Bu Nasıl Şehitler Anıtı?
O kitap, ilk defa gençlik yıllarında elime geçmişti. Genel Kurmay yayınlarından çıkmış, 1936 baskısı küçücük bir kitaptı. Yazarı, Yarbay Baki Vandemirdi. Kitabın ismini merak ediyorsunuz: Demirci Akıncıları.
Gördesli Milli Mücadele kahramanlarının hikâyelerini, defalarca oradan okudum. Henüz 17 yaşlarındayım. Sonra büyüklerimle o hikâyeleri paylaştım. Aradan 10 yıl geçti. Gördes Gazetesini çıkarmaya başladım. İlk sayılarda Makbule’yi yazdım. Hacı Etem’i yazdım. Parti Pehlivanı ve Halil Efeyi yazdım.
Bu yazılardan sonra, bugün hala içimde hicran olan gelişmeler yaşadım. Ne kelli felli adamlar bana gelerek, Makbule’nin kim olduğunu sordular. Hülasa şehrin büyük bölümü, Makbule’den habersizdi. Gördes’in yiğit Kuvvacılarından da habersizdi. Ben o yazıları yazdıktan sonra, Gördes’te bir okula Şehit Makbule adı verildi. Ve Makbule hatırlandı.
40 yıl boyunca, yüzlerce araştırma ve inceleme yazısı yayınladım Gördes’in Milli Mücadele tarihi üzerine. Yine yüzlerce bilgi ve belgeyi ortaya çıkardım. Allah rahmet eylesin, Yurdun Güvenen’in Milli Mücadele tarihimiz üzerine kaleme aldığı araştırma yazılarını arşivime aldım. Tarihçi Kazım Germiyanoğlu, tarihçi Bünyamin As hocalarımla ortak çalışmalar yaptık. Çalışmalarımız hala devam ediyor.
Geldiğim nokta şuydu; Milli Mücadelede Gördes, çok az şehre nasip olacak bir mücadele vermişti. Sadece Makbule değildi iftiharımız. Pehlivan ağa, Halil Efe bilinenlerdi. Kaymakam İbrahim Etem keza öyle. Peki ya diğerleri…
Unutulmasın, şehrin ve Milli Mücadelenin hafızasına kazınsın diye onları da kaleme aldım. 30 yıl önce Molla Mehmet Efe’nin Gördes’teki kabrini buldum. Sarıalilerde kaybolmaya yüz tutmuş, Sarı Mehmet Efe’nin mezarı için feryat ettim. Gördesli Kuvvacıların, Yunan karargâhında casus olarak kullandığı, Cici Kelebek’in hikâyesini ilk defa kaleme aldım. Gördesli akıncıların yiğit adamı, Molla Mehmet Efenin yol arkadaşı Nalbant Rafet’i defalarca dile getirdim. Kuvvayı Milliyenin Alaşehir kongresine üye olarak katılan Müftü İsmail Hakkı Efendiyi ben hatırlattım.
Milli Mücadelede Mustafa Kemal’e ilk parayı gönderen Hacı Etem’in hikayesini, canlı tanıkların anlatımıyla gün yüzüne çıkardım..
Ancak hüzünle ve hicranla söylemeliyim ki Gördes, bu mücadele zenginliğini ve eşsiz kahramanlığını hiçbir zaman tanıtamadı, şehir için kullanamadı. Birkaç kişinin tarihe malolacak gayretleriyle bugünlere geldik.
Uzun zamandır söylüyorum, kimsenin umurunda olmuyor. Bu şehre gelen, Gördes’i hissetmeli, tarihi mefahirini iliklerine kadar çekmeli. Peki, ne yapacaksınız? Şehrin en merkezi yerine, Kuvvayı Milliye abidesi dikeceksiniz. Kahramanlarınızı, şehitlerinizi o abidede nakış nakış işleyeceksiniz. Şehrin girişlerine taklar kurup, şöyle yazacaksınız; Kuvvayı Milliye Şehri Gördes’e Hoş Geldiniz.
Gelen okuyacak, giden okuyacak. Sonrada bu Gördes neymiş be diyecek.
10 yıldır Türkiye’yi geziyorum. Şehrin sembolü olmuş isimler, şehrin en merkezi yerinde temsil ediliyor. Şehre girdiğinizde onu hissediyor ve yaşıyorsunuz ve bir daha asla unutmuyorsunuz.
Gördes Belediyesi, düşünce olarak güzel ve fakat yer ve içerik olarak berbat bir Şehitler Anıtını törenle açtı.
Çay bahçesinin sığıntı bir köşesine, açılan anıtı görünce tuz buz oldum. Yeri burası mı olmalıydı?
Anıtta Şehit Molla Mehmet Efe yok, Sarı Mehmet Efe yok, Nalbant Rafet yok, Cici Kelebek yok. Müftü İsmail Hakkı Efendi yok.
Bu anıt, Gördes’i hissettirir mi? Gördes’i yaşatır mı? Milli Mücadelede verdiği destansı mücadeleyi yansıtır mı?
Yaptık oldu anlayışıyla, ancak bu kadar olur işte.
Bunca yıl emek verdik. Lütfedip, bir fikir alış verişinde bulunamaz mıydı belediye?
Yazık, hem de çok yazık….