Beni Kovmazsın Değil mi?

Prof.Dr.Süleyman Sami İLKER ssamiilker@gmail.com

Bugün (13.12.2025) günlerden cumartesi. Hafta içindeki yoğun mesai ve yorgunluk dolayısıyla yapamadığım yürüyüşü yapıyorum. Tasarladığım sürenin sonuna yaklaşıyorum, belki son tur olabilir. Parkurun ortalarına doğru bir bey yanma doğru ara bölgeden yaklaşıyor. Biraz arkasında da 50’li yaşlarda bir kadın. Selam verdikten sonra “Siz göz hekimiydiniz değil mi” sorusuna, evet doğru diyorum. Zaman zaman mahallede uzaktan karşılaştığımız oluyor ama adlarımızı bile bilmiyoruz. Eşinin göz sorunu varmış ve bu konuda bir muayene talebinde bulunuyor. Kadın; bende tavukkarası hastalığı var, muayene olabilir miyim, rapor falan.. diyor. Raporu ne yapacaksınız, nerede kullanmak istiyorsunuz, diyorum. O, bir yerlerde faydası olur belki, “muayene sırası falan” diyor. Ben onun için rapor gerekmez, başka bir amacınız var mı desem de aynı tarzda yuvarlıyor konuyu. Siz nerede ne maksat için rapor almayı ve ne işinize yaracağına karar verin, biz muayene ederiz. Dediğiniz gibi bir hal varsa tabii ki rapor da veririz, muayene de ederiz diyorum. Tekrar eskisi kadar göremiyorum sözüne, gelin önce muayene edeyim. En son ne zaman muayene oldunuz soruma da, on yılı geçti diyor. Ben de neden bu kadar ara verdiniz, hastaneler hekimler hizmetinizde diyorum. “Bir kere doktora gittim; bende tavukkarası hastalığı var dedim. Tedavisi yok, bir şey de yapamayız diyerek beni kovdu!” sözüne şaşırıyorum. Biraz da üzülüyorum. O zamandan beri de hiç doktora gitmiyorum, diye ekliyor. Gelin ben bakarım, diyorum; randevu için eşine; telefon numaramı vereyim, yazın diye ekliyorum. Numarayı söylerken kadının “Beni kovmazsınız değil mi” sözü karşısında ikinci defa şaşkınlık ve üzüntü hissediyorum. Estağfurullah,[1] o ne demek. Biz öyle bir şey yapar mıyız hiç, diyorum.
NE HAKLA?
İlk muhatap olduğu hekim gerçekten nasıl davrandı bilmiyorum. Nadiren sabrımızı zorlayan hastalar olsa bile, genelde uygun bir üslup ile konuyu tatlıya bağlarız. Zaten, teşhis doğruysa, bugün için tam bir tedavisi maalesef olmayan bu ve benzeri irsi (kalıtımsal, ailevi) bir hastalığı olan kişilerin, hayata ve geleceğine dair birçok kaygı, acı, umutsuzluk yaşadıklarını biliriz. Bu nedenle biz hekimlerin üslup, kelimeler ve nezaket bakımından daha bir hassasiyet içinde olmamız gerekir. Ne söylediğimizden ziyade nasıl söylediğimiz daha önem taşır. Öğrenci ve asistan hekim arkadaşlarla birlikte iken veya onlar olmasalar da bu titizliği meslek hayatım boyunca hep gösterdim. Benim için öncelik, örnek bir öğretim üyesi, hoca ve hekim olmaktır. Çünkü öğrencilerin gözü üzerimizde olur daima. Bu hastalar sadece baktıkları yeri ve dar bir alanı gördükleri için, kocaman eşyaları göremeyeceklerini, onlara çarpacaklarını anlatır, örnek veririm. Yanından geçen tanıdıklarını bile fark edemezler. Boşuna insan insana bazen “kör müsün” demez çünkü yanından geçen gerçekten görmeyebilir. Görme ve işitme ile ilgili sorunu olan çok insan vardır; muhatapları onun kendilerini umursamadığını zanneder ve kırılır, bazen de kızar. Ama hayat ve sağlık hiç dışarıdan görüldüğü gibi olmayabilir.
Ayrıca organların, dokuların, vücudumuzun yapısı ve nasıl çalıştığına dair hiçbir bilgisi olmayan insanlara da hastalıklarının ne olduğunu birkaç anlaşılır cümle ile anlatmamız gerekir. Tabii ki bazen benzetmelerle yaparız bu işi. Çoğu zaman muhatabın konuyu net anlaması hayli zordur. Tahsili olanların artık eskisine göre bilgiye ulaşmaları çok daha kolay. Telefon ve bilgisayar üzerinden, varsa kitaplardan da öğrenmeye çalışmaları kendileri için faydalı olur. Çok yaygın olan şeker hastalığının bile ne olduğunu bilmeyen, anlamayan pek çok insan ile karşılaşıyoruz hemen her gün. Bilgisayar ve telefonları eğlence ve işe yaramaz maksatlarla kullanmak yerine, bunlara da zaman ayırmak daha doğrudur diye düşünürüm.
TAVUKKARASI HASTALIĞI VEYA GECE KÖRLÜĞÜ NEDİR
Tavukkarası hastalığı, tıptaki adı Retinitis Pigmentosa (RP) olan kalıtsal bir göz hastalığı. Gözün en iç yüzeyi olan sinir tabakayı yani retina tabakasını tutar. Özellikle gece az ışıkta görmeyi sağlayan hücreler (çubuk hücreler) zamanla bozulur. Hastalık yavaş ve ilerleyicidir. Tavukkarası denmesinin sebebi, tavukların gece görememesine benzetildiği için halkın kullandığı bir ifadedir. Zaten ilk belirti de gece görmedeki zorluktur. Zaman içinde görme alanları dışarıdan içe doğru daralır ve bir borudan bakar gibi olur. Buna “tünel görüş” de denir. Zamanla merkez görme de etkilenebilir. Otuz iki binde bir rastlanır. Bilinen 252 mutasyon türü vardır. Henüz tam bir tedavisi olmasa da gen tedavisi ve kök hücre üzerine çalışmalar, araştırmalar devam etmektedir. Göz dibinde tipik belirtileri görülür. Tipik olmayan türlerinde elektroretinografi (ERG) denen yöntem, teşhis için değerli bilgi verir.
[1] Estağfurullah Arapça kelimedir. Anlamı; “Allah’tan bağışlanma diliyorum”, “Allah’tan af isterim” demektir. Dini alandaki kullanılışı daha yaygın şekli ile “Tövbe estağfurullah”tır. Günlük Türkçede çoğu zaman dini anlamının ötesinde, bir nezaket ve tevazu ifadesi olarak kullanılır. En yaygın kullanım anlamları: “Önemli değil”, “Olur mu öyle şey”. “Beni fazla övdünüz”, “Ben layık değilim” ve “Teşekkür ederim ama abartıyorsunuz.” Özetle; dini anlamı Allah’tan bağışlanma istemek; günlük anlamı ise tevazu, nezaket, alçak gönüllülüktür.