Anılarım-11
Para Paylaşımında Sorun
1961-62 yıllarıydı. Yaşlarımız 13 ile 17 arasında değişen dört akraba çocuğu hep beraber hayvanlarımızı otlatmak için dağlara gittik. Halamın oğlu Mehmet, Dayımın kızı Hatice, dayımın oğlu Ahmet ve ben İbrahim. Bahar gelmiş dağlarda her taraf ot ve yeşillik. Özellikle papatyalar diz boyu. Bulunduğumuz mevki Kabakoz köyü yolunun üstünde Güvelek Gödesi denilen yere yakın mevki idi. Oradan Gördes görülüyor. Hayvanları otlatmaya saldık. Keyifleri yerinde istedikleri gibi ot bulabiliyorlar. Bizde hayvanların ekili yerlere yaklaşmasına izin vermiyoruz. Onların çevresinde dolanıyoruz. Sahada, envai çeşit diz boyu otların olduğu ekilmemiş boş alanların yanı sıra meşe, murt, çalı, çitlembik, çam, vs. gibi ağaçlardan meydana gelen ağaç kümelerinin oluşturduğu adacıklar etrafa serpilmiş haldeydi. Biz sahada dolaşırken bazı yerlerde odunlar gördük.
İçimizden biri “Fazla uğraşmadan akşam köye götürülecek odunlarımız da hazır. Bu odunları bir araya getirip eşeğe sarılacak hale getirelim” dedi. Hep birlikte söyleneni onayladık. Bunun üzerine sağda solda tek tük bulunan odunları toplayıp bir araya getirmeye başladık. Belli bir süre sonra bir eşek yükü odun hazırdı. Daha sonra bir ağaç gölgesi bulup hep birlikte otların üzerine yazgımızı serdik. Her birimiz evlerimizden getirdiğimiz gıda maddelerini ortaya koyup harmanladık. Öğle yemeğimizi yedik. Yemek esnasında dayımın oğlu Ahmet (en büyüğümüz) dedi ki; “Arkadaşlar aklıma bir fikir geldi. Bu hazırladığımız odunu köye götürsek orada ne yapacağız. Dört eve paylaştırmak hem zor hem pratik değil. Onun için bu odunu Gördes’e götürüp satalım ve parasını paylaşalım” dedi. Bu fikir bizim çok hoşumuza gitti. Hep birlikte tamam dedik. Fakat odunu Gördes’e kim götürüp satıp geri gelecekti. Ahmet dayım “Benim ve eşeğimin hakkını verirseniz ben satar gelirim” dedi. Biz de kabul ettik. Eşeği odun yığınını yanına getirip, odunu eşeğe güzelce yükledik. Ahmet dayıma bol şans dileyip onu Gördes’e yolcu ettik.
Biz de bütün hayvanların zarar ve ziyana girmemesini sağlayarak onun dönmesini bekleyeceğiz. Bulunduğumuz yere gidip gelme yaklaşık üç saat sürerdi. Tahmin ettiğimiz gibi hemen hemen üç saat sonra Ahmet dayım Gördes’ten döndü. Kendi hakkını aldıktan sonra geri kalan dört buçuk lirayı bize verdi. Bizde birer buçuk lira paylaşarak helalleşeceğiz. Fakat elimizde bir adet iki buçuk TL ve 2 adet 1 TL var. Halamın oğlu Mehmet ile köye vardıktan sonra parayı bozdurup paylaşmakta anlaştık. Bu fikrimizi Hatice’ye söyledik. Parayı köyde paylaşacağımızı, şimdi para bütün olduğu için paylaşılamayacağını anlattık.
Fakat Hatice bu öneriyi kabul etmedi. Ben şimdi paramı hemen isterim diye tutturdu. Yol boyunca, dağdan köye gelinceye kadar parasını istedi durdu. Fakat bu isteğinin yerine getirilmesi imkansızdı. Nihayet köyde parayı bakkalda bozdurup bölüşüm işini kazasız belasız yerine getirebildik. Şimdi bir araya geldiğimizde bu olayı birbirimize anlatıp güleriz.
Mazı Toplama
İlk okul döneminde yaz aylarında hayvan otlatma en önemli işlerim arasında olurdu. Bir çift öküzümüz, eşeğimiz ve birkaç koyunumuz olurdu. Bunları sabah ve akşam üstü olmak üzere günde iki defa otlatmaya giderdim. Otlatma yeri konakladığımız yere yakın orman içleri ve kenarlarıydı. Ormanda çoğunlukla çam, meşe, murt, çitlembik ve çalı cinsinden ağaçlar bulunurdu. Çalılarda boya sanayinde kullanılan, etrafında sivri çıkıntıları olan 10-15 mm çapında küre biçimli mazılar oluşur. Mazılar yaz ve sonbahar arasında olgunlaşırlar. Orman kenarlarında hayvan otlatırken gözüm hep çalılarda olurdu. Bulduğum bu mazıları toplar biriktirirdim. Bazı çalılarda hiç olmaz bazı çalılarda ikişer üçer tane bulunurdu. Geçekten araması ve bulması heyecanlı olurdu. Hele bir çalıda iki üç tane görünce sanki altın bulmuş gibi sevinirdim. Bu arada gözüm de hayvanlarda olurdu. Zarar verecek bir yere girmemeleri bir komşuya zarar vermemesi için dikkatli olmak gerekirdi. Yaz boyunca toplamış olduğum mazıları babam Gördes’te satarak bana plastikten tokalı yazlık bir terlik almıştı.