Doç.Dr.İbrahim KOÇ

Doç.Dr.İbrahim KOÇ

49ibkoc@gmail.com

Anılarım-174

08 Eylül 2025 - 15:29 - Güncelleme: 08 Eylül 2025 - 15:30

PAPİRÜS KÂĞIDI VE KAHİRE MÜZESİ
Kahire’deki ikinci günümüzde, rehberimiz bizi papirüs kâğıdı üreten imalathanelerden birine   götürdü. Burada, turistlere papirüs kağıdının nasıl yapıldığını görsel olarak anlatan bir görevli vardı. Bu görevli grubumuza şu bilgileri verdi, rehberimiz de bize çevirdi:
“Antik çağlarda insanlar kâğıt gereksinimlerini karşılamak için papirüs kağıdını üretmişlerdir. Papirüs kâğıdı, adını papirüs (papyrus cyperus) denen bir bitkiden almaktadır. Bu bitki Nil nehri deltasında yetişmekte ve boyu yaklaşık dört m civarındadır. Gövdesi ise yaklaşık 5 cm kalınlığa sahiptir. Tepesinde ince ve uzun yaprakları bulunmaktadır. Yaprakların toplu görünümü bir yarım küreyi, yapraklar ise güneş ışınlarını andırmaktadır. Bundan dolayı papirüs bitkisinin tepe görünümü mısırlılarca güneşe benzetilmektedir. Ayrıca gövde kesitinin üçgen şeklinde olması ve piramit yüzeyine benzemesinden dolayı mısırlılar bu bitkiyi kutsal saymışlardır.
Şimdi gelelim kâğıt yapımına: (Görevli burada hem anlattı hem de uygulamalı olarak kâğıt yapımını gösterdi).” Öncelikle papirüsün gövdesi istenilen kâğıt boyutuna göre parçalara kesilir. Bu parçaların yeşil kısımları çıkarılıp atılır. Geri kalan beyaz gövde parçası şerit şeklinde ince ince kesilir. Bu şeritlerin içinde bulunan öz suyunun çıkması için merdaneden geçirilir. Bu şeritler su içine atılır. Burada altı gün bekletilir. Altı günün sonunda bu şeritler istenilen kâğıt boyutunu verecek şekilde yan yana aralarında boşluk kalmayacak şekilde sıralanır. Daha sonra bu ilk sıranın üzerine dik açı yapacak şekilde ikinci bir sıra yerleştirilir. Bu haliyle mengeneye konur ve sıkıştırılır. Mengenede bu halde altı gün bekletilir. Altı günün sonunda mengeneden çıkarılan ince papirüs levhası kurutulur ve kâğıt haline gelir. Günümüzde bu papirüs kağıtlarına mısırlı ressamlar çok değişik resimler yapmakta ve yapılan bu resimlere turistler talip olmaktadır.” diyerek sözlerini bitirdi.
Daha sonra Kahire Müzesi’ni gezdik. Müzede antik eserler ve mumyalar sergilenmektedir. Müzede Tutankhamun’un mezarı ve mumyası görülmeye değer. Firavun olan Tutankhamun, M.Ö. 1341 doğumludur. Ölümü MÖ. 1323 yılıdır. Dokuz yaşında kral olmuş dokuz yıl iktidarda kalmıştır. Mezarı ve hazineleri hırsızlar tarafından çalınmadan günümüze ulaşabilmiştir. Müzeyi gezmek için mutlaka bir gün ayırmak gerekir.
Nil Nehri Boyunca Olan Gezimiz
Üçüncü gün Kahire’den kalkan uçakla Nil Nehri kenarında olan Aswan şehrine hareket ettik. Aswan Kahire’den 860 km güneyde bulunmaktadır. Burada, dünyanın önemli şehirlerinde bulunan dikilitaşların üretildiği mermer ocağı bulunmaktadır. Yekpare granit mermer olan bu taşların çıkarılıp işlendiği mermer ocağını grubumuzla gezdik. Hatta bir adet dikilitaş yerde uzanmaktaydı. Fakat kırıktı. İstanbul’da Sultanahmet Meydanı’ndaki obelisk (dikilitaş) Karnak’taki Amon Tapınağı önünde dikili bulunan iki taştan birinin M.S.390 yılında Roma İmparatoru I.Theodosius tarafından getirtilmiştir.
Aswan şehrinin benim için önemli bir yeri vardır. Şöyle ki; Üniversitede derslerimde ölçme bilgisinin tarihçesini anlatırken bu şehrin adı geçmektedir. İlk dünya ölçüsü Aswan ve İskenderiye şehirleri arasında yapılmıştır. Ünlü bilgin Eratosthenes MÖ. (276-194) bu ölçüyü yapmış ve yaptığı bu ölçülere dayanarak dünyanın yarıçapını ve çevresini bu günkü değerlere göre %16’lık bir sapmayla elde etmiştir. Derslerimde bu ölçü ve hesabın geometrisini öğrencilerime anlatıyordum.
Tapınak ziyaretlerinden birini Aswan’a yakın Nil nehri içinde bir ada olan Agilkia’ya yaptık. Oraya tekne ile ulaştık. Esasen buradaki tapınak, yaklaşık 500 m uzaktaki Phlaie adası’ndan taşınmıştır. Bu tapınak MÖ.4. yüzyılda Tanrıça İsis adına yapılmış bir tapınaktır. Tapınak yüksekliği 20-22 m, kapladığı alan 1500 m2 ve toplam kompleks alanı 6-7 dönümdür. Kolonlar ve duvarlar çok güzel süsler ve görsellerle donatılmıştır. Sonradan yaptığım araştırmaya göre bu tapınağın yeri değiştirilmiştir. 1960 yılında yapımına başlanan Aswan Barajı 1970 de tamamlanmıştır. Baraj su tutmaya başlayınca geriye doğru su yükselmeye başlamış ve suyun yükseldiği bazı yerlerdeki tarihi yapıların su baskınına uğraması kaçınılmaz olmuştur.
Mısır Hükümeti, ÜNESCO örgütüne başvurarak su altında kalacak olan antik ve tarihi yapıların korunması için yardım talebinde bulunmuştur. Örgüt, dünyadaki bütün ülkelere bağış çağrısında bulunmuş ve ülkeler yardım çağrısına uymuşlar ve kendi bütçelerine göre katkı sağlamışlardır. Diğer yandan gerekli söküm taşıma ve inşaat için gerekli planlama işleri yapılarak proje faaliyete geçirilmiştir. Bu işlere 1977 yılında başlanmış 1980 yılında tamamlanmıştır. Bunun için eski yerindeki tapınak 40.000 (kırk bin) taş blokuna ayrılmıştır. Her bloktaki taşlar numaralandırılmış ve söküm işine başlanmıştır. Bu Taşlar, Agilkia adasında özenle tekrar bir araya getirilerek ayni tapınak yeniden yapılmıştır.  Böylece tapınak, bulunduğu yerden 500 m uzağa ve eski kotundan 12 metre 40 cm daha yükseğe yeniden yapılmıştır. Bu konumlandırmanın seksen milyon dolar olan maliyetinin yarısı bağış yapan ülkeler, diğer yarısı Mısır Hükümeti tarafından sağlanmıştır. Toplam maliyet 80 milyon dolar olmuştur. Bu bilgiler yapay zeka’dan alınmıştır.
Görüldüğü gibi ÜNESCO’nun aracılığı ile uluslarası yardımlaşma sayesinde önceki kuşakların tarihi miraslarını bugün görme imkanlarına kavuşabiliyoruz. Eğer böyle olmasaydı o güzelim eserler sular altında kaybolup gideceklerdi. Yaşasın yardımlaşma ve dayanışma. Keşke ülkeler savaş için para harcamayıp birbirlerine yardım için gayret gösterseler ne güzel olur. Yazının sonunda bulunan fotoğraf bu tapınağın önünde eşim Emine Ataman Koç’la çektirdiğimiz fotoğraftır. 
Aswan’daki gezimiz bittikten sonra Gemi ile Luksor şehrine hareket ettik. Sabah kahvaltısı, öğle yemeği ve akşam yemeği gemideydi. Geceleyin de gemide kalıyorduk. Luksor’a giderken yol üzerindeki Kom Ombo tapınağına uğradık. Burası aswan’dan 50km kuzeyde Nil nehri kıyısında bir tarihi ve turistik bir yerdi. Bu tapınağın en önemli özelliği timsah başlı Tanrı Sobek ve şahin başlı Tanrı Horus olmak üzere iki mısır tanrısına adanmış olmasıdır. M.Ö. 2. yüzyılda yapılmıştır. Sütun başlıkları çok güzeldir.
Buradan grup olarak tekrar gemiye binip kuzeye doğru yola devam edildi. Yaklaşık 65 km kuzeyde Nil nehrine yakın olan Edfu Tapınağı’na ulaşıldı. Edfu Tapınağı Tanrı Horus’a adanmış ve Karnak tapınağından sonra en büyük tapınaktır. Tapınak duvarının yüksekliği 36 m dir Üzerinde Horus ve Ptolemaios Hanedanı üyelerinin devasa kabartmaları vardır. Duvardaki bu kabartmalar geçekten çok güzel ve estetik olarak yapılmış insanı kendine hayran bırakıyor. Ayrıca tapınağın önemli yapılarından biri olan Nilometre buradadır. Nilometre Nil nehrindeki su seviyesini ölçmek için kullanılan bir yapıdır.
Nil nehri Mısır’ın can damarıdır. Bu nehir ekvatorun güneyinde bulunan Viktorya gölünden doğar ve ekvatorun kuzeyine geçerek 6650 km kat ettikten sonra Akdeniz’e dökülür. Üzerinde gemi taşımacılığı yapılmaktadır. Bu özelliği sayesinde gezi grubumuz Aswan’dan kalkan bir gemi ile Mısır’ın Nil nehri kenarında bulunan muhtelif turistik yerleri ziyaret ettik. Her bakımdan Nil nehri Mısır ekonomisi için hayati bir önem taşımaktadır. Nil nehri dokuz farklı ülke topaklarından geçmektedir.
Edfu’daki gezimizden sonra tekrar gemiye binerek Nil nehrindeki yolumuza kuzeye doğru devam ettik. Bu defa hedefimiz Edfu’dan 112 km uzaklıkta olan Luksor kenti idi. Grup halinde Nil nehrinin doğu kıyısına yakın bir yerde bulunan Luksor Tapınağını gezdik. Rehberimizin açıklamaların göre: Bu tapınak yeni krallık döneminin 9. firavunu III. Amenhotep tarafından MÖ. 14. yüzyılda Tanrı Amon Ra adına yaptırılmıştır. Ön duvarı önünde beş devasa heykel ve bir adet dikilitaş bulunmaktadır. Bu tapınağın girişinde altı adet devasa II Ramses heykelleri bulunmaktadır. Giriş kapısının yüksekliği 24 m dir. Bu tapınağın bir özelliği de bizim tarihimizle ilgilidir. Çünkü tapınağın duvarları yüzeyinde Hititlerle Mısırlılar arasında yapılan Kadeş Savaşı’nı tasvir eden kabartmalar bulunmaktadır. Luksor tapınağı gezisinden sonra, yine bu tapınağa 1,5 km mesafedeki Karnak Tapınağı’nı görmeye gittik.
Karnak Tapınağı, içinde beş farklı tapınağı barındıran 800m*1500m sahayı kaplayan dünyanın   en geniş alana sahip bir tapınaklar kompleksidir. İçinde mısır tarihi ve mitolojisi hakkına bilgiler bulunmaktadır. Tapınağın yapımı iki bin yıldan fazla sürmüştür. Çünkü her firavun daha önce yapılanlara yeni yapılar ekleyerek yapımı sürdürmüştür. Gerçekten görülmesi gereken yerlerden biridir.

Gezi programındaki yeleri ziyaret ettikten sonra Aswan’dan kalkan uçak ile tekrar Kahire’ye geldik. Bir gece Kahire’de konakladık. Ertesi gün Kahire’den kalkan bir uçakla İstanbul Atatürk Hava Alanı’na kazasız belasız ulaştık.

Phlaie Tapınağı önünde eşimle çektirdiğim Fotoğrafımız 1993

   
 

Bu yazı 133 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum