Anılarım-186

Doç.Dr.İbrahim KOÇ 49ibkoc@gmail.com

KREŞLERİN VE ÇOCUK YUVALARININ ÖNEMİ
Değerli okurlarım, çocukluk anılarım arasında kreş ve çocuk yuvalarının kıymetini öne çıkaran birkaç anımı tekrar anımsatmak istiyorum.
Daha emekleme dönemimde iken başımdan geçen bir olayı annemden dinlemiştim. Ben doğduğumda babaannem hayatta değildi. Dedem de ben iki üç yaşında iken ölmüş. Bana annem veya babam bakmak zorunda imiş. Beni bırakacak, benimle ilgilenecek kimseleri yokmuş.
Ailenin geçimi için annem ve babam mutlaka çalışmak zorundalar. Bu yüzden çalışmaya giderken beni de ya yanlarında götürecekler ya da evde bırakmaları gerekiyormuş.  Köyden genelde Gördes civarındaki tarlalara 4-5 km yürüyerek gündeliğe gidilip gelinirmiş. Annem bir gün beni sırtına alarak, başka amelelerle birlikte yürüyerek tütün yevmiyesine gitmiş. İş yerine vardıktan sonra beni bir ağacın dibine bırakıp çalışmaya başlamış. Çapalama veya dikim işi olabilir.
Beni bırakmasının üstünden yaklaşık yarım saat veya bir saat sonra bir kadın çalışmakta olan işçilere doğru yüksek sesle “Hey millet içinizde cıbarı olan var mı? bir cıba (bebek, çocuk) burada kuyu kenarlarında emekleyip duruyor. Kuyuya kaçabilir” diye bağırmaya başlar. Annem bu sözleri duyunca aklı başından gider. Bana anlatırken ki ifadesine göre “Eyvah dedim bu benim cıbarımdır diyerek tütün karığından çıkıp koşarak çocuğu bıraktığım yere doğru koşarak geldim. Bu esnada kalbim küt küt atıyordu. Seni kuyunun yanından alarak daha güvenli bir yere koydum. Tarla sahibi de kuyunun ağzını hemen kapattı.” Tamamen tesadüf eseri kuyuya düşmekten kurtulmuşum.
İkinci olay ise biraz daha büyüdükten sonra dört-beş yaşında iken olmuştur. Yine evde yalnız bırakarak işe gittikleri günlerin birinde evde bulduğum boş bir gazyağı tenekesini yanmakta olan ocaklığın önüne getirdim. Gazyağı tenekesinin üzerine çıktım. Yönümü ocaklığa doğru dönerek elimi kulağıma götürerek ezan okumağa başladım. Okuma esnasında mı yoksa inerken mi şimdi anımsamadığım bir sırada dengemi kaybederek ocaklığın üzerine doğru kapaklandım. Başımdaki yaşmak yanmaya başladı. Ben ağlayarak yaşmağı aldım sanki başka çare kalmamış gibi yüklükteki yorganların arasına soktum. Ağlama sesine sokaktan geçen biri geldi. Ben ne yaptığımı ona anlattım. Yaşmağı yüklükten çıkardı. Etrafı kontrol etti. Bana da gerekli tembihatta bulunup gitti. Sanıyorum olayı anneme babama anlatmıştır.
Değerli okurlarım yukarıda anlattığım her iki olay, çocukların yalnız bırakıldığında ne gibi tehlikelerle karşı karşıya kalacakları veya ne gibi tehlikelere yol açacaklarına dair örneklerdir. Buna benzer olayları haberlerden de öğreniyoruz.
Çocuk sahibi ailelerin çalışmak zorunda olmaları nedeniyle, çocuklarını güvenle bırakabilecekleri kreş ve çocuk yuvası ihtiyacı çığ gibi büyümektedir. Bu ihtiyacı gidermek için hükümetler gerekli önlemleri almak zorundadır. Ancak yeterli kreş ve çocuk yuvası olmaması nedeniyle aileler ve çocuklar büyük sıkıntı çekmektedir. Ayrıca özel kreşlerin ücretlerinin yüksek olması da ailelerin bu hizmete ulaşımını engellemektedir.
Merkezi ve yerel yönetim el birliği ile bu sorunu partiler üstü bir anlayış ile ele almalı ve kreş sorununu, en fakir ailelerin bile ödeyebilecekleri bir ücretle hizmete açmalıdır. Bu hizmeti zengin fakir bütün çocuklar almalı bu konuda fırsat eşitliği sağlanmalıdır. Sırf fakirliği nedeniyle hiçbir çocuk kreş ve çocuk yuvası eğitiminden yoksun kalmamalıdır. Ayrıca bir ve yedi yaş arasında çocuklara yapılan yatırