Manisa Selendililer 1.Keşkek ve Cirit Etkinliği
Ekim ayının son pazar gününü farklı ve güzel bir etkinliği yaşayarak uğurladık. Manisa Anemon Dağcılık Spor Kulübünün (ANDAK) düzenlediği Gördes gezisine bir yakınımın vefatı dolayısıyla -ev sahibi olarak- katılamamıştım. Bu defa şartlar tamam olunca, ben de Anemonlarla beraber Aşağı Çobanisa Mahallesi’nde Manisa Selendililer Derneğinin tertip ettiği 1. Keşkek ve Cirit Etkinliğine katıldım.
Saat 10.00’da eski adliye binasının önünden hareket eden otobüsümüz; daha önce tespit edilen, Kafe Sera, Halil Yurtseven İlkokulu, Balık Keyfi ve Şelale Plaza noktalarından geziye katılacak arkadaşlarımızı aldı.
Şehir içinde bizi araba kullanmaktan bezdiren yoğun Manisa trafiğinden eser yoktu. Kendi kendime; “Bu halinle çok güzelsin Manisa!” dedim.
Geziye katılacak her arkadaşın, otobüse bindiği andan itibaren gezi ruhuna kattığı pozitif enerji, mükemmel bir incelikle yapılan selâmlaşmalar, hal-hatır sormalar harikaydı…
Terminal kavşağından Turgutlu-Aşağı Çobanisa istikametine dönerek yolumuza devam ettik. Otobüste bir yolcu olarak seyahat etmek, çevreye hakim bir noktadan etrafa bakıp tabiatı gözlemlemek, baharın son demlerine şahit olmak çok güzel duygular yaşattı bana.
Yağmurun tarlalara bıraktığı bereketi, toprağın rahmete kavuşma sevincini, kendini gelecek yıla hazırlayan bir ananın ağır başlı halini görüyorsunuz. Baharın sonu, yer yer kendini belli etmeye, rüzgâr, sararıp misafirliğini tamamlayan yaprakları önüne katıp savurmaya başlamış. Tekrar cemrelerle uyanacak, etrafına şöyle bir bakıp bize “Merhaba!” diyecek. Seyre doyamıyor, şehrin gürültüsünden, keşmekeşinde uzak, tabiattan ve dinginlikten gözümü alamıyor, bütün duyularımla hissetmeye, farkına varmaya çalışıyorum. Otobüsteki neşe, heyecan, şen şakrak sözler, konuşmalar bu tabloya renk katıyor.
Güneşin üzerlerine doğmasına alışık olmayan çiftçilerimiz çoktan işbaşı yapmış bile. Bir çiftçimiz traktörüyle toprağını sürüyor. Tavlanmış demek ki diyorum. Muhtemelen kışlık bir ürünün tohumunu toprakla buluşturacak. Bir aile ağaçlarının altına örtülerini sermiş, zeytin topluyor. Bu yıl benim tarlamdaki zeytinler dahil, nisan ayında yaşadığımız don olayından büyük zarar gördü, ağaçlarımız tekrar toparlanıp meyveye duramadı. Çiftçinin umudu gelecek yıldır derler. Biz de bakımını yaptığımız ağaçlarla o zamanı bekliyoruz! Gözümü ufka doğru kaydırdığımda yine bazı kıpırtılar, hareketler görüyorum. Onlar da bizim için çalışıyorlar.
Toprağın meşakkatini bilirim. Hava dona çektiğinde, yağmur afet olup yağdığında, hava kurak çekip toprak damar damar yarıldığında benim de sol yanım acır, açıkta kalır… Ben de onlarla beraberimdir. Islanırım, üşürüm, donarım… Onlar için duacıyımdır…
Yaban, tarla, toprak meşakkatli olduğu kadar iyi bir öğretmendir de… Öyle ki, “Tabiat Ana”nın dilinden en çok Türkler anlar! “Toprak Ana”yla kadim dostturlar. O bizim nazenin bir gülümüz, uğruna can verdiğimiz, nice şehidi bağrına teslim edip vatan yaptığımız “Anadolu”muzdur…
Kısa bir süre önce yenilenen Manisa-Turgutlu yolu gayet güzel. Bizim gibi yaş almış otobüsümüz bile, bizi sarsmadan menzile yetiştirmek için var gücüyle koşuyor…
Programımıza göre, Sancaklıçeşmebaşı Mahallesi’ne çıkıp oradan 5 km’lik parkuru yürüyerek Aşağı Çobanisa’ya inecektik. Otobüsümüzün durumunu dikkate alarak, Yukarı Çobanisa’da inip, tabiatın içinden, bitkilerin, meyvelerin, son demlerini yaşayan sebze bahçelerinin halini seyrederek yerleşim yerinden törenin yapılacağı alana geçiyoruz.
Her türlü hazırlık yapılmış, misafirler için lâzım gelen düzen kurulmuş. Kendisini, kullandığı güzel ve akıcı Türkçe, yaptığı sunum ve konuşmasını süslediği Türk, Atatürk, deyim, deyiş ve millî kültür temaları için tebrik ettiğim program sunucusu Sebile Eke Hanım sahnede, görevinin başında. Günün temasıyla ilgili bilgiler veriyor, açıklamalar yapıyor. Kendisini zevkle dinliyor, verdiği bilgileri zihnime not ediyorum.
Misafirler için ayrılan sandalyeler dolmaya, araçlar için ayrılan park alanı yoğunlaşmaya, belediyenin alışveriş için tahsis ettiği stantlar hareketlenmeye başlıyor. Adını Manisa’ya özgü nazik, nazenin, renkler kraliçesi lâleden alan Anemon Dağcılık Spor Kulübü üyeleri, çoktan yerini aldı. Yönetici arkadaşlar kendi aralarında çeşitli istişareler yapıyor, tertip heyetiyle temaslarda bulunuyor.
Etkinliğin yapılacağı toprak alan oldukça geniş. Uygun bir bölümü cirit alanı olarak tanzim edilip, işaretlemiş. Cirit oyunu esnasında, seyircilerle ilgili istenmeyen bir kazanın olmaması için tedbirler alınıp bantlar çekilmiş, görevlendirmeler yapılmış.
Hakkında çok şey okumama, dinlememe, belgesellerde izlememe rağmen, hayatımda ilk defa ata sporumuz cirit oyununu canlı olarak seyredeceğim. Heyecanlıyım. Önce stantların olduğu bölgeye doğru gidip, inceliyor, satışa sunulan el sanatları ürünlerine gıptayla bakıyorum. Yiyecek, içecek bölümlerinde hummalı bir çalışma var. Süratle hazırlanıyorlar. Burnuma gözleme -biz bükme diyoruz- kokusu geliyor. Oraya doğru ilerliyorum. 5-6 kişilik kadın heyeti ocaklarını yakmış, muazzam bir iş birliği ve organizasyonla, gözleme severleri bu lezzetle buluşturuyorlar. Küçük bir çay ocağı, tiryakilerin sabah keyfine yardımcı oluyor.
Çocuklar için de hazırlıklar ihmal edilmemiş. Şişme çocuk parkı kurulmuş, oyuncak satıcıları uygun yerlere konuşlanmış, baloncular, hülyaları gerçek yapmanın peşinde alanı turluyorlar.
Selendi’ye özgü eski kıyafetleri giyenleri, halk oyunlarını sunacak ekiplerimizi, günün anısına belediyelerimiz ve dernek tarafından yaptırılan boladanları -Gördes civarında “demi” de deriz- büyük bir gururla boyunlarında taşıyanları görüyorum.
Alana hakim bir yerde; “Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü!/Kız kardeşimin gelinliği şehidimin son örtüsü…” diyerek mısralar yazdığımız, can verdiğimiz, varlığımızın bir parçası; ay yıldızlı al bayrağım, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün portresi ile belediyelere ait oldukça büyük bayraklar, iki vinç yardımıyla asıldıkları yerde nazlı nazlı dalgalanıyor.
Başbuğ Atatürk, birazdan, evlatlarının yakacağı “Çoban Ateşi”ne nazar edecek, özgür ruhlu ciritçilerine bakıp mutlu olacak, kartal bakışlı gençlerimiz harmandalı oynayıp bayrağımızı açıp, diz vurduklarında tebessüm edecek!
Unutulmayan harika bir ayrıntı; günün anısına (1. KEŞKEK VE CİRİT ŞENLİĞİ HATIRASI) fotoğraf çektirme platformu hazırlanmış. Genç bir arkadaşımdan yardım isteyerek fotoğraf çektirip, 26 Ekim 2025 Pazar gününe not düşüyoruz.
Gayet güzel süslenmiş, allanıp pullanmış bir deve görüyor, daha yakından bakmak için yaklaşıyorum. Başının alt tarafına rengarenk yazmalar bağlanmış. Üzerindeki eşyalar gayet güzel seçilip yerleştirilmiş. Oldum olası sevip sempati duyduğum hayvan, sahibinin yanında masum masum bekliyor. Sahibiyle merhabalaşıp, “Adı var mı?” diyorum. “Olmaz mı, Tepedelen!” diyor ve boynunun üst tarafına astığı isimliği gösteriyor. Etkinliğe gelenler çocuklarının merakını giderip hatıra fotoğrafı çektiriyorlar.
Cirit alanına gidiyor, inceleyip, ısınma turuna çıkan atlı spor kulüplerinin genç mensuplarına bakıyorum. Bazılarının elinde cirit var, atma hareketleriyle kaslarını ısıtıp alıştırma yapıyorlar.
Atlarıyla yekvücut olup onlarla bütünleşen, tek bir yürek olup atan, yıldırım gibi parlayan Anadolu çocuklarını karşımda görünce, Avrupalıların “Tanrının Kılıcı/Kırbacı” dedikleri Attilâ’yı hatırlıyor, harp sanatının inceliklerine sahip, at üzerinde savaşmayı, ok atmayı ve onlarla beraber gömülmeyi şiar edinmiş, bunu şeref saymış atalarım geliyor aklıma. Bir de Kürşat ile atlıları…
Kur’an’ı Kerim tilâveti ve Mevlit, Mustafa Kemal Atatürk ve İstiklâl Savaşı şehitlerimize, terörle mücadele ederken rahmeti Rahman’a uğurladığımız Mehmetçiklerimize ve yakınlarımıza yaptığımız dua ile ruhlarına hediye ettiğimiz Fatihalarla sona eriyor.
Cirit oyunlarının birinci bölümünü seyretmek için alanda yerlerimizi alıyor, oyunla ilgili açıklamaları dinliyoruz. Atlar ve ciritçiler sabırsızlanıyor. Ve nihayet hakemin komutu geliyor: “Türk milleti ve atlı spor kulübü adına üç defa:” Sağ ol, sağ ol, sağ ol!!!
Yerlerinden fırlayan, rakip takımın ciritçisini kovalayan, ciritleri havada tutmaya çalışan, arkadaşının yardımına yıldırım gibi koşan gençleri takip etmekte zorlanıyoruz. Atlar da binicileri de hünerlerini gösteriyor. Hamaset duygularımız kabarıyor. Cirit hakemi, kazanılan ve kural dışına çıkılarak kaybedilen puanları anons ediyor ve müsabakayı anlatıyor.
Kısa bir aranın ardından ikinci müsabaka için takımlar alandaki yerlerini alıyor. Bir de sürprizle
karşılaşıyoruz. Manisa Şehzadeler ilçesinin kaymakamı Fatih Genel’i ciritçilerin arasında bir at üzerinde görüyoruz. Bindiği ata hakimiyeti belli oluyor. Son müsabaka da misafirlerin meraklı bakışları arasında sona eriyor ve sonuçlar ilân ediliyor.
Törenin açılış ve protokol konuşmaları başlıyor. Manisa Selendililer Derneği başkanı Emrah Yıldırım, yönetim kurulu üyeleriyle beraber sahneye çıkarak, amaçlarını, yapmak istediklerini, ileriye dönük hedeflerini açıklayıp, bu etkinliğe destek verenlere, alanda hazır bulunan misafirlere, yerel yönetimlere teşekkür ediyor. Ardından diğer konuşmacılar sahneye çıkıyor.
Anemon Dağcılık Spor Kulübü üyesi, Eğitime Katkı Derneği başkanı ve naht sanatçısı Hasan Kabadağ, dernek başkanına bu güzel günün anısına yaptığı, Atatürk, at ve ciritçisini tasvir eden çalışmaların da yer aldığı üç özgün eserini hediye ediyor. Söz aldığında da; Manisalı üniversite öğrencilerine karşılıksız burs veren Eğitime Katkı Derneğini hatırlatıyor.
Misafirlere keşkek, nohut ve irmik helvasından oluşan yemek ikramı yapılıyor. Belirli bir düzen içinde yüzlerce misafir yemeklerini alarak, masalara geçiyor. Ardından başlayan halk oyunları ekiplerimizin gösterileri büyük bir dikkatle takip ediliyor.
Mahalli sanatçılar Fevzi Önder, Sait Çetintaş ve Dursun Aslan Selendi ve yöreye ait örnekler sunarak seyircileri coşturuyor. Gönül telinden gelen ezgiler, türküler herkesi mutlu ediyor.
Aşık Veysel’i hatırlıyorum:
“Türküz Türkler yoldaşımız,
Hesaba gelmez yaşımız
Nerde olsa savaşırız
Türküz türkü çığırırız.”
Son olarak sahneye çıkan Uğur Önür, söylediği birbirinden güzel türkülerle misafirleri coşturuyor. Oyun havalarının ve türkülerin ritmine uyan yüzlerce insan, ahenk içinde kendilerini bu güzel atmosferin içine bırakıyor. Özellikle gençlerimizin ilgisi ve gösterdikleri performans beni sevindiriyor. Çükü gelecek onlarla var olacak…
Vakit tamam… Ayrılıyoruz…
Bu heyecanı yaşamamıza vesile olanlara, çoban ateşini burada yakanlara, memleketimizin has evlâdı yörüklere, Türklük mefkuresinin etrafında halka halka çoğalanlara müteşekkiriz. Var olsunlar…
Ekim’in 29. günü 102. yılını kutlayacağımız Cumhuriyetimiz için Anemon Dağcılık Spor Kulübünün görevi var…
Bayram akşamı, bir ellerinde karanlıkları aydınlatan meşaleyi, öbür elleriyle de bağımsızlık timsali devasa Türk bayrağını taşıyacak…
Ve gönülden hep birlikte geceyi yırtan, kulakları sağır edecek sözleri haykıracaklar:
Yaşa var ol!
Yaşa var ol!
Yaşa var ol Türkiye…
Cumhuriyet!
Cumhuriyet!
Emanet bize…