Yangın-14

Kazım GERMİYANOĞLU kgermiyanoglu@hotmail.com

Parti Pehlivan Ağa Müfrezesi Gölmarmara- Bintepeler' e geleli iki hafta olmuştu. Bu süre zarfında Bintepeler bölgesinde herhangi bir hareket yaşanmamış, efeler bu durumdan sıkılmaya başlamışlardı. Etraftaki dağ köylerinden ise şikâyetler geliyordu. Özellikle Gördes- Salihli arasında bulunan köyler Akhisar tarafından gelen Rum çetelerinin saldırılarından rahatsız idiler. Parti Pehlivan Ağa kahvesini yudumladıktan sonra:
               -Kardaşlarım, şimdilik buralar sakin. Lakin yukarılar pek rahat değil, şikâyetler çoğaldı. Hazırlanın tepelere çıkıyoruz.  Dağlarda yuvalanan şu keferelere gereken dersi verelim.
               Parti Pehlivan'ın emri üzerine efeler hemen hazırlandılar, iki haftalık sessiz bekleyişin ardından güle oynaya dağlara doğru at sürdüler. Bir hayli ilerledikten sonra gürül gürül akan bir pınarın başına geldiklerinde Pehlivan Ağa atını mahmuzlayarak durdu ve geriye dönüp elini kaldırarak:
-         Dur!..Burada konaklıyoruz!  Azıklarımızı yiyip yolumuza devam ederiz.
Efeler sıcaktan bunalan atlarını sulayarak yakında bulunan çayıra saldılar. Kendileri de kana kana su içtikten sonra birer ağaç gölgesi bulup uzandılar.
Birden arkalardan bir ses duyuldu: 
               - Bu tarafa doğru iki atlı geliyor!
               Parti Pehlivan Ağa:
               - Saklanalım efeler, görünmeyelim!
               Efelerin hepsi bir ağaç ya da kaya arkasına gizlendiler. İki atlı dörtnala yaklaşıp tam aralarından geçerken Parti Pehlivan Ağa gür sesiyle seslendi:
               - Kıpırdamayın! Yakarım!
Atlılar neye uğradıklarının şaşkınlığı içinde silahlarını atıp ellerini kaldırdılar. Bütün efeler saklandıkları yerden çıkıp tüfeklerini bu iki atlıya doğrultmuşlardı.
               Parti Pehlivan Ağa:
               - İnin atlarınızdan! dedi.
               Atlılar, atlarından indiler.
               - Yaklaşın!
               Parti Pehlivan'a doğru yaklaştılar. Korkudan gözleri fal taşı gibi açılmıştı:
               - Ne istiyonuz ağala bizden? Dedi birisi kekeleyerek.
               - Burada soruları ben sorarım! Kimsiniz?! Ne arıyorsunuz burada? Dedi Parti Pehlivan Ağa.
               - Poyraz'danız! Ali Efe'yi arıyoz!!
               -Ali Efe mi? Kimdir o, neyin nesidir?
               -Ali Efe, bu mıntıkanın asayişi içün dağa çıkmış bi efedir. Rum çeteleri köylemizi ırahat bırakmıyo, üstelik her gün Yonan'ın geldiine dayir haberle alıyoz. Ahali tedirgin!..
               - İndirin kızanlarım silahlarınızı, bu garipler bizden. Gelin bakalım şöyle oturup konuşalım, tanışalım erenler. Ben, Parti Pehlivan Ağa'yım. Bu gördükleriniz de benim efelerim. Biz de yeniyiz buralarda. Akhisar'dan geldik. Bu mıntıkayı tanımamız için bize yardımcı olur musunuz?
               Köylüler, Parti Pehlivan Ağa'nın bu candan konuşması karşısında rahatlamışlardı.
               - Tabii Ağam, yadımcı oluruz. Bu mıntıkadaki köylen çoğu yörük köyleridir. Şo yanda birez aşada bizim köy va, Poyraz. Onun ilesinde Hacı Kıdır, daha ilede Karayakup, Yağbasan, daha ilede de Eğrit, Dereçiftlik. Burlada gavur nüfusu azdır. Emme son zamanlada komitele, gâvur çetele türedi. Köylemizi haraca kesme başladıla. Sonra Ali Efe gedi. O gelince burladan kaçıp gettile.
               - Anlaşılan şu anda rahatsınız, dedi Halil Efe.
               - He! Tabii' Emme Yonan geliyomuş. O zaman ne ederiz. Ali Efe'nin neferi az, bizi goruyabilcek mi bilemiyoz.
- Korkmayın! Bak şimdi biz de varız. Hiç endişelenmeyin siz. Yalnız biz yiyeceklerimizi nasıl temin ederiz?                                                                                                                                                                                                                - Siz onu düşünmen. Bu civarın köylüleri size yicek de verile giycek de. Yeteki siz canlanı, mallanı, ırzlanı, namuslanı goruyun. Heç bi şeyi esirgemezle sizleden.
               - Sağolun kardaşlar! Şu Ali Efe'yi merak ettim doğrusu, tanışmak isterdim.
               - Biz seni tanıştırırız. O da yağız adamdır, yeğit adamdır.
               - Haydi, bre efeler! Toparlanın, gidiyoruz!
               Parti Pehlivan Ağa'nın emri üzerine efeler, hemen atlarına atlayıp arkasında sıralandılar. Pehlivan atına atlayıp göz ucuyla Halil Efe'ye baktı. Eliyle ileri işareti verdi.  Dörtnala yola koyuldular. Karşıdan görenler, düzenli bir bölük asker geliyor zannederlerdi. Bir müddet yol aldıktan sonra köylülerden biri:
               - Bu vakitte köye inmiş omalıla, dooru köye gidem, dedi.
Parti Pehlivan Ağa:
- Hangi köye? Diye sordu.
               - Poyraz'a, diye cevap verdi köylü. 
               Sağa doğru uzanan patika yoldan dereye indiler. Atlarını sulayıp serinledikten sonra yollarına devam ettiler. Uzaktan ezan sesi duyuluyordu. Köye yaklaştıklarını anladılar.
               En önde Pehlivan Ağa, yanında köylüler ve arkasında efeler köye girdiler. Doğru caminin yanındaki meydana vardılar. Pehlivan Ağa:
               - Bu gün Cuma, biliyor musunuz kızanlar? Dedi.
               - Evet, doğru bu gün Cuma. Günleri de şaşırdık, hay Allah! dediler.
               - Neyse ki tam zamanında geldik. Hemen abdestlerimizi alıp namaza yetişelim kardaşlar, deyip kollarını sıvamaya başladı Parti Pehlivan Ağa.
               Abdestler alınıp namazlar kılındıktan sonra caminin karşısındaki kahvehanede toplanmaya başladılar. Kahveci, yeni demlediği kekikleri dağıtıyordu. Camiden çıkan köylüler,
               - Selamünaleyküm! Hoş geldiniz Ağalar! Diyerek selamlıyorlardı onları.
               Köylülerden biri Parti Pehlivan Ağa'ya yaklaşarak:
               - Ağam! İşte Ali Efe, diyerek yanında mütevazı bir şekilde duran esmer, kalın bıyıklı, uzun boylu heybetli adamı takdim etti. 
               Ali Efe gülümseyerek elini uzattı:
               - Selamünaleyküm! Hoş geldin Ağa! Hoş geldiniz Efeler! Diyerek hepsini selamladı. Parti Pehlivan Ağa'nın yanında oturan köylülerden biri Ali Efe'ye yer gösterdi. İki ağa el sıkışıp kucaklaştılar.
               - Ben Parti Pehlivan Ağa. Makedonya'nın Serez şehrindenim. Manisa Hapishanesi' nde gardiyanlık yaparken Yunan gâvurcuklarının işgali üzerine dağa çıktık, Akhisar'a vardık. Bir müddet oralarda çatıştık. Bu yeğenim Halil Efe, bunlar da kızanlarım, diyerek kendilerini tanıttı.
               - Çok memnun olduk Pehlivan Ağa. Bana da Kürt Ali Efe derler. Esmer olduğum için böyle derler. Salihli'nin Poyracık Köyü'ndenim. Rum çetelerinin tacizleri sonunda biz de işte bu gördüğünüz arkadaşlarla birleşerek dağa çıktık. Devlet yok, kanun yok. Dağlar, yalnız onlara kalmasın, insanımıza eziyet etmesinler diye.
               - Çok iyi etmişsin kardaş, Allah yardımcınız olsun.
               - Âmin! Cemi cümlemizin.
               Onlar konuşurken Ali Efe'nin kızanları da toplandılar, Pehlivan Ağa'dan başlayarak bütün efelerin ellerini sıkıp 'hoş geldiniz' diyerek kucaklaştılar.
               Ali Efe:
               - Eee! Demek Manisa'dan sonra Akhisar'a da girdi gâvur. Neler oldu? Diye sordu.
               -Evet, maalesef öyle, şimdilik Akhisar'dan çekildi. Lakin tekrar gelecektir. Hızla bu taraflara doğru geliyor namussuzlar! dedi Parti Pehlivan Ağa ve Akhisar'da yaşadıklarını kısaca anlattı. Derin bir nefes aldı:
               - Allah büyüktür! Gün doğmadan neler doğar Efem! diyerek gözlerini uzaklara yöneltti.