Topraktan Tabağa: Soframıza Sızan Zehir
Çevre kirliliğini genellikle kirli hava ve suyla bağdaştırırız ama en sessiz tehlike, ayağımızın altındaki toprakta birikir. Havadaki kirleticiler yağmurla toprağa iner, sulardaki atıklar tarlalara taşınır. Bir kez kirlendiğinde toprağı temizlemek yıllar alır.
Tarımda kullanılan pestisitler, sadece zararlıları öldürmekle kalmıyor; sebze ve meyvelerin içine işleyerek soframıza kadar ulaşıyor. Bu maddeler vücudumuzda birikip kanser, hormonal bozukluklar, bağışıklık sistemi zayıflığı ve kısırlık gibi ciddi sorunlara yol açabiliyor. Ağır metaller (kurşun, kadmiyum, arsenik, cıva) ise toprağa karıştığında kolayca temizlenmiyor; insana geçtiğinde böbrek yetmezliği, karaciğer hasarı, sinir sistemi bozuklukları ve çocuklarda gelişim geriliği gibi hastalıkların kapısını aralıyor. Kimyasal gübrelerin aşırı kullanımı da toprağın dengesini bozarak suyu kirletiyor; bu da tiroid sorunlarından mide-bağırsak enfeksiyonlarına, hatta “mavi bebek sendromu”na kadar uzanan tehlikeler yaratıyor.
Araştırmalara göre, Türkiye’de yalnızca akut pestisit zehirlenmeleri nedeniyle yüzlerce ölüm yaşanırken, dünyada istemli ve istemsiz tüm pestisit zehirlenmeleri sonucu yılda yaklaşık 11.000 kişinin hayatını kaybettiği tahmin ediliyor.
Ama tablo tamamen karanlık değil. Bu gidişatı durdurmaya çalışan bilim insanları ve kurumlar var. TÜBİTAK destekli projelerle pestisit yerine biyolojik mücadele yöntemleri geliştiriliyor. Tarım ve Orman Bakanlığı, toprak analizleri ve iyi tarım uygulamalarıyla üreticiyi bilinçlendirmeye çalışıyor. Üniversitelerde yapılan araştırmalar, organik gübre, kompost, biyopestisitler gibi çevre dostu alternatifleri öne çıkarıyor. Uluslararası ölçekte ise FAO (Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü) ve WHO (Dünya Sağlık Örgütü), gıda güvenliği ve tarımsal sürdürülebilirlik için standartlar koyuyor, çiftçileri destekliyor.
Ziraat mühendisleri pestisit ve gübre bağımlılığını azaltmak için biyolojik mücadele yöntemleri geliştiriyor, toprak ve su analizleri yapıyor, çiftçileri iyi tarım uygulamaları konusunda bilinçlendiriyor. Ayrıca fitoremediasyon gibi yeni toprak ıslah yöntemleri üzerinde çalışarak toprağın sağlığını koruyor. Gıda mühendisleri ise hasattan sofraya kadar gıda güvenliği zincirini kontrol ediyor; pestisit kalıntılarını ve ağır metal seviyelerini tespit ediyor, işleme sırasında kalıntıları azaltacak teknikler geliştiriyor, etiketleme ve izlenebilirlik sistemleriyle tüketicinin doğru bilgiye ulaşmasını sağlıyor.
Çözüm için atılacak adımlar nettir: Organik tarımın desteklenmesi, çiftçilerin eğitimi, sıkı devlet denetimi ve bilinçli tüketici tavrı. Soframızdaki zehri azaltmak, sağlıklı bir gelecek inşa etmek, herkesin sorumluluğunda. Çünkü toprağı korumak, hayatı korumaktır; sağlıklı bir nesil, temiz bir çevre ile mümkün olur.