Mert AKAR

Mert AKAR

akarmert2015@gmail.com

Zirai İlaçlar ve Toprak Üzerindeki Etkileri 

22 Eylül 2025 - 19:19 - Güncelleme: 22 Eylül 2025 - 23:52

Toprak, insanlık tarihinin en eski dostu. Üzerinde uygarlıklar kurduk, ekmeğimizi ondan aldık, hayatımızı ona borçlu olduk. Fakat bugün, toprağa yaklaşımımız geçmişteki gibi değil. Modern tarımın getirdiği hız ve verim kaygısı, kimi zaman toprağın doğal döngüsünü görmezden gelmemize yol açıyor. Bunun en somut örneklerinden biri, zirai ilaçların aşırı kullanımı ve nadas kültürünün giderek unutulması.
Zirai ilaçlar şüphesiz ki tarımsal üretimde önemli bir rol oynuyor. Böcekleri, yabancı otları, mantar hastalıklarını kontrol altına almak; üreticinin ürün kaybını en aza indirmek için güçlü bir araç. Ancak her güçlü aracın bir de bedeli vardır. Kontrolsüz ve sürekli kullanılan ilaçlar, yalnızca zararlı organizmaları değil, toprağın dengesini sağlayan faydalı canlıları da yok ediyor. Bu da uzun vadede toprağı fakirleştiriyor, ekosistemi zayıflatıyor.
Burada devreye, geleneksel bir yöntem olan nadas giriyor. Nadas, toprağın belli bir süre dinlenmeye bırakılmasıdır. Çiftçi bu süre boyunca tarlasını ekmez, toprağın kendini yenilemesine fırsat verir. Bu dinlenme döneminde yağmurun toprağa işleyişi, yer altı sularını besleyişi ve toprağın yeniden güçlenmesi sürecin en değerli parçasıdır. Ne yazık ki iklim değişikliği ve bilinçsiz su kullanımı, bu doğal döngüyü de zorluyor.
Örneğin, salatalık gibi suyu çok seven ürünlerde tonlarca su tüketiliyor. Bu yoğun sulama hem yer altı sularını tüketiyor hem de toprağın doğal yapısını bozuyor. Tarımda suyun bilinçli kullanımı ve toprağın dinlenmesine fırsat verilmesi, sürdürülebilir üretim için kritik öneme sahip.
Ne var ki günümüzde para kazanma kaygısı, tarımsal üretimi öylesine kuşatmış durumda ki, toprağın dinlenmesine bile müsaade edilmiyor. Çiftçiler, borç yükü ve piyasa baskısı altında her yıl üst üste ekim yapmak zorunda kalıyor. Dinlenmeyen, sürekli sömürülen toprak ise giderek verimsizleşiyor ve daha çok ilaca, daha fazla masrafa mahkûm hale geliyor.
Tarımda önemli bir başka kavram ise rekolte çıkartmaktır. Rekolte, hasat sonunda elde edilen toplam ürün miktarını ifade eder. Bir bölgede ya da tüm ülkede hangi ürün ne kadar verim verecek, işte bu hesaplamayla ortaya çıkar. Çiftçilerden, kooperatiflerden alınan veriler, ekim alanları, iklim koşulları ve hastalık durumları dikkate alınarak yapılan bu tahmin, hem üreticinin hem de piyasanın yol haritasını çizer. Ancak unutulmamalıdır ki rekolteyi yalnızca hesaplarla değil, toprağın sağlığıyla da yükseltmek mümkündür.
Çünkü rekolteyi yükseltmek için daha çok zirai ilaç kullanmaktan ziyade, toprağın isteklerini dinlemek gerekir. Ona suyu, zamanı, dinlenmeyi ve beslenmeyi verdiğinizde; toprak hem size hem de gelecek nesillere cömertçe karşılık verir.
İnsan da toprağın bir parçasıdır. Vücudumuzdaki mineraller ve organik maddelerin çoğu, bir zamanlar toprağın içinde bulunur. Ölüm sonrası ise bedenimiz toprağa karışır, mineraller ve organik maddeler toprağa geri döner. Bu döngü, yaşamın sürekliliğini ve ekosistemin sağlığını garanti eder.
Bilinçli ve ölçülü davranmak, tarımda güzel dengelerin sağlanmasını sağlar. Ve bunu toplum olarak hepimize ihtiyacımız var: üretici, tüketici, bilim insanı ve politika yapıcı olarak birlikte hareket etmeliyiz. Üretici bilinçli yöntemlere yönelirken, tüketici de sağlıklı ve doğal üretimi tercih ederek bu döngüyü desteklemelidir.
Unutulmamalıdır ki, ölçülü ve bilinçli, bilgi ve beceriyle yapılan her iş hayırlı sonuçlanır; bu sadece tarım için değil, hayatın tüm alanları için geçerlidir.
Ve son olarak, “toprak anadır”; bize yaşam verir, besler ve korur. Ona saygı göstermek, aslında kendi yaşamımıza ve gelecek nesillere verdiğimiz değerdir.

Bu yazı 395 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum