Notre Dame’ın Kamburu” romanında geçen mekanlardan biridir.
YORUMLAR