BERGAMA GEZİSİ 3
Bergama Asklepionu
“Hastalığa tutulmamak, hasta olup da iyileşmekten daha iyidir."
Daha sonra Bergama Asklepion’u gezisine başladık. Osman Bayatlı’nın (Bergama Müzesi müdürlüğü yapmıştır) Bergama Tarihinde Asklepion” adlı kitabından derlediğim bilgilere göre, Asklepios (Lokman Hekim), antik çağda sağlık ve hekimlik tanrısı idi. O nedenle sağlık hizmetleri verilen yerlere de Asklepion (antik çağ hastanesi) denmekteydi. Bergamalı zengin bir ailenin oğlu olan Arkhias’ın Madra Dağı’nda avlanma esnasında attan düşerek ayağının kırılması üzerine Yunanistan’daki Epidavros Asklepionu’unda tedavi olur ve iyileşir. Bunun üzerine Arkhias benzer Asklepion’un Bergama’da da kurulması iznini alarak Bergama’ya döner. Çünkü yeni sağlık merkezlerinin açılmasına Epidavros karar vermekteydi. Gerekli iznin alınmasından sonra Bergama’da Asklepion kurulmasına karar verilir. Sağlık açısından gerekli koşulları sağlayan kentin dışında Geyikli Dağı’nın etekleri uygun bulunur ve Asklepion oraya kurulur. Çünkü burası şifalı suları, ormanı ve havası açısından insan sağlığına elverişli bir yerdi. Bu yer aynı zamanda Bergama akropolünü tüm heybetiyle gören bir yerdir. Böylece Bergama’da M.Ö. V yüzyılda Asklepion kurulmuş olur.
Asklepion, yaklaşık on dört dönümlük bir alan üzerine kurulmuştur. Bergama Krallığı zamanında (M.Ö.280-133) Asklepion, Akropol ve Bergama geniş ölçüde kalkınma yükselme içine girmiş bulunuyordu. İlerleyen zamanlarda Asklepion gelişmesini sürdürmüştür. Asklepion’nun gelişmiş olduğu Roma dönemindeki yapıları; Tiyatro (3500 kişilik), Kuzey Koridor (128m), Batı Koridor (95m), Güney Koridor (126m) uzunluğundadır ve üstü kapalı sütunlu galerilerdir. Kütüphane, Küçük Alan, Propylon (Anıtsal kapı), Kutsal tünel, Zeus Asklepios Tapınağı, Telesphoros Tapınağı, Ayakyolları, Kutsal Yol, Kutsal Banyo, Kutsal Çeşme, Banyo ve Çamur Havuzları, Tanı ve Sağaltım Salonu, Batı Kapısı, Artemis Köşesi olarak sıralanabilir.
Burada uygulanan tedavi yöntemlerine değinmeden önce uygulanan bazı prensipleri ve antik dönemin inanışlarını hatırlatmak gerekir. Asklepeion’un giriş kapısında “Bütün Tanrıların Ululuğu İçin Kutsal Yere Ölümün Girmesi Yasaktır” uyarısı yazılmıştır. Buraya gelen hasta, Sağlık Tanrısı Asklepios’un rüyasında kendine görüneceğini ve hastalığının çaresini söyleyeceğine inanırdı. Yani burada egemen olan hekim değil tanrıydı. Bu yüzden hastalar, Asklepion’daki tüm sağlık elemanlarını, Asklepios’un yardımcıları olarak görürlerdi. Onlar sağlık Tanrısının söylediklerini uygulamak zorundaydı.
Giriş kapısında hastalar, hekimler tarafından muayene edilir ve iyileşmesi mümkün olanlar içeri alınırdı. İyileşmesi umutsuz olanlar içeri alınmazdı. Eğer yanlışlıkla içeri girmişse dışarı çıkarılırdı. Muayeneden geçip içeri girebilenler kendilerini Azrail’in elinden kurtarmanın coşkusu ile girerlerdi. Burada kadınların doğumuna da izin verilmezdi. Viran Kapı’dan başlayan ve 950 m uzunluğundaki kutsal yolda yürüyen hastaya “Sen hasta değilsin Tanrı Asklepios’un bize gönderdiği misafirisin” denerek telkinlerde bulunulurdu. Asklepion’a girmeyi başaran hastaların ilk yapacakları iş, vücut temizliğinin yapılması ve daha sonra uyku odalarına gitmekti. Uyku odalarından tedavi odalarına gidiş yer altı tünelinden geçilerek yapılırdı. Farklı hava koşullarından hastaların olumsuz etkilenmemesi için yaklaşık 80 m lik tüneli yürüyerek geçerlerdi. Tünelin üst tarafı pencereli olup gün ışığı tüneli aydınlatmakta ve tünelin yanlarında akan su sesleri hastaları ruhen dinlendirmekte ve yaz günleri sıcak havada serinlik vermekteydi.
Bu şifa ocağına gelen herkes maddi gücüne göre Asklepion’a bir adak getirmesi gerekiyordu. Hastalar adaklarını ilgililere verdikten sonra tedavilerine başlayabilirlerdi. Uygulanan tedavi yöntemleri arasında; ruhi hastalıklarda hastaların uyku odalarında uyutularak (incubation) rüyalarının rahip hekimlerce yorumlanması (telkin, tedavi), bedensel hastalıklarda, sıcak su, soğuk su ve çamur banyoları (arınma), şifalı otlarla tedavi, diyet kürleri, bitkisel yağ ya da merhemlerle yapılan masajlar, su sesi ile tedavi, açlık tokluk kürleri, müzik dinletisi, kan aldırma (hacamat), bağırsakların boşaltılması, güneşlenme terapileri yer almakta idi. Gerekli görüldüğünde cerrahi müdahale de yapılmaktaydı.
O çağda insanlar hastalıklarının iyileşmesini Sağlık Tanrısı Asklepios’un desteği ile aşabileceklerine inandıkları için, bu sağlık teşkilatının hekimleri (Asklepiadlar) hastanın gerekli temizliğini yaptırdıktan sonra uyku odalarına gelmelerini sağlar ve yatarken hastaya “uyuyuncaya kadar hastalığının nasıl iyileşeceğini sana rüyanda söylemesi için Sağlık Tanrısına dua et, o sana hastalığının çaresini rüyanda söyleyecektir. Sabahleyin uyandığında rüyanı bize anlat. Biz de ona göre tedaviyi başlatırız” diyerek yatışını sağlardı. Ertesi gün görülen rüyaya göre tedavi uygulanırdı. Söylevci Aristeides (M.S. 117-180), “Hieroi Logoi[ik1] (kutsal öyküler)” adlı eserinde o dönemde, buradaki tedavi yöntemlerini yakından izlemiş ve kendi hastalıklarının da nasıl iyileştiğini ayrıntılı bir şekilde anlatmıştır.
Bu Asklepion’da sıradan insanından Roma imparatorlarına (Marcus Aurelius M.S. 161-180), (Caracalla M.S.211-217) kadar çok sayıda insan tedavi olmuştur. Antik çağın ünlü doktorlarından Galenos (M.S. 129-210), Bergama Asklepios Tapınağına bağlı tıp okulunda o dönemin önemli kişileri ile tanışmış ve birçok hastalığın tedavisini incelemiştir. Başrahibin gladyatörlerinin hekimliğini yaparken de yaraları yakından inceleyip nasıl tedavi edilebileceğini öğrenme fırsatı bulmuştur. Galenos, babasının isteği üzerine Pergamon’da felsefe ve tıp eğitimine başlamıştır. Bu eğitimini daha sonra İzmir, Korint ve İskenderiye’de sürdürmüştür. Galenos Roma İmparatorlarından Aurelius’u peynir perhizi ile iyileştirmiştir. Bunun üzerine İmparator Aurelius, Galenos’a üzerinde “İmparator Aurelius’tan Doktorların İmparatoru Galenos’a” yazılı altın zincirli bir madalyon hediye etmiştir. Hatta Galenos Roma İmparatorluk sarayında bir müddet İmparatorun doktorluğunu yapmıştır.
Galenos, “De Usu Partium Corporis Humani” adlı yapıtında “Bizi yaratan için övgüler yazmak, kurbanlar kesmek, tütsüler yakmak güçlü bir dindarlık sayılmaz. Onun büyüklüğünü, gücünü tanımak ve tanıttırmak için yarattığı insanın bir organının inceliklerini bilmek yeter” demiştir.
Ozan Horatius Asklepion’u överken: “Buranın cennet gibi bir yer olduğunu, anlatır ve oraya sıcaklar sıtma getirmez, orada vasiyetnameler açılmazdı” der.
Asklepion, tarihte inişli çıkışlı gelişmeler göstermiştir. Bergama’da savaşlar hiç eksik olmamıştır. Savaş zamanlarında Asklepion zarar görmüş, barış zamanlarında gelişmiş ve ünü dünyaya yayılmıştır. Ancak, İmparator I. Valens (253-256) zamanında meydana gelen depremde Asklepion büyük zarar görmüştür. Ayrıca çok tanrılı din ile Hristiyanlık arasındaki din savaşları Asklepion’un iyice zayıflamasına neden olmuştur. Daha sonra meydana gelen sellerin getirdiği toprak ile bu güzelim yer toprak altında kalmıştır [*].
1928 yılında başlayan kazılar, Asklepion’u tekrar gün yüzüne çıkarmış ve buraya gelenlerin o tarihi mekanları incelemesine olanak sağlamıştır. Grubumuzla temel kalıntıları kalmış antik çağın bu sağlık kuruluşunu hayranlıkla dolaşarak o günkü tedavi yerlerini, tiyatroyu, kutsal tüneli, kutsal yolu, vs. gördük.
Bergama’daki gezimiz tamamlandıktan sonra Kozak Yaylası’na gittik. Nezih hocanın ve arkadaşların güzel sohbetleri eşliğinde Çam fıstığı ağaçları içinde verdiğimiz molada öğle yemeğimizi yedik. Orman içinde bir yürüyüş yaptık. Daha sonra çamfıstığı deryası içinden geçen bir yolu takip ederek Ayvalık ilçesine vardık. Ayvalık içinde bir şehir turu yaptık. Cunda Adası’na geçtik. Akşam Edremit’teki Balıkesir Koca Seyit Hava Limanı’ndan kalkan bir uçakla Tekrar İstanbul’a ulaştık.
En büyük zenginliğin sağlık olduğunu düşünerek tüm okurlarımın sağlık ve esenlik içinde işlerinde başarılı ve verimli olmalarını temenni eder iyi günler dilerim.
YORUMLAR