Paylaşmak Çok Güzel

Prof.Dr.Süleyman Sami İLKER ssamiilker@gmail.com

    Bu sözü üç yaşındaki torunum Ayperi, ikinci defa kullandı dün akşam. Gittiği anaokulunda öğrenmiş (öğretilmiş) olduğunu düşünüyoruz. Bir hafta kadar önce, bunu ilk defa söylediğinde çok şaşırmış, takdir sözlerimizin yanısıra, hep beraber bir güzel alkışlamıştık kendisini. Tabii ki bu iltifat ve davranışımızdan mutlu olduğu, tebessümünden ve bizlere süzgün gözlerle bakışından da anlaşılıyordu.
     Dün, akşam yemeğini yedikten sonra, küçük bir çay tabağı içindeki, üç parçaya bölünmüş tahin helvasının bir parçasını ağzına aldı. Beğenmiş olmalı ki, büyükler için başka bir tabakta duran daha büyük parçaya da uzandı minik eli. Küçük işaret parmağıyla bir parça koparmak istedi. Olmayınca; ikinci hamle ile üzerinde parmağını gezdirmeye başladı helvanın. Bunun üzerine, onun hakkının bu küçük parçalar olduğunu, diğerinin büyükler için olduğunu söyledim. Demez mi ki "Paylaşmak çok güzel".
     Aaa çok güzel tabii ki. Ancak hepsi benim olsun dersen, bu paylaşmak olmaz, dedim. Ben sana yine de küçük bir parça daha koparıp vereyim, olur mu? Peki, dedi ve daha beni beklemeden, kendi tabağındaki parçalardan birini aldı ve benim ağzıma uzattı.
Harika. Çok mutlu olduk ortamı paylaşanlar olarak. O da mutlu idi bu güzel olay ve ortamdan. Yaptığı davranışın beğenilmiş olması, muhtemelen kalıcı bir iyi huyun da ilk tecrübeleri olacak, diye düşünüyorum, sessizce.
     Çocuk eğitiminin bir sabır ve ustalık işi olduğu bilinir. Hatta "çocuk yetiştirmek, demir leblebi yemeğe benzer" de derler. Ancak genç anne babaların tecrübesizlikleri, acemilikleri, sabır eşiklerindeki düşük seviye dolayısıyla zorlandıkları da olur. Bu noktada başta babaanne (bizde eşim kendine "nene" denilmesini tercih etti ve şimdi onu kullanıyor torun) ve anneanneler sağ ve sağlıklı iseler, hele yakındalarsa, onlar da paylaşırlar yükü, çoğu zaman gönüllü olarak. Bu bulunmaz bir nimettir, özellikle çalışan genç anneler için.
Bilinçli veya en azından doğru tecrübelere aşina olan büyüklerin, çocuklar yetişirken gösterecekleri dikkat, özen ve sabır, "dut yaprağını atlas yapacaktır" şüphesiz.
     Zaman zaman "hasta etmeyen beslenme" konusunda konuşmalarım olur hastalarımla, öğrenciler ve dostlarla kısacık. Ve doğal olarak, aile içindeki davranış ve tercihlerimizi de birebir gören yaşayan torun da, benzer kalıpları, "doğru ölçütler, ölçüler" olarak belleyip, o şekilde alışıyor, alışacaktır.
     Meselâ, bizde çayı şekerle içen hiç bir aile ferdi yoktur. Dolayısıyla, ilk çayını da biraz açık ve ılık, ancak şekersiz içmeye başladığı, başlatıldığı için de, şimdi şekerli bir çayı reddediyor küçük hanım. Çünkü beyin, damak, koku sistemi şekersiz çaya göre ayar aldı ve muhtemelen artık öyle sürecektir.
AMAN DİKKAT
Covid-19'u hafif geçirirken (ya da kuvvetli şüphe halinde) Aspirin (günde bir, 2-3 hafta) almayı ihmal etmemek gerek. Umulmadık pıhtı sorunları olabiliyor. Genç bir tanıdık mühendis böyle ciddi bir durum yaşıyor.
Korunmak daha da akıllıca.
Aspirin "mide koruyucu" ile birlikte almak daha iyi. Veya üzeri kaplamalı, mideye zararsız bağırsakta açılan Coraspin.
Selâm ve saygılarımla.