“11 Soru 11 Cevap” röportaj serimin onuncu konuğu, Kastamonu Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Felsefe Bölümü Felsefe Tarihi bölüm başkanı ve öğretim üyesi; Bilim ve Teknoloji Tarihi, Bilim Felsefesi ve Türk İslam Düşüncesi konularında ülkemizin önde gelen isimlerinden olup, Astronomi konusunda da geçmiş dönem UNESCO Astronomi İhtisas Komitesi üyeliği yapmış ve bu alanında literatüre değerli katkılar sunmuş Sayın Prof. Dr. Yavuz Unat olacak. Beni kırmayıp röportaj teklifimi kabul ettiği için kendisine çok teşekkür ediyorum.
Hocam, izninizle sorularıma geçiyorum.
1. Soru:Hocam, nasılsınız? Akademik çalışmalarınız şu sıralar hangi konular üzerinde yoğunlaşıyor?
1. Cevap:Teşekkürler. Çok iyiyim. Çoğunlukla Kastamonu Üniversitesindeki ofisimde çalışmalarımı yürütüyorum. Lisans dersleri ve yüksek lisans derslerimin haricinde hazırlayamaya çalıştığım kitaplar ve makalelerle ilgileniyorum. İki yeni kitabım henüz yayınlandı. Biri Bilim başlığıyla bilimin tarihi gelişimi ve yöntemi üzerine, diğeri de Bilim Tarihinde Yanlış Bilinen Doğrular başlığıyla basıldı. Bu son kitabım genelde bilim tarihinde doğru olduğu sanılan ancak henüz daha açıklığa kavuşmamış veya yanlış bilinen konulara ilişkin. Örneğin Yer’in hareketli olduğu üzerine ilk kimler görüş bildirdi? Akşemseddin mikrobu keşfetti mi? Osmanlılara modern astronomi konularını ne zaman ve nasıl girdi? gibi bazı tartışmalı konular. Bunun dışında Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı bilim kurulu üyesi olarak bazı projelerimiz var. Örneğin usturlapla ilgili bir kılavuz çıkarttık. Şimdi bu kılavuz paralelinde usturlapla ilgili çeşitli şehirlerde etkinlikler ve bazı usturlapların pirinçten örneklerini tasarlamaya çalışıyoruz. 13. Yüzyılda yaşamış bir mühendisimiz var. Cezerî. Diyarbakırlı. Bunun üzerine birkaç kitap çıkartmıştım. Şimdi yine Cezerî üzerine yeni bir çalışmamız olacak. Ayrıca Ankara Üniversitesi’ndeki bilim tarihçisi akademisyenlerle ortak olarak 100. Yılda Bilim adında üç ciltlik bir kitap projemizin üçüncü cildinde, 1980 sonrası Cumhuriyet döneminde astronominin gelişimine ilişkin kısımları yazdım. Bu cildin birkaç ay içinde çıkması planlanıyor.
2. Soru:Fergânî ve Ali Kuşçu gibi gökbilimciler üzerine yaptığınız araştırmalar, İslam kozmolojisinin temel ilkelerini anlamamızda nasıl bir rol oynuyor?
2. Cevap: Fergânî 9. yüzyıl astronomlarından. İslâm Dünyasının ilk önemli astronomlarından. Ayrıca Türk olması da önemli. Meşhur Yunanlı astronom Batlamyus’un Almagest adlı eserini özetlemiş. Bazı problemli noktaları da bu özet esere (eserin adı Cevâmi-i İlm-i Nücûm) dahil etmiş. Eser birçok İslâm astronomuna ilham olmuş. Diğer taraftan 12. yüzyıl sonrasında Latinceye ve birkaç farklı dile çevrilmiş ve Batı astronomisini etkilemiş. Dolayısıyla bu eser sayesinde dönemin astronomi bilgisini ve sonrasında kimleri etkilediğini çıkarabiliyoruz. Eser daha çok matematiksel astronomiye yani gezegen hareketlerinin matematiksel analizine ilişkin olduğundan matematikse astronominin İslâm’a nasıl geçtiği ve etkilediğini belirleyebiliyorsunuz.
Ali Kuşçu ise 15. yüzyıl astronomlarından. Uluğ Bey’in kuruduğu Semerkant Gözlemevinde çalışmış ve burası kapatılınca Fatih Sultan Mehmet’in davetiyle Osmanlıya gelmiş. Osmanlılarda matematik ve astronomi biliminin canlanmasını sağlamış. Osmanlı matematiğini ve astronomisini derinden etkilemiş. Aşağı yukarı 19. yüzyılın ilk çeyreğine kadar Osmanlı medreselerinden onun kitapları okutulmuş. Ayrıca yazmış olduğu bazı risalelerin Batı’da okunduğunu, hatta onun bazı astronomik yöntemlerinin Regiomontanus vasıtasıyla Kopernik’i de etkilediğini söyleyebiliyoruz. Ancak şunu söylemek gerekir ki astronomi bilimi bu derece yüksek olsa da Müslüman astronomlar bir sonraki adımı yani Kopernik’in geliştirdiği Güneş’i merkez alan evren anlayışına ulaşamamışlar. Bunun nedenleri hala astronomi tarihçileri arasında bir tartışma konusudur.
3. Soru: İslam dünyasında geliştirilen kozmolojik modellerin modern astronomiyle ilişkisi hakkında ne düşünüyorsunuz?
3. Cevap: Şunu söylemek gerekir ki modern astronomi konuları 17. yüzyılda teleskopun icadıyla ve sonrasında yeni bir takım astronomik araçlarla gelişen bir sürece bağlı. Orta Çağ’da hem batıda hem de doğuda benimsenen kozmolojik modeller Yer’i merkeze alan modeller.
Güneş’in merkezde olduğunu ilk dile getiren Kopernik’tir. Teleskopun icadıyla birlikte astronomi ve kozmoloji yeni bir döneme girer. Galileo teleskop gözlemleriyle eski kozmolojiyi yanlışlar ve sonrasında yeni kozmoloji gelişir. Hatta evrenin gerçekte eskilerin kabul ettiği gibi yıldızlar küresiyle sınırlı olmadığı çok daha geniş olduğu anlaşılır. Yeni gezegenler yeni galaksiler keşfedilir. Ancak biz çalışmalarımızla Kopernik’in birden bire Güneş merkezli kuramını oluşturmadığını, kendisinden önce gelen astronomların fikirlerinden yararlandığını ve etkilendiğini ortaya çıkarttık. Birçok Müslüman astronom, Güneş merkezli kurama ulaşamasalar da Kopernik’i etkilemiştir. Örneğin Nasırüddin-i Tusi’nin ve İbn Şatır’ın kullandığı bazı astronomik modelleri Kopernik’te de görüyoruz. Yine Kopernik Battani’nin gözlem verilerini kullanmış ve ona atıf yapmıştır. Tusi’nin ve Şatır’ın Kopernik’i nasıl etkilediği konusu ise hala bir muammadır ve bu konu hakkında bazı makaleler kaleme alınmış, iddialar gündeme gelmiştir. Ancak konu kesinliğe kavuşmamıştır. Konuyla ilgili benim de bazı makalelerim mevcuttur. Bunların bir kısmına academia edu sitesinden ulaşabilirsiniz (https://kastamonu.academia.edu/YavuzUnat).
4. Soru: “Bilim tarihi” sizce sadece geçmişi anlatmak mıdır, yoksa evreni anlama biçimimizi de şekillendirebilir mi?
4. Cevap: Bilim tarihi hem bir tarih araştırması hem de bilimin gelişiminin araştırılmasıdır. Bilim insana özgüdür ve insan aklının gelişiminin hikayesidir. Dolayısıyla bilim tarihi insan aklının gelişimini serimler. İnsanoğlu tarih boyunca kendini ve çevresini ya da evreni anlama çabasında olmuştur. Bu bağlamda bilim tarihi sadece insanın gelişimi değil insan aklının değişimini de anlamamızı sağlar. İnsanoğlunun ontolojik olarak yerini anlamamızı sağladığı gibi, daha da önemlisi epistemik olarak bilgimizin nasıl geliştiğini ya da bazen gerileyip durakladığını kanıtlarıyla gösterir. Bu ise geleceğimize yön vermemizi sağlar.
5. Soru: Gök cisimlerinin hareketleri üzerine yapılan eski çalışmalar, sizce bugünün kozmoloji anlayışına nasıl ilham verebilir?
5. Cevap: Bilim tarihi göstermektedir ki bugünkü bilgimize geçmişte doğru ya da yanlış ortaya konulan bilgilerle ulaştık. Bilim ilerleyen bir bilgi türüdür. Bilimdeki ilerleme birikimseldir. Elbette bazı bilimsel kuramlar yok olur, değişir, yeni verilerle yerine yenileri kurulur. Ancak her yeni kuram bir önceki kuramın başarısı veya başarısızlığı üzerine kurulur. Her bilimsel kuram dönemin deyim yerindeyse paradigması üzerine kurulur ve gelişir. Ancak bilimde veriler birikir ve her yeni kuram biriken bu veriler ışığında, eski görüşleri de dikkate alarak yeni öneriler, yeni bakış açıları sunar. Antik uygarlıkların astronomik verileri olmasaydı Antik Yunan uygarlığı astronomide belirli bir seviyeye ulaşamazdı. Bu verileri kullanan Müslüman astronomlar da bu bilimi belirli bir seviyeye ulaştırmışlardır. Yine yukarıda da ifade ettiğim gibi kendisinden önceki verileri yeniden yorumlayan Kopernik astronomide bir devrim yapabilmiştir. Meşhur bilim insanı Newton bu durumu şöyle ifade eder: Ben devlerin omuzları üzerinde yükseliyorum. Yani benden önceki bilim insanlarının çalışmaları olmasaydı başarılı olamazdım.
6. Soru:Akademik hayatınızda sizi en çok zorlayan ya da unutamadığınız araştırma süreci hangisiydi?
6. Cevap:Akademik hayatımda beni en çok zorlayan çalışmalarımdan biri Fergânî üzerine yapığım doktora çalışmasıydı. Fergânî’nin Cevami-i İlm-i Nücum kitabını çalışıyordum. Eser Arapça olduğundan öncelikle Arapça eğitimi almam gerekti. Eser bir astronomi eseriydi ve astronomi dersleri aldım. Tabi asıl zorluk bundan sonra başlıyordu. Eseri Türkçeye aktardınız ama bunun bir yorum süreci var. Eser Batlamyus’un eserinin bir özeti. Batlamyus’un eseriyle satır satır karşılaştırdım ve benzer noktaları ve farklı noktaları belirledim. Bu sayede Fergânî’nin katkılarını ortaya çıkarttım. Tabi bir eserin yazma olması dolayısıyla yazma eserlere ulaşmak o dönem için bir problemdi. Türkiye’de birkaç yazma bulduktan sonra Oxford’da bir yazma olduğunu öğrendim. Üç defa yazı yazdım sonunda bana yazmayı gönderdiler. Ama en ilginci şu oldu: Merhum Fuat Sezgin benim çalışma konumu öğrenince bana Fergânî’nin bu eserinin Arapça ve Latince baskısını gönderdi. Diğer bir zorlayıcı çalışma ise Cezerî’nin meşhur mühendislik eserinin çevirisi idi. Merhum hocam Sevim Tekeli bu eseri çevirmeyi önermişti. Sevim hocam ve Melek Dosay Gökdoğan ile birlikte bu eseri Türkçeye kazandırdık. Ancak eser teknolojik aletler üzerineydi ve bu aletlerin çalışma prensipleri, çizimleri gibi bir çok zorluk bizi bekliyordu. Sanırım 1995 yılında başladık ve 2002 yılında Türk Tarih Kurumuna teslim ettik. Bu tarihte de eser basıldı.
7. Soru: Günümüz üniversitelerinde bilim tarihi ve kozmoloji tarihi eğitimleri sizce yeterli düzeyde mi?
7. Cevap: Günümüzde üniversitelerde bilim tarihi ve kozmoloji ya da astronomi tarihi derslerinin yeterli olmadığı kanaatindeyim. Bazı üniversitelerde belli başlı bölümler seçmeli bilim tarihi dersleri açıyorlar ama bence yeterli değil. Bana göre bilim tarihi dersleri zorunlu olmalı. Ancak şu da var bu dersleri de uzmanları vermeli. Astronomi tarihi dersi ise genellikle astronomi ve uzay bilimleri bölümlerinde zorunlu ders olarak okutulmakta. Ancak bana göre astronomi tarihi dersleri de diğer bölümlerde hiç değilse seçmeli olarak okutulmalı. Zira bu dersler hem bilimin gelişimini hem bilimsel yöntemin gelişimini öğrenmek açısından önemli.
8. Soru:Osmanlı dönemindeki gökbilimcileri incelerken sizi en çok etkileyen gözlem ya da fikir neydi?
8. Cevap: Osmanlı döneminde beni en çok etkileyen iki önemli astronom var: Ali Kuşçu ve Takiyüddin. Ali Kuşçu Osmanlıda pozitif bilimlerin gelişimini sağlaması bakımından önemli. Ayıca yukarıda da belirtiğim gibi çalışmaları dönemin astronomisi açısından önemli. Hem Osmanlıyı hem de Batıyı etkilemiş. Takiyüddin ise İstanbul Gözlemevini kurması açısından önemli. Bu gözlemevi 16. yüzyılda kurulan iki önemli gözlemevinden biri. Diğerini Danimarkalı Tycho Brahe kuruyor. Takiyüddin hem muazzam bir matematikçi hem de muazzam bir astronom. İstanbul Gözlemevinde kullandığı gözlem araçları dönemine göre hayli ileri. Hatta astronomide mekanik saatleri kullanan iki astronomdan biri; diğeri Brahe. Hatta Takiyüddin saatler konusunda kuramsal bir kitap da kaleme almış. Ancak 1575 yılında kurulan bu gözlemevi uğursuzluk getirdiği gerekçesiyle 1580 yılında yıktırılmış. Bu tarihten sonra matematik ve astronomi hatta tüm bilimler Osmanlıda gerileyecek ve Batının gerisine düşecektir.
9. Soru: Kozmolojik düşüncenin tarih boyunca felsefeyle kurduğu ilişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
9. Cevap: Kozmolojik fikirler esas insanın evrendeki yerini sorgulamaya yöneliktir. İnsanoğlunun insanoğlu olarak gelişiminde ilk dikkatini gökyüzü çekmiştir. İnsanoğlu yeryüzündedir ama gökyüzü değişmezliğin ölümsüzlüğün simgesidir adeta. Dolayısıyla gökyüzü ve gökyüzüne ilişkin kozmolojik düşünceler ve bunun astronomik kısmı insanoğlunun kendini tanıması açısından önemlidir. Bu tür fikirler aslen felsefi tartışmaları gündeme getirir. İlk filozoflar olarak nitelendirdiğimiz İyonyalı filozoflar arke ya da varlıkların temelini sorgularken evrenin ana maddesini aramışlardır. Bu tür felsefi sorgulamalar da kozmolojik sorgulamalarla gelişmiştir.
10. Soru: Türkiye’de bilim tarihi ve özellikle kozmoloji tarihi araştırmalarının gelişmesi için neler yapılmalı?
10. Cevap: Bu tür çalışmaların gelişmesi için öncelikle bilim tarihi ve kozmoloji tarihi derslerine ağırlık verilmelidir. Diğer taraftan halka yönelik konferanslar da farkındalık için önemlidir. Son dönemde bu tür konferanslar yaygınlaşmakta bilim tarihine ve kozmoloji tarihine önem artmaktadır. Benim de aralarında yer aldığım ve astronomlardan oluşan astrobilgi ekibiyle birçok şehir dolaşarak bu konularda konferanslar verdik. Ayrıca teleskoplarla gökyüzü gözlemleri yaparak bu ilgiyi hep yüksek tutmaya çalıştık. Yine Atatürk Kültür Merkezi Başkalığınca yürütülen bazı etkinliklerde usturlabı tanıtarak hem geçmiş hem de günümüz astronomisine ilişkin çeşitli konferanslar verdik. Diğer taraftan bu tür çalışmaların yapılabilmesi bilim tarihi bölümlerinin ve anabilim dallarının açılmasına, araştırmacıların buralarda yetişmesine bağlı. Tabi astronomi ve diğer bilimlerin tarihini çalışmak bir yakım zorlukları da beraberinde getiriyor. Günümüz bilimini ve astronomisini iyi bilmek, klasik dilleri öğrenmek bu işin en önemli parçası. Diğer taraftan bu tür çalışmalarda yorum yapılırken unutulmaması gereken şey ise günümüz kavramlarıyla geçmişi yorumlamamak. Günümüzde astronomide kullanılan kavramlarla geçmiş kavramları aynı kefeye koymamak lazım. Örneğin biz günümüzde kütle kavramını çekim ile birlikte tanımlıyoruz. Ancak geçmişte kütle kavramı ağırlıkla eşdeğer.
11. Soru: Son olarak Evrenin kökenine dair antik ve İslamî yaklaşımları incelediğinizde, sizce “evreni anlamak” insana ne kazandırır? Eklemek istediğiniz
11. Cevap: Evrenin kökenine ilişkin olarak geçmişten günümüze yapılan çalışmalar insanoğlunun gökyüzünü, dolayısıyla kendisini tanıması açısından önemli. Evrendeki yerimize dair sorgulamaların antik dönemden beri var oluğunu görüyorsunuz. Bu tartışmalar Antik dönemde, İslâm dünyasında, Batıda sürekli canlı tutulmuş. Hem diğer bilimleri hem felsefeyi hem dini hem de sanatı beslemiş. Günümüzde bu tartışmalar yeni kuramlar yeni kavramlar ışığı altında yapılmasına karşın görülüyor ki insanoğlu var olduğu sürece hiç bitmeyecek. Öyleyse söyleşimizi filozof Manly Hall’ın şu meşhur sözü ile bitirelim: Mikroskop insana ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Teleskop ise ne kadar önemsiz olduğunu…
Hocam, değerli vaktinizi ayırdığınız ve sorularıma anlamlı cevaplar vererek gösterdiğiniz ilgi ve alaka için çok teşekkür ederim. Çalışmalarınızı anladığım kadarıyla büyük bir ilgiyle ve takdirle takip edeceğim. Sağlık, mutluluk ve başarı dolu bir yaşam diliyor, işlerinizde kolaylıklar temenni ediyor, saygı ve sevgilerimi sunuyorum


YORUMLAR