KALOVY VARY
Prag’dan sonraki durağımız Prag şehrine 128 km uzaklıktaki Karlovy Vary kaplıcalar şehri idi. Karlovy Vary Çekya Cumhuriyeti’nin önemli turistik yerlerinden biridir. Ülkenin kuzey batısında ve Almanya sınırına yakın bir yerdedir. Kaplıcaları ile ünlüdür. Atatürk 1918 yılında tedavi amaçlı olarak buraya gelmiş ve buranın kaplıcalarında tedavi görmüştür. Buranın kaynak sularından her gün düzenli olarak içmiş, çamur banyosu almıştır. Yaklaşık bir ay burada kaplıcalarından istifade etmeye çalışmıştır. Kaldığı binanın kapısında atamızın burada tedavi olduğuna dair bir tabela bulunmaktadır.
Buraya daha pek çok tarihi şahsiyet ve ünlü kişiler gelmişler ve kaldıkları binalarda onların isimleri belirtilmiştir. Bu şahsiyetlerden biri de Çar Deli Petro’dur. Çarın kaldığı güzel binayı da gördük. Karlovy Vary içinden geçen nehrin iki yanına kurulmuş şirin bir şehirdir. Şehrin temizliği ve güzelliği hemen dikkati çekmektedir. Binaların mimarisi ve rengarenk boyanmış halleri seyrine doyum olmaz bir güzellik arz etmektedir. Biz burada sadece öğle yemeği yedik ve geri kalan zamanda nehir boyunca şehri inceledik. Çeşmelerinden sular içtik. Çek Cumhuriyeti porselenlerinden yapılma hediyelik eşyaları inceledik. Kaplıcalarından yararlanma imkânımız olmadı. Çünkü süremiz azdı. Burada turumuzu tamamladıktan sonra tekrar Prag’a döndük. Akşam Prag şehrini ikiye bölen Vltava nehri üzerinde grubumuzla birlikte tekne ile açık büfe, yemekli ve canlı müzikli bir nehir turu yaptık. Böylece Prag şehrini gece manzarası ile izleme imkânımız oldu.
Dresden
Ertesi gün Prag’dan 144km uzaklıktaki Dresden şehrine gittik. Bu şehir Almanya’nın doğusunda olan Saksonya Eyaleti’nin baş kentidir. Ortasından Elbe Nehri geçmektedir. Bu günkü nüfusu beş yüz bin civarındadır. Çok güzel bir şehirdir. Rehberimizin anlattığına göre: “İkinci dünya savaşında Dresden büyük bir yıkıma uğramıştır. Savaşın sonuna doğru müttefik ülkeler Nazi Almanya’sını dize getirmek için ulaşım yollarının birleştiği en stratejik yer olan Dresden’i vurmaya karar vermişlerdir. Almanya’nın doğusundaki Dresden ABD ve İngiltere’ye ait çok sayıda savaş uçağı tarafından 13-15 Şubat 1945 tarihleri arasında 3900 ton bomba atılmıştır. Amaç Kızıl ordunun batıya doğru intikalini kolayca sağlamaktı. Böylece Hitler Almanya’sı daha kolay yenilebilirdi. Bu bombalama sonunda Dresden’de 25000 bina harabeye döndü ve yapılan araştırmalara göre ölü sayısı 25000 civarındaydı.”
İşte grup olarak ziyaret ettiğimiz Dresden’in böylesine acı bir geçmişi bulunuyordu. Grup olarak şehri gezmeye başladığımızda savaşın izlerinden hiçbir şey görülmüyordu. Şehir eski görkemine yeniden kavuşmuş turistik bir cazibe merkezi haline gelmiş. Binalar, meydanlar ve tarihi yapılar çok güzel görünüyorlardı. Ancak binalardaki renk tonu koyu gri renkteydi. Bombalama yanıklarının etkisi olsa gerek. Akşam tekrar Prag şehrine döndük.
BRATİSLAVA
Prag’daki otelde üçüncü gecelememizin sabahında kahvaltıdan sonra, Macaristan turumuza başladık. Budapeşte’ye varıncaya kadar yol boyunca uğradığımız şehirlerde mola verdik. Rehberin verdiği serbest zamanlarda uğradığımız şehirleri görme ve inceleme fırsatı bulduk. Önce yol üzerindeki Beethoven evinin bulunduğu Baden kentine uğradık. Burada küçük bir mola verildi. Mola esnasında, bir kaplıca şehri olan Baden şehrinin tertemiz olan sokaklarında yürüdük. Bu esnada Beethoven’in şehrin kaplıcalarından yararlanmak için gelip kaldığı evi gördük. Giriş kapısının üzerinde “Beethoven Haus Baden “yazıyordu. Bu ev Beethoven anısına bir müzeye dönüştürülmüş.
