Röportaj Serisi-7 Konuk:Prof.Dr.Ayşe İlker (Türk Dili ve Edebiyatı)
“11 Soru 11 Cevap” röportaj serimin yedinci konuğu, Manisa Celâl Bayar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı aynı zamanda Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Yeni Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Başkanı ve Öğretim Üyesi Sayın Prof. Dr. Ayşe İlker olacak. Beni kırmayıp röportaj teklifimi kabul ettiği için kendisine çokça teşekkür ediyorum.Hocam, izninizle sorularıma başlıyorum.
Soru 1: Hocam, öncelikle nasılsınız ve günlük yaşantınız nasıl gidiyor? Gördes doğumlu biri olarak memleketinizin ve yurt dışında bulunduğunuz sürelerin sizin düşünce dünyanızda ve akademik yolculuğunuzda nasıl bir yeri var?
Cevap 1: Çok şükür iyiyim. Günlük yaşantım, ailevi ve mesleki olmak üzere iki akışta devam ediyor. Bir meslek sahibi olmak, ev işlerinden ve annelik/nenelik (babaannelik) sorumluluklarından muaf olmayı gerektirmiyor. Yıllar önce Genel Dilbilimi dersimde bir öğrencim “Hocam siz evde yemek yapıyor musunuz?” diye sormuştu. Ona, “Senin annen nasıl yemek yapıyor size bakıyorsa ben de eve gidince bir anne ve eş olarak mutfağa giriyor, yemek yapıyorum.” diye cevap vermiştim.
Soru 2: Türk dili çalışmalarında “yerel ağızların korunması” konusuna sıkça değiniyorsunuz. Sizce dijital çağda bu ağızları yaşatmanın en etkili yolu nedir?
Cevap 2: Hocam Ahmet Bican Ercilasun ile ağız bilimi/diyalektoloji çalışmalarına başladım. Yüksek Lisans tezimi Ersarı Türkmenleri Uludepe Ağzı üzerine yaptım. Hocamın derslerde söylediği cümleler her vakit geçerlidir: Ağızlar hiçbir zaman yok olmaz; başka değişkenlerle (varyantlar) devam eder. Gündelik hayatın hızı içinde bireyler kendi konuşma özelliklerini sürdürürler. Dijital çağda da her ortam, kendine özgü ağız özelliklerini sürdürecektir. Böylece ağızlar yaşayacaktır.
Soru 3: “Batı Grubu Türk Yazı Dillerinde Fiil” üzerine yaptığınız doktora çalışmanızdan bugüne, Türk dilinde gözlemlediğiniz en belirgin değişim nedir?
Cevap 3: Doktora tezimi hazırlarken “Ah, canlı bir Türkmen görsem, bir Azeri Türkü görsem, bir Gagavuz’la karşılaşsam!” diye dua ediyordum. SSCB henüz dağılmış, Orta Asya'da Türk Cumhuriyetleri yenice kurulmuştu. Hocamın öncülüğünde Çağdaş Türk Lehçeleri Sözlüğü komisyonunda Türkmen, Azeri, Kazak, Kırgız, Özbek Türkologlar vardı ve Türkmenleri görüp tanımıştım. Tezimi tamamladığım 1992’den bugüne fevkalade gelişmeler oldu. TDK, TİKA gibi kurumlar ve ilgili akademisyenlerin çalışmaları, Türk Dünyası ile ilişkilerin temelini sağlamlaştırdı. Günümüzde Orta Asya ve Balkan coğrafyasıyla kültürel ve bilimsel alışveriş çok canlıdır; sempozyumlar, kurultaylar ve müşterek lisansüstü programlar bu ilişkileri kuvvetlendirmektedir.
Soru 4: Akademik kariyeriniz boyunca dilin yalnızca bir iletişim aracı değil, aynı zamanda bir kimlik unsuru olduğunu sıklıkla vurguluyorsunuz. Bu kimlik meselesine siz nasıl yaklaşıyorsunuz?
Cevap 4: 2017 yılında Cumhurbaşkanlığı himayesinde Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu tarafından “Türk Dili Yılı” ilan edilmişti. Bu kapsamda “Dilimiz Kimliğimizdir” başlıklı konferanslar verdim. Toplum içindeki fertler kendi kişiliklerini kazanırken, aynı zamanda doğdukları toplumun değerlerini dil yoluyla öğrenirler. Kimlik, doğrudan dille inşa edilen kültürel kimliktir. Erol Güngör’e göre bir toplumun ayakta kalması, ortak davranış kalıpları geliştirmesi ve bunları sürdürmesiyle mümkündür. Bu kalıplar çoğunlukla dil yoluyla aktarılır; atasözleri ve deyimler bunun en güzel örnekleridir. Dilin gücü ve kimlikle ilişkisi, geçmişten geleceğe aktarılan bu birikimde saklıdır.
Soru 5: Türk Dil Kurumu Bilim Kurulu’nda yer alıyorsunuz. Günümüz Türkçesinin sadeleşmesi, yabancı kelime etkisi ve yeni kavramların Türkçeye kazandırılması süreçlerinde nasıl bir yönelim görüyorsunuz?
Cevap 5: Türk Dil Kurumu’nda, değerli hocamız Gürer Gülsevin başkanlığında Bilim Kurulu Üyesi olarak çalıştım. Terim Bilimi Uygulama Kolunda ve Türkiye Türkçesi Ağızları Bilim ve Uygulama kolunda önemli projeler yapıldı. Günümüzde Türkçe doğal akışında devam ediyor. Özleştirme çalışmalarında teklif edilen kelimelerin çoğu yerleşti. Günümüzün en önemli hususu, Batı kökenli kelimeler girmeden Türkçe karşılıklar bulmaktır. İngilizce karşısında Almanya ve Fransa da dillerini korumak için önlemler alıyor. Dijital ortamlarda Türkçeyi görünür kılmak ve özendirmek, gençlerin Türkçeyi tercih etmesini sağlayacaktır.
Soru 6: Genç araştırmacılar arasında özellikle Türk lehçeleri ve ağız araştırmalarına yönelenlerin sayısı az. Bu alanda çalışmak isteyen öğrencilere neler tavsiye edersiniz?
Cevap 6: Aslında az değil diye düşünüyorum. Lisansüstü çalışmalar zor ve emek isteyen işlerdir. Geçim derdi de var; aile desteği olan bir genç, bunu daha fazla istemeyebilir ve iş bulursa hemen çalışmak ister. Öğretmenlik atamaları sınırlı, edebiyat ve tarih bölümlerinde memur veya polis olan çok kişi var. Yine de lisansüstü çalışmalara istekli öğrencilerim sonuna kadar devam etti; hiç yarıda bırakan olmadı.
Soru 7: Yeni Türk Dili çalışmalarında teknolojik araçların (örneğin yapay zekâ temelli dil analizi yazılımlarının) geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Cevap 7: Yapay zekâ günümüzün ve geleceğin en önemli teknolojik aracıdır. Ama duyguların ve estetik hissedişlerin yapay zekayla tam olarak anlatılamayacağını düşünüyorum. Yapay zekâ sorulara akıllı ve doğru yanıtlar veriyor; doğru ve insani amaçlarla kullanıldığında yararlı. Ancak yakın zamanda bazı toplantı özetlerinde yapay zekâ kullanıldığı fark edildi ve olumsuz örnekler oldu. Yine de doğru kullanılırsa çok faydalıdır.
Soru 8: Dilin estetik yönüyle ilgilendiğiniz yazılarınızda, edebiyatla dilbilimin kesiştiği özel bir alan hissediliyor. Siz bu iki alan arasındaki sınırı nasıl tanımlarsınız?
Cevap 8: Dil işlenir ve bu işlenme öncelikle edebiyat, sanat ve bilim yazılarıyla olur. Dili işleyen anadil kullanıcılarıdır ve yetenekleriyle dilde yeni yaratımlar inşa ederler. Mehmet Akif, Arif Nihat Asya, Ziya Gökalp ve Ömer Seyfettin gibi yazarlar ve şairler Türkçenin burçlarını yükseltmiştir. Dilbilimci olarak biz, bu işlenişlerin yapısal özelliklerini ortaya koymaya çalışırız. Örneğin Arif Nihat Asya’nın “Ağıt” şiirindeki sözleri ele alırsak, kelimelerden birleşik fiillere kadar tüm dil evrilmelerini inceleyebiliriz; dil ve kimliğin toprağa nasıl kazındığını naif ve zekice görebiliriz.
Soru 9: Akademik üretkenliğinizi uzun yıllar sürdürmenizde sizi motive eden temel unsur nedir?
Cevap 9: DTCF’ye girdiğimde Türk Dili Kürsüsü ilk tercihimdi ve oldukça yüksek puanla kazandım. Çok değerli hocalarım oldu; Hasan Eren, Zeynep Korkmaz, Doğan Aksan, Kenan Akyüz, Hasıbe Mazıoğlu, Semih Tezcan gibi. Lisans birinci sınıfta yüksek lisans yapmaya karar verdim. Akademik üretkenliğimin temelinde hocalarımdan aldığım örnekler ve alanıma duyduğum sevgi var. Yüksek Lisans ve Doktora tez danışmanım Ahmet Bican Ercilasun, hem ilmi duruşu hem karakteriyle örnek aldığım en önemli kişidir. Öğrencilerime de sıkça söylediğim bir söz var: Öğrenmek insanı mutlu eder! Öğrendikçe mutlu oluyorum ve evren genişliyor içimde ve beynimde.
Soru 10: Akademik çalışmalarınızda sizi en çok zorlayan konu veya alan hangisiydi ve bunu nasıl aştınız?
Cevap 10: Ağız çalışmaları filolojinin en meşakkatli dalıdır. Manisa Ağızları’nı çalışırken çok emek ve zaman sarf ettim; yoruldum ama değdi. Bilimde yorulmadan ve emek sarf etmeden ilerlemek mümkün değildir. Lisans döneminde Moğolca, Farsça ve Arapça’yı ilerletemedim; gramer seviyesinde biliyorum ama konuşamıyorum. Türk lehçeleriyle yazılmış roman ve hikayeleri okumak ise beni her zaman çok mutlu etti.
Soru 11: Son olarak, Türk dilinin geleceğine baktığınızda, hem bir bilim insanı hem bir Anadolu insanı olarak sizi en çok umutlandıran şey nedir?
Cevap 11: Sovyetler Birliği dağıldığında, Türkiye’de hocam Ahmet Bican Ercilasun’un başkanlığında Ortak Türk Yazı Dili toplantıları, sempozyumlar ve pek çok faaliyet düzenlendi. Bu çalışmalar zamanla ortak bir zeminde bütün Türkleri birleştirecektir diye umut veriyor. Dağılan Sovyet sisteminde bazı aydınlar Rusça yerine kendi anadillerini kullanmışlardı, ama Türkiye Türkçesi ortak yazı dilimiz olarak benimsendi. Artık daha çok kişi Türkiye Türkçesi konuşuyor; kökü ve gövdesi aynı ağacın altında olmak büyük bir bahtiyarlık. Öğrencilerimin Türk Dünyasının çeşitli üniversitelerinde çalışması ve oralardan gelen öğrenci ve hocalarla ilişkiler beni umutlandırıyor.
Hocam, değerli vaktinizi ayırdığınız ve sorularıma anlamlı cevaplar vererek gösterdiğiniz yardımseverliğiniz için çok teşekkür ederim. Çalışmalarınızı anladığım kadarıyla büyük bir ilgiyle ve takdirle takip edeceğim. Sağlık, mutluluk ve başarı dolu bir yaşam diliyor, işlerinizde kolaylıklar temenni ediyor, saygı ve sevgilerimi sunuyorum.