Bize Ne Oldu?

Merve AYKANAT merveaksoy425@gmail.com

     Gerçekten iyi hissetmeye ve ben muhteşemim çok iyiyim dediğimiz günlere hasret kaldık. Her ne yaparsak yapalım eski heyecanımız, neşemiz, hevesimiz bizimle değil artık.
Kaybolduk uğultulu ve karmaşık kalabalıklar arasında. Özümüzü arıyoruz, bulduğumuzda da ne onda kalabiliyoruz ne de ondan kaçabiliyoruz.
     Kendimizi kucak dolusu alkışlayabiliriz. Neden mi? Duyarsız bir toplum olduk, kutuplaştırılmamak için tek tip bir yapıya eklendik. Sessizliğimizi koruduk ya da sessizliğimize boyun eğdik. İdeolojilerimize bırakın sahip çıkmayı, yüceltmeyi kendi öz saygımızı yitirdik.
     Hepimiz bir mentora ihtiyaç duyar olduk, gerek fiziksel anlamda gerek zihinsel anlamda. Özümüzü arıyoruz, öz benliğimizi kaybetmemek adına. Yalnızca girişimde bulunuyoruz bir atılım olarak kalıyor ilerisi olmuyor ne yazık ki!
     Kimliğimizi saklar olduk dışlanmamak hor görülmemek için adaptasyon göstermeye çalışıyoruz. Tek korkumuz farklı olduğumuzun anlaşılmasıydı. Sürü psikolojisiyle hareket ediyoruz. Hislerimize duygularımıza yön veren bir şirketokrasi söz konusu. Sistem bizim yaşayış biçimimizi ele geçirmiş durumda. Hayallerimizi bile kurarken kısıtlama getiriyor. Düşünürken bile seçici olmak zorundayız. Yargılanmaktan ve eleştirilmekten korkuyoruz. Doğan Cüceloğlu hocamın da dediği gibi ‘Başkası ne der değil! Ben ne derim’ düşüncesi ile harekete geçmek gerekiyor.
     Anlaşılmak, anlamlandırılmak için debeleniyoruz adeta. Karşılıklı iletişim içindeyiz fakat birbirimizin sesini duymuyoruz.
     Makineleşmiş bir toplumun getirdikleri ile yaşamaya mahkum bırakıldık. Kuş seslerinin yerini gürültülü iş makinaları aldı. Üretim ve süreklilik amaçlı rant sistemi içinde yolumuzu bulmaya çalışıyoruz. Gecemiz gündüzümüz belli olmaz oldu. Bize dayatılan çalışma saatlerine uymak zorunda  bırakılıyoruz. Sosyal hayatımız,sorumluluklarımız,ailemiz vb. çoğu özel yaşantımıza yön veren bu sisteme boyun eğmek zorunda bırakıldık.Kısacası robotlaştırıldık.
     Mutlu olmak için bir nedene ihtiyaç duyar olduk. Küçük şeyler bize yetmiyor, yetinemiyoruz. Şu an ki sistemde bizi fazlasıyla buna itiyor hep daha fazlasını istemek, en güzelini en iyisini gibi gibi ucu bucağını görünmeyen arzular halini aldı.Sürekli bir şeye  ihtiyaç duyar olduk.Yeni bir ev, daha lüks bir araba. Bunlara sahip olmak bile bizi mutlu etmiyor artık. Çağa ayak uydurma pahasına her şeyimizi göz ardı edebilecek seviyeye geldik. Öz benliğimiz git gide yozlaştı, kültürel değerlerimiz unutuldu, manevi duygularımız köreldi. Aslında biz kendimizden de umudumuzu kestik yalnızca dile getiremez olduk kendimizle baş başa kalmaktan kendimizi dinlemekten kaçar olduk.
     Dostoyevski’nin de dediği gibi ‘Kendisiyle kavga eden insan kazanırsa mağluptur aynı zamanda kaybederse de galip.’