Adı tarihe geçen ve geride önemli eserler bırakan insanlara büyük saygı duyuyorum. Bu yüzden adına müze yapılan, heykeli dikilen insanların yaşamlarını ve özgeçmişlerini araştırıp öğrenmek bana heyecan veriyor. Bu yazıyı hazırlarken gezi sırasında çektiğimiz fotoğraflara tekrar göz attım. Baden’deki Beethoven evi önündeki fotoğrafı incelerken dedim ki, okurlarıma Beethoven hakkında birkaç satır bilgi vereyim diye bir araştırma yaptım.
Beethoven, dedesinin adını taşımaktadır. Dedesi 20 yaşında Belçika’dan Bonn şehrine gelir. Bir sarayda bas korist (kalın ses) özelliği ile koroda çalışmaya başlar. Daha sonra koro şefi olur. Oğlu Johan van Beethoven, ayni sarayda tenor olarak çalışır. Onun oğlu olan ünlü Beethoven (doğumu 1770) ise yedi kardeşin ikincisidir. Bunlardan sadece Beethoven dahil 3 kişi hayatta kalmıştır. 5 yaşından itibaren yoğun müzik dersleri almaya başlar. Birçok müzik eseri vardır. Onun 9. senfonisi Avrupa birliğinin marşıdır. Ölüm tarihi 1827 dir.Wikipedi
Görüldüğü gibi eğer bir yetenek, dededen ve babadan gelen birikimlerin sağladığı bir ortamda yetişiyorsa ve azim sevgi ve gayret varsa dünya çapında eser verilebiliyor ve geride iz bırakabiliyor. İnsanlar da onun yaptıklarını gelecek kuşaklara aktarmak için heykelini dikiyor, ya da müzesini yapıyor.
Beethoven evi önünde eşimle birbirimizin fotoğrafını çektik. Baden şehri, Viyana’ya yaklaşık 40 km uzaklıkta bulunmaktadır. Buradaki küçük şehir gezimizden sonra yaklaşık yüz kilometre uzaklıktaki Slovakya’nın başkenti Bratislava’ya hareket ettik.
Bratislava’nın Viyana’ya uzaklığı yaklaşık 60km civarındadır. Bratislava kentine vardıktan sonra rehber bize şehir hakkında genel bilgiler verdi ve yaklaşık bir buçuk iki saat serbest zaman tanıdı. Biz turistik bir şehir olan Bratislava’nın ara sokaklarında serbestçe gezindik. Bu arada bir sokakta yol üzerinde taç resmi olan bir sembolün kraliçenin taç giydiği yer olduğunu rehberimiz bize söylemişti. Yine yol üzerinde yönleri gösteren metal bir levhanın zemine monte edildiğini gördük. Bu levha üzerinde, bu noktanın dünyanın belli başlı yerlerine olan uzaklıkları yönleri ile birlikte gösteren bazı bilgiler eklenmişti. Bu levha üzerinde İstanbul’un yönü ve uzaklığı 1231km değeri görülüyordu. Turistik eşyaların sergilendiği ara sokaklardan birinde öğle yemeğimizi yedik.
Daha sonra Slovakya’nın ünlü edebiyatçılarından biri olan Hviezdoslav adına düzenlenmiş olan bir meydan etrafında geri kalan zamanımızı geçirdik. Bu meydanın bir kenarında güzel bir mimari görünüme sahip Bratislava Opera Binası bulunmaktaydı. Bu meydanda büyükçe bir havuz ve havuzun iki tarafında ağaçlar, gölgeleri ile insanların dinlenmesini sağlıyordu. Hatta burada insanların önünde uzun kuyruk oluşturduğu bir dükkânı fark ettik. Biraz daha yakından bakınca herkesin külah dondurması alıp ayrıldığını gördük. Bizde eşimle birlikte kuyruğa girip dondurmamızı aldık. Ağaçların gölgesinde lezzetli dondurmamızı afiyetle yedik. Burada rehberin bize tanıdığı sürenin nasıl geçtiğinin farkına varmadan kendimizi grubun buluşma noktasında bulduk. Buradan otobüse binerek Budapeşte’ye hareket ettik.
YORUMLAR