Demir Yüzük

Doğancan Temirel dteimerl@gmail.com

Bir mühendisin parmağındaki sade, küçük, parlak olmayan o demir yüzük, çoğu insana sıradan bir aksesuar gibi gelebilir. Oysa o yüzük, bir mühendisin hayat boyu taşıyacağı en sessiz ama en derin sözleşmedir.
Demir yüzük geleneği, ilk olarak 1920’lerde Kanada’da başladı. Hikâye bir trajediyle başlar:
Bir köprü, mühendislik hatası nedeniyle çöker. Canlar gider, ülke sarsılır. O günden sonra mühendisler, mesleğin ciddiyetini ve etik sorumluluğunu unutmamak için bir simge arar. Ve o simge — basit ama anlamı derin — demir yüzük olur.
Yüzük genellikle sağ elin küçük parmağına takılır. Çünkü mühendis bir çizim yaparken, o yüzük kâğıda hafifçe dokunur. O ses, o dokunuş, mühendise her defasında şunu hatırlatır:
“Yaptığın her şeyin bir sonucu var.”
Demir yüzük; güç, bilgelik ya da statü sembolü değildir.
Tam tersine, alçakgönüllülüğün, dikkat ve sorumluluğun sembolüdür.
Bir mühendisin işi sadece bir yapı, bir makine ya da bir sistem yaratmak değildir — aynı zamanda insan hayatına dokunan kararlar almaktır.
Bugün pek çok mühendis, bu geleneği sembolik olarak sürdürür.
Bazıları yüzüğü takmasa bile, anlamını içinde taşır:
“Yaptığım iş sadece benim değil, bana güvenen herkesin sorumluluğu.”
Belki de o yüzden mühendislik, yalnızca bilgi değil, vicdan gerektiren bir meslektir.
Çünkü her çizgi, her cıvata, her hesap, bir hayatı koruyabilir — ya da alabilir.
O demir yüzük, bunu unutturmamak için oradadır:
Parlak değil, gösterişli değil… ama anlamı ağır.
Mühendisliğin kalbinde, aslında bir yüzüğün sessiz yeminine sığan büyük bir söz vardır:
“Yapacağım iş, insanlığa zarar vermeyecek.”
Ve işte o söz, bir mühendisin gerçek mührüdür.