Vahşi Batının Virüsle İmtihanı

Kazım GERMİYANOĞLU kgermiyanoglu@hotmail.com

Vahşi Batı deyince akla hemen ABD gelir. Şu an bütün dünya dehşet içinde ama ABD'de yaşanan dehşet bir başka. Günde binlerce kişinin öldüğü, ceset torbası bulmakta dahi zorluk çeken, parkları meydanları mezara çeviren, dışarıdan maske dilenen, sağlık sisteminin çökmek üzere olduğu dahi söylenen ABD, tarihinin en büyük saldırısıyla karşı karşıya. Bu güne kadar hiç kimsenin kalkışamadığı, hatta bırakın kalkışmayı düşünemediği böyle bir saldırıyı adına Covid-19 ya da Koronavirüs denilen küçücük bir yaratık yaptı. Peki, ABD'yi bu derece dehşete düşüren ve felaketin merkezi konumuna getiren sebep nedir?
                Dünyada her konuda bir numara olan ABD'nin hiç de iç açıcı olmayan vahşet dolu bir tarihi vardır.  ABD, varlığını işgale, katliama ve soykırıma borçludur. Bu kanlı tarih karşımıza ilk olarak Kızılderili katliamını çıkarır. Amerika'yı keşfeden Kristof Kolomp Amerika'ya ilk ayak bastığında kıtada 70 milyon Kızılderili vardı. Yani 1492 yılında dünya nüfusunun beşte biri Kızılderili idi. Bu gün ise sayıları sadece 2 milyon kadardır. Dönemin önemli din adamlarından Papaz Bartolome de Las Casas'ın yazdığı 'Kızılderili Katliamı' adlı eser zulmü şöyle anlatıyor:
                'Sırf eğlence olsun diye kadın erkek demeden yerli halkın ellerini burunlarını ve kulaklarını kesip kopardıklarını ve bunun bölgenin değişik yerlerinde defalarca tekrarlandığını kendi gözlerimle gördüm.'
                ABD yetkilileri Kızılderili kellesi başına 5 dolar ödüyorlardı. Tarihte ilk biyolojik silah da Kızılderililer üzerinde uygulanmıştı. ABD Hükümeti sürgüne gönderdiği Kızılderililere dağıttığı kıyafetlerin üstüne çiçek mikrobu sıkarak çok sayıda Kızılderilinin öldürülmesini sağladı.
                16. yüzyıldan 19. Yüzyıl ortalarına kadar 350 yıl boyunca 15 milyon Afrikalı köleleştirilerek Amerika kıtasına getirildi. 35 milyon Afrikalı işkence ve kötü muamele neticesinde hayatını kaybetti.
                1921 yılında Nikeragua'da 300 kişi acımasızca katledilidi.
1945 yılında dünyanın ilk defa karşılaştığı atom bombasını kullanan yine ABD'den başkası değildi. Önce 6 Eylül 1945 ‘te Hiroşima üç gün sonra da Nagazaki'ye atıldı. 250 bin masum insan hayatını kaybetti. Yayılan radyasyon nedeniyle insanlar hastalandı ve ilerleyen zamanlarda da ölmeye devam etti. Bebekler genetik bozukluklarla dünyaya geldi.
                Yine 1945 yılında Almanya'nın Saksonya Eyaletinin başkenti Dresden kentine üç gün süreyle bomba yağdıran ABD, çocuk ve kadınların çoğunlukta olduğu 200 bin kişiyi katletti.
                1950-1953 yılları arasında üç sene boyunca bombalanan Kuzey Kore'de 4 milyon insan hayatını kaybetti. Yine aynı yıl Guetamala'da da CIA destekli darbe sırasında 200 bin sivil öldürüldü.           
1950-1959 yılları arasında Küba'da ABD destekli Batista birliklerince 60 bin kişi katledildi.
                Katliamın zaferle sonuçlandığı ender görülen tarihi olaylardan biridir Vietnam. Çok öldüler, çok katledildiler ama nihayetinde topraklarından kovdular ABD'yi. Vietnam'da yaşanan en vahşi olaylardan biri Mai Lai Katliamı'dır. Vietnam Halk Kurtuluş Ordusu gerillalarını öldürmek üzere yola çıkan ABD askerleri 15 Mart 1962 tarihinde hiçbir şeyden haberi olmayan masum insanların yaşadığı Mai Lai Köyü'ne geldiler. Bütün köyü ateşe verdiler. Kadınlara tecavüz edildi, bebekler, çocuklar ve yaşlılar hunharca öldürüldü.
ABD, Vietnam'a hava yoluyla tam 20 milyon galon Turuncu Madde de denilen zehirli Portakal Gazı bıraktı. Bu madde ile bitki örtüsü yok edildiği gibi nesiller boyu devam eden kanser ve doğumdan gelen özürlere neden oldu. My Lai'deki kara operasyonunda da yine binlerce masum insan vahşice katledilmiştir. 1962-1975 yılları arasında 3 milyon Vietnamlı sivil hayatını kaybetmiştir.
                ABD, 1960 yılında, Kongo Cumhuriyeti'nin gaddar diktatörü Joseph Mobuto'yu destekleyerek 3 milyon kişinin katledilmesini sağladı. Endonezya'da darbeci general Suharto'yu destekleyerek 1 milyona yakın insanın ölümüne sebep oldu. Doğu Timor'u işgal ederek 180 bin kişiyi katletti.
                1973'de Şili Cumhurbaşkanı Salvador Allende'yi devirerek yerine getirdiği diktatör Pinochet döneminde 1990 yılına kadar 17 yılda 80 bin insan hapsedildi, 30 bin insan işkence gördü, 5 bin sivil hayatını kaybetti. 
                1970-75 yılları arasında Kamboçya ve Laos'da 1 milyon insan katledildi.
                1977 yılında ABD, El Salvador'daki askeri yönetime destek verdi. 70 bin Salvadorlu öldürüldü.
                1979 yılında ABD'nin kışkırttığı ve diğer Batılı devletlerin de desteklediği Saddam Hüseyin İran'a saldırdı. Yaklaşık 10 yıl devam eden İran-Irak savaşında 1 milyona yakın insan hayatını kaybetti.
                1980 yılında CIA, Afganistan'ı işgal eden Sovyet güçlerine karşı savaşmaları için Usame Bin Ladin ve örgütünü eğitti, 3 milyon dolar yardım etti. 2001 yılında Afganistan'ı işgal eden ABD 150 bin sivilin ölümüne neden oldu.
                1983 yılında çıkarılan Lübnan iç savaşında ABD destekli Deniz Piyadeleri binlerce kişiyi katletti. Aynı yıl Grenada'ya askeri müdahalede bulunarak yüzlerce kişiyi katletti.
                1989 yılında Panama Başkanı Noriega, ABD'nin emirlerine karşı çıkınca işgal edildi. 3 bin sivil katledildi.
                ABD, 1991 yılında I. Körfez Savaşıyla yirmi yıl içinde Ortadoğu'yu kan gölüne çevirmenin ilk adımını atmıştı. Nihayet tarihler 20 Mart 2003'ü gösterirken Saddam Hüseyin'in kimyasal silahlarını bahane ederek Irak'ı bombalamaya başlayan ABD, 10 yıl sonunda 1 milyon insanın katledildiği, sayısız, işkence, tecavüz ve katliamların yaşandığı bir enkaz bıraktı ortaya. Ortadoğu hiç eskisi gibi olmadı.
                2003 yılında Sudan'ın Darfur bölgesinde buradaki serveti yağmalamak amacıyla 300 bin insan katledildi. 2008 yılına kadar 30 bin kişi katliamdan geçirildi. 200 bin insan da açlık ve sefaletten öldü.
                17 Aralık 2010'da Tunus'ta bir gencin kendisini yakmasıyla başlayan Arap Baharı ile 2010- 2018 yılları arasında diğer Arap ülkelerine de yayılan isyanlarda, ABD ve Nato ülkelerinin müdahalesiyle binlerce Müslüman hayatını kaybetti.
                Ve nihayet Suriye.  ABD ile birlikte birçok ülkenin de müdahil olduğu iç savaşta 7 yılın  sonunda  500 bini aşkın insan hayatını kaybetti. 6 milyon kişi ülkesini terk ederek mülteci durumuna düştü. Tarihin en ağır iç savaşlarından biri Suriye'de yaşandı ve hala da yaşanıyor.  2011- 2018 yılları arasında ABD, Irak ve Suriye'de silahlandırdığı PKK/PYD ve DEAŞ terör örgütlerini kullanarak bölgede yüzbinlerce insanın ölmesine sebep oldu.
                İsraillilerin, Filistinlilere zulmünün ve katliamlarının arkasında da ABD vardır.
                ABD ve Batılı müttefiklerinin hedeflerindeki yeni alan ise Libya'dan başlayarak, Çad, Nijerya ve Kongo'ya kadar uzanan zengin enerji havzalarının bulunduğu Afrika topraklarıdır.
                250 yıllık tarihi yüzkarası olaylarla dolu olan ABD'nin zulüm ve soykırımları saymakla bitmez.  Görüldüğü gibi ABD tüm dünyaya barış ve özgürlük vaadiyle kan, gözyaşı, acı ve ölüm getirerek hedef aldığı ülkeleri önce kaosa sürükleyip sonra bölünmelerine yol açarak bölgeyi kontrol altına alıyor ve bölgedeki tüm zengin doğal kaynaklarını ele geçiriyor. Milyonlarca insanın katledilmesi pahasına.
                Gün geldi vahşet dehşete dönüştü. ABD'nin yalan ve entrika üzerine kurulu politikalarıyla uyguladığı vahşet, bugün kendi içinde binlerce Amerikalının can verdiği ve büyük bir felakete dönüşen virüs salgınıyla dehşet saçmaktadır. Şu an ABD felaketin merkezi durumundadır ve acz içindedir. Günde 2-3 bin kişi ölmekte mezarlıklar yetersiz kalmaktadır. Parklar ve meydanlar mezarlığa dönüştürülmüş, dışarıdan gelecek ceset torbaları beklenmektedir. Toplam ölü sayısı 30 binlere dayanmıştır. Düne kadar gururundan yanına varılmayan dünyaya meydan okuyan Trump, bu gün suçlu ilan edilmekle karşı karşıyadır.
                Küçücük bir virüs ABD'yi teslim almıştır.
 *Sayısal veriler, Dr. İlhami PEKTAŞ Kişisel Web Sitesi, iha.com.tr/haber, fikriyat.com/galeri'den alınmıştır.