Bizim Kemalettin Çivi'lerimiz Vardı
“Eylül toparlandı gitti işte. Ekim falan da gider bu gidişle” demiş şair. Boşuna dememiş. Günler, aylar, yıllar hatta ömür su gibi akıp gidiyor.
Doğan bir bebeğin kulağına ezan okunurken, ölen birisi için sala okunuyor. İşte bu kadar ömür. Bir ezanla sala arasında geçecek kadar kısa.
Ne ara büyüdük hatırlamıyorum. Daha dün, düşe kalka, dizlerimi kanata kanata bisiklet sürüyordum Gördes’in tozlu sokaklarında.
Küçüktüm. Kaç yaşındaydım tam çıkaramıyorum. Babam sarı bir bisikletle gelmişti eve. Hala bu marka var mı bilmiyorum, BMX marka bir bisikletti. Sanırım abime alınmıştı. Abimden de bana kalacaktı şüphesiz. Küçük çocukların kaderi değil midir? Abiden kalan kıyafetleri giymek, abiden kalan oyuncaklarla oynamak.
O zamanlar herkeste yoktu tabi ki. Mahallemizde sayılı insanlarda vardı bisiklet. Bisiklet almak meseleydi yani. Bisikleti olmayanlar olanların gözüne bakardı birkaç tur binebilmek için.
Bisikletimizi tamir ettirdiğimiz Kemalettin Ustamız vardı. Gördes’te bisikleti olup da Kemalettin Usta’ya yolu düşmeyen kimse yoktur. “Bisiklet Tamircisi Kemalettin Çivi’yi Kaybettik” haberini okurken, hüzün ve endişe içinde çocukluk yıllarıma geri döndüm.
Ne kalmıştı ki çocukluğumuzdan geriye? Abimle ortaklaşa bindiğimiz, zaman zaman da kuzenimin bizden kaçırarak bindiği sarı bir BMX bisiklet, Kadrin yokuşu, Şerif Ali Çeşmesi. Çocukluğumdan arda kalan anılar…
Çocukluğumuzun koskoca Kemalettin Ustası ölmüştü. Sadece o ölmemişti elbette. Çocukluğumuz da ölmüştü onunla birlikte. Ve ben çocukluğumun öldüğünü, 40 yaşını geçtikten sonra, Kemalettin Usta’nın ölümüyle fark edebildim.
1 yıl önceydi sanırım. Kemalettin Usta’nın dükkanının önünden geçerken baktım, 80 yaşını geçmiş olmasına rağmen hala bisiklet tamir ediyor. Yanına gittim. “Kemalettin Usta, çocukluğumuzun ustasısın ve hala bisiklet tamir ediyorsun. Seninle bir röportaj yapmak istiyorum” demiştim. “Olur, müsait zamanda yapalım” dedi. Ne o müsait zaman geldi ne ben röportaj yapabildim.
Yılmaz Erdoğan bir şiirinde, “Bizim Kemalettin Tuğcu’larımız vardı” diye hayıflanıyordu geçmişe. Bizim de Kemalettin Çivi’lerimiz vardı, çocukluğumuza dokunan, bisikletlerimizi tamir ettirdiğimiz.
Kemalettini Çivi öldü. Kara toprağa gömdük Ustamızı. Gömerken yanına, çocukluğumuzda düşe düşe dizlerimizi kanattığımız, sarı renkli BMX bisikletimizi de gömdük, çocukluğumuzu da gömdük.
Takvime bakıyorum, ekim ayı ilerliyor. Eylül çoktan toparlanıp gitmiş. Ekime güvenmemek lazım, ekim falan da gider bu gidişle…