Canım Ağaç

Yaşar ATLI

Bundan beş yıl önce Gördes'e geldiğimde eğer yanlış hatırlamıyorsam Gördes'in girişinde bir levhada şu güzel Kızılderili atasözü yazıyordu: 'Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık tutulduğunda; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.'
Ağaçların aramızda yaşayan melekler olduğuna inanıyorum, istisnasız her ağacın. Sessiz, masum, kendine has, kuşların evi, cennetlik. Zaten cennete cennet denmesinin sebebi de ağaçlarının bolluğu değil midir? Cennetlik dediğime şaşırmayın lütfen! Hz. Âdem elmayı yediği için cennetten çıkarılmadı mı? Demek ki Âdemden önce bile ağaç vardı cennette.
Lisede okurken öğrenciler bir dal kırmışlar. Öğlen arası müdür yardımcısı kırık dalı eline aldı ve bütün öğrencilere belki yirmi dakika ağaç ve yeşillik üzerine vaaz etti, biraz da fırça attı. Konuşmasının sonunda da Fatih Sultan Mehmed'in şu sözünü hatırlattı. 'Yaş kesen baş keser.'
Gerçekten de ecdat ağacı önemsemiş. Bir arkadaşımla Eski Gördes'i ziyarete gitmiştik. Hemen girişte eskiden kalma bir çeşme ve bir çınar ağacı var. Arkadaşım güzel bir şey söyledi: 'Hocam bir çınar ve bir pınar Osmanlı'nın simgesidir.'
Ecdat gittiği her yere bu mührünü basmış. Bursa'yı ziyaret ettiğimde Orhan Gazi Camiinin önündeki anıt çınarları görünce arkadaşıma hak verdim. Aynı zamanda Osmanlının kuruluşuyla ilgili anlatılan Osman Gazi'nin görmüş olduğu rüyaya da gözlerimle şahitlik yapmış kadar inandım. Rüyaya göre Osman Gazi göbeğinden çıkıp dalları üç kıtaya yayılan bir ağaç görüyor. Geyikli Baba da Orhan Gazi'nin daveti üzerine Uludağ'ın eteklerinden bir çınar söküp Orhan Gazi'nin oturduğu yere getirip dikiyor ve bu ağacı uğur olsun diye diktik diyor. Ve o ağaç hala yaşıyor.
Ağaç en çok çocuklara benziyor ve bunu en çok hisseden de çocuk ruhlu şairlerdir. Arif Nihat Asya'nın Çocuk ve Ağaç şiiri bakar mısınız ne kadar da berrak, saf, temiz. Tıpkı çocuklar ve ağaçlar gibi.
Çocuk, çok sevdi ağacı'
Verirdi ona, her kış
Çiçekleri olaydı!
 
Ağaç, çok sevdi çocuğu'
Öperdi altın saçlarından
 Dudakları olaydı!
 
Ve ona öptürmek için,
 Eğilirdi yerlere kadar;
 Yanakları olaydı!
 
Dökerdi önüne hepsini
 Gümüşten, altından, sedeften
 Oyuncakları olaydı!
 
Ve çocuk gittikten sonra,
 Böyle kalır mıydı ağaç?
 Ne olurdu onun da
 Bacakları olaydı,
Ayakları olaydı!
Şair! Sen ağacın eli, kolu, dili olmuşsun. Daha ağacın başka bir şeye ihtiyacı var mı?
Bunları söylerken animizmi, animatizmi, derin ekolojiyi, Greenpeace'i falan savunduğum yoktur. Fakat ağacı sadece odun olarak görmemek lazım diye düşünüyorum. Formül çok basit: 'Kıyametin koptuğunu görseniz dahi elinizde bir fidan varsa onu dikiniz.'
Orhan Veli ile bitirelim.
Güzel ağacım!
 Sen kuruduğun zaman
 Biz de inşallah
 Başka mahalleye taşınmış oluruz.