Yangın-37

Kazım GERMİYANOĞLU kgermiyanoglu@hotmail.com


Dışarıda büyük bir gürültüyle esen rüzgârın savurduğu sağanağın çarptığı camlar acı çığlıklarla sarsılırken, küçük gaz lambasının aydınlatmak için çırpındığı odadaki masanın üzerinde yan yana duran, üstüne zencefil ve tarçın serpilmiş iki salep bardağını alarak birini masanın önünde oturan Hacı Ethem Bey'e uzattı Kaymakam Hulusi Bey ve:
-Nihayet meclis, işgal altındaki İstanbul'da toplanabilmiş demek! Diyerek koltuğuna oturdu.
               -Mustafa Kemal Paşa'nın;  Anadolu'nun emin bir yerinde toplanması hususundaki bütün ısrarlarına rağmen; İstanbul' Anadolu Heyeti, sözlerinde durup; Mustafa Kemal Paşa'yı Meclis reisliğine seçmiş olsalardı bari'diyerek sözlerini sürdürdü.
               -Ankara'da Mustafa Kemal Paşa ile görüşüp, kendisine söz veren mebuslardan birçoğu, maalesef İstanbul'a varınca Padişah'ın ve İtilaf Devletleri'nin baskılarından ötürü sözlerini yerine getirememişler. Mustafa Kemal Paşa'yı reisliğe seçemedikleri gibi; Müdafaa-i Hukuk Grubu teşkili hususunda da aciz kalmışlar, bunun yerine Felâh-ı Vatan Grubu adıyla bir grup teşkiline muvaffak olmuşlar, diyerek elindeki salep bardağını sehpanın üzerine bırakan Hacı Ethem Bey, yeleğinin sol cebinden dürülü bir kâğıt çıkardı.
 Kaymakam Hulusi Bey:
               -Peki, Felâh-ı Vatan Grubu tesirli olabilmiş mi bari alınan kararlar üzerinde?  
               -Evet, dedi Hacı Ethem Bey ve bardağı tekrar eline alarak devam etti:
               -Uzun münakaşa ve mücadeleler neticesinde daha evvel kararlaştırıp hazırladıkları Misak-ı Millî adlı hayırlı bir kararı Meclise kabul ettirmeye muvaffak olabilmişler.
               -Neymiş bu kararın muhtevası azizim?
               -İstiklâl Harbi ile hedeflenen gayelere ulaşma hususundaki esasları ihtiva eden bir beyanname, buyurun okuyun! Diyerek kâğıdı Kaymakam Bey'e uzattı.
Kaymakam Hulusi Bey kâğıdı okudu, elini çenesine götürdü, parmaklarıyla bir süre çenesini okşadıktan sonra:
               -Hımm!.. Açıkçası; bir isyan beyannamesi demek daha doğru olur buna'
               -Uzun müzakerelerden sonra mahrem olarak bütün mebuslara imzalatılan ve Ahd-i Millî olarak da adlandırılan bu beyanname ile her şeyden evvel; millî ve bölünmez bir Türk Ülkesi'nin hudutları çizilmiş ve Türk Milleti'nin, tam istiklâl ve asgari haklarını istediği bütün cihana ilân edilmiş, dedi Hacı Ethem Bey.
               -Çok güzel, dedi Kaymakam Hulusi Bey ve 'ama lâkin' diyerek devam etti:
               -Bir isyan ve meydan okuma niteliği taşıyan bu beyanname, işgalcileri hiç memnun etmeyecektir azizim. Meclis-i Mebusan'ı cezalandırmalarından korkarım.
               -Evet, İstanbul Hükûmeti'nin de telâşa düştüğü söyleniyor.
-Ali Rıza Paşa Kabinesi'nin fazla dayanabileceğini zannetmem, çekilmeye mecbur edeceklerdir umarım.
-Büyük ihtimal; Damat Ferit Paşa'yı tekrar sadrazamlığa getireceklerdir.
               -Müttefikler, Yunan kuvvetlerini de takviye ederek taarruza teşvik edip işgali genişleteceklerdir, dedi Kaymakam Hulusi Bey.
               -Haklısınız, dedi Hacı Ethem Bey, Akhisar'dan bu istikamette haberler de geliyor. Asker ve teçhizatça takviye ederek iyice kuvvetlendirdikleri Yunan Ordusu, Saruhanlı üzerine iki defa taarruza geçerek bu muhitte tahkimata başlamış' Ama bir gün sonra Akhisar'daki Millî Kuvvetler, Saruhanlı ve Paşaköy civarındaki Yunan kuvvetlerine taarruz ederek onların oralarda mevzilenmelerine fırsat vermemişler. Mütevelli Köyü civarında yapılan müsademelerde de Yunanlılara çok büyük zayiat verdirilmiş. Ertesi gün Paşaköy üzerine tekrar tahkimata yeltenen Yunan kuvvetlerinin bu teşebbüsü de hüsranla neticelenmiş. Lâkin Saruhanlı yine de Yunan topçusu tarafından dövülmeye devam ediliyormuş.
               -Millî Kuvvetlerimizin de,  Akhisar Cephesi'ni iyice güçlendirdikleri anlaşılıyor, dedi Kaymakam Hulusi Bey.
               -Evet, diyerek bardağındaki son salebi de yudumlayan Hacı Ethem Bey konuşmasını sürdürdü:
               -Akhisar Cephesi; Kırkağaç'tan başlayarak, Akhisar'ın Arabacıbozköy, Yayaköy, Şatırlar köylerini ve Saruhanlı'nın; Gökbel, Sarıçam, Paşaköy, Yeniçiftlik, Alibeyli köyleri ile Çal Dağı'nı da içine alarak, Marmara Gölü'nün garp yakasındaki Kan Boğazı'na  kadar genişletilmiş. Akhisar'ın önde gelen Kuvvacılarından Reşat Bey ile Bakırlı Saçlı Efe, Ozancalı Osman Bey, Beyobalı Ziya Bey, Seyfettin Bey, Tirelizâde, Küçük Ethem Bey kumandasındaki millî müfrezeler ve Binbaşı Hüsnü Bey kumandasındaki Saruhanlı ve Alibeyli millî taburlarından müteşekkil Akhisar Millî Nişancı Alayı bu cephede üstün düşman kuvvetlerini yerlerinde tutmaya muvaffak olmuşlar ve çok da zayiat verdirmişler.
               -Fevkalâde! dedi Kaymakam Hulusi Bey, ancak yine de tereddütlüydü:
               -Lâkin daha ne kadar dayanabilirler; Yunanlılar kuvvetlerini takviye etmeye devam edeceklerdir.
İngilizler ve diğer müttefikleri de Misak-ı Millî'ye misillemede bulunmak için her türlü yardım ve desteğe devam edeceklerdir..
               -Ondan şüphe yok! Lâkin bizim de kuvvetimiz az değil; Salihli'de Çerkez Ethem Bey ve ağabeylerinin kumanda ettikleri Kuva-yı Seyyare, Akhisar'da Celâl Bey'in kumandasındaki yerli milis kuvvetlerimiz, hepsinin üstesinden geliriz Allah'ın izni keremiyle diyerek moral vermeye çalıştı Hacı Ethem Bey ve yeleğinin diğer cebinden dürülü bir kâğıdı çıkardı:
               -Bakınız, Kaymakam Bey. dedi; Gördes Kuva-yı Millîye Cemiyeti Heyet-i İdaresi olarak biz de, vatanımızın işgalini büyük devletler nezdinde protesto ettiğimizi, Balıkesir'de neşredilen 'İzmir'e Doğru Gazetesi' ne çektiğimiz telgrafla ilân ettik, diyerek okumaya başladı:
               ' Bugün; medeniyet, beşeriyet ve insaniyet teraneleriyle, Hilâfet-i İslâmiye ve Saltanat-ı Osmaniye'yi mahvetmek ve bizi aziz vatanımızdan mahrûm etmek maksadıyla tatbikine başlanan meş'um işgalin sahipleri ve  bedbaht memleketlerimizde elemlerimizi uyutmak için muhafaza ettiğimiz sükûtu, acz-i mutlak bilerek gurur-ı millîyemizi tahkir, namus ve mevcûdiyetimizi tezyif ve tezlil eden iğrenç muhteris emellerin maatteessüf şahidi bulunan bütün efkâr-ı umûmiyye şunu bilmelidir ki; Anadolu'nun kalbi ne kadar açıksa, sesi de o kadar tabiî, pürüzsüz ve siyasî entrikalardan âzâdedir. Tarihi şan ve şeref dolu aziz milletimizin her ferdi bu hakikate iman ettiği içindir ki; vatanı, istiklâli ve mukaddesatı uğruna ölümden yılmamış, tarihin her devrinde büyük zaferler kazanmış, lüzûmu halinde şehadet şerbetini içerek rütbelerin en yücesine ermiştir. Vatanımıza ve mukaddesatımıza göz koyacak olanlara karşı kahraman milletimiz daima bu ruh ve bu şuur içinde olacaktır. Bir milletin en aziz varlığı, istiklâl ve hürriyetidir. Bizler, vatan uğrunda kanlarıyla destanlar yazan, şehitler ve gazilerle dolu bir milletin çocukları olarak; hakk-ı hayata nail olmak isteğimizi bütün cihana tasdik ettireceğiz. Türklük aslâ ölmeyecek ve yaşayacaktır. Anadolu'nun mukaddes toprağından bir karış yeri bile hiçbir millete çiğnetmeyeceğiz. Necip milletin, her türlü fedakârlığı icradan çekinmeyeceğini ve bu uğurda her türlü muaveneti ifa için ahd ve yemin etmiş olduğunu arz eyleriz.'
               -Çok güzel azizim! Milletin hissiyatını çok güzel terennüm etmişsiniz! Sağolun!
               Kâğıdı dürüp cebine yerleştirirken Hacı Ethem Bey:
               -On gün sonra Balıkesir'de toplanacak olan beşinci kongreye kazamızı temsilen Germiyanlı Hamdi Bey ile beraber iştirak edeceğiz, diyerek ayağa kalktı.
               -Güle güle gidiniz Hacı Bey, vatanımız ve milletimiz için hayırlara vesile olur inşallah! diyerek Kaymakam Hulusi Bey de ayağa kalktı. Lambanın fitilini kısıp üfleyerek söndürdü ve birlikte gaz ve salep kokusunun birbirine karıştığı loş odadan ayrıldılar.