Bir Şeyler Üzerine

Av.Ahmet ÖZDEMİR kirmizicantaliavukat@gmail.com

      Yeni yıl her zaman belirli ümitlerin başlangıcı olarak görülmüştür. Hayata dair umutlar, beklentiler vb… Peki insanlar, gerçekten hayata dair umutları sebebiyle mi yeni yılı seviyor yoksa yalnızca yılın başlangıcında bir şeyleri ümit etmeyi mi? İstemek, arzulamak gibi duygular mayamızda mevcut. Bunların kaybolması demek aynı zamanda varoluşsal olarak ciddi sorunlar yaşayacağımızın da bir göstergesi diyebiliriz. Fakat, gerçekten isteyen ve istediği için çaba sarf edenimiz ne kadardır diye sormamız gerekirse, sanırım çoğu insan bu soruyu kendisine pek sormak dahi istemiyordur.
       Herkesin hayatta beklentileri var, kimisi bu beklentiler doğrultusunda düşündüğü eylemleri yapıyor. Kimisi ise, beklentilerini yalnızca isteme ve arzulama noktasında yeterli görerek gerisini yaratıcıya, ya da başka insanların elinden gelecek hamlelere bırakmayı tercih ediyor. Toplumda ikinci türden insanları daha kısa nitelemek için tembel sıfatının sıkça kullanıldığını duymuşuzdur. Kaldı ki, tembel olarak nitelenen insanların sayısının çalışkan insanlara oranla çok daha fazla olduğu hepimizin malumudur. Çalışkan olmak, insanın sonradan edinebileceği bir özellik iken, çalışkan olan insan sayısının oldukça az olması belki de bu zihin yapısına hazır olmayan insanların fazlalığından kaynaklanıyor olabilir. Çünkü yaratılış olarak, kolaya ve hazıra daha kolay ayak uydurabilen bir tıynetteyiz.
       Tembel olmak, oldukça kolay. Hayatında yanlış giden her şey için başkalarını ya da başka olayları suçlayabilirsin. Böylece kendini, elinden geleni yapmış olarak addedebilir ve insan için en zor olan kişisel değişimi başlatmana gerek duymayabilirsin.
Tam aksine çalışkan olmak ise, daima çabalayarak gerektiğinde farklı yolları kullanmayı göze alıp hayatında riskler almayı gerektirmektedir. Ayrıca, çalışkan olmanın bana göre en önemli unsurlarından bir tanesi ise, başarısızlık durumunda pes etmemektir ki, her tembel insan ile çalışkan insan arasındaki en önemli fark burada kendisini göstermektedir. Tembel insanların hayatlarını anlatırken aslında çok cesur ve yürekli olduklarını ifade etmek için kullandıkları yatırım fikirleri bulunur.
       Bir işe giriştiklerini, yani aslında çabalayıp çalıştıklarını göstermek isterler, neticede ise başarısızlık sebebi olarak kötü piyasa şartlarını, ortaklarının ya da çalışanlarının yeterince çalışmadığını, ailevi sorunlarını vb. gibi birçok nedeni göstererek teşebbüslerinden neden vazgeçtiklerini duyarız. Çalışkan insan ise, kaç defa başarısız olursa olsun, koyduğu hedefi net olarak belirlediği için o hedefe ulaşana kadar bütün yolları denemesi sayesinde en sonunda başarılı olarak addedilmeyi hak etmektedir.
       Buna karşın, çalışkan olan kişilerin hayatlarında başarısız oldukları kısımları genelde pek bilmeyiz. Bunun sebebi, bazen kendilerinin bunu gizlemeyi istemeleri, bazen de başarısızlıkları kısa ve ayrıntısız olarak atlayarak anlatmalarından kaynaklanmaktadır. Büyük bir başarısızlık kısa bir cümle ile ifade edildiğinde, yaşayan insan için ne kadar yıkıcı etkilere sahip olsa da, karşı tarafta aynı etkiyi göstermeyeceğinden, verilmek istenen asıl mesajın sirayet etmesine mani olacaktır. Bu yüzden, başarılı insanlar genel olarak ya bu taktiği bilerek kullanmakta ya da gerçekten o anlar ile yüzleşmekten imtina ettikleri için bu detayları kısa bir anekdot şeklinde geçmeyi tercih etmektedir.
       Yazmaya başlamamın en önemli sebeplerinden birisi ise, hayatımın bu evresinde herhangi bir alanda başarılı olarak gösterilen bir insan olmayarak, başarıya giden başarısızlık ve tecrübeleri ilerideki çalışkan insan adayları ile daha somut bir şekilde paylaşabilmem olduğunu tekrar ifade etmem gerekiyor. Aynı şeyleri tekrar tekrar yaşamanın ne sonraki jenerasyona ne de toplumsal olarak ülkeye genel bir faydası olduğunu düşünmüyorum.
       Bu konuda özellikle batının kendilerine ait olmayan fikir ve buluşları dahi kayıt altına alarak sonraki nesillere aktarması neticesinde, sahip olduğumuz bazı başarıların onlar sayesinde meydana geldiği kanısına kapılabiliyoruz. Örneğin matematik ile geometri alanlarındaki önemli buluşlar ve icatların temelinde önemli Türk ve Müslüman ilim insanlarının olduğunu ara sıra duymuşuzdur. Ancak o temellere dayanan bilimsel buluşları yabancıların gerçekleştirdiğini hatta icadın temelindeki bilimsel ilerlemenin dahi doğrudan onu kopyalamış olan batılı bilim insanına ait olarak gösterildiği sıkça olmuştur.           Maalesef, güçlülerin yazdığı tarihte, bu tarz bilgi saptırmalarına sıkça rastlanmaktadır.
İşte bu yüzden, ne yaparsak yapalım ne kadar çalışırsak çalışalım, bu emeklerimiz sonraki nesillere net bir şekilde aktarıldığı takdirde onların hem ilerlemelerini kolaylaştıracağız, hem de insanlığa çok daha büyük katkılar sunma şansına sahip olacağız. Neticede; söz uçar, yazı kalır. Tembeller için başarısızlık ne kadar kaçınılmaz ise, çalışkanlar için de başarı aynı raddede kaçınılmazdır. Son olarak, başarılı olmanın basamaklarını sonraki nesillere sarih bir şekilde ileterek onlara ilham kaynağı olmayı başardığımızda bir şeylerin çok daha farklı olacağı aşikardır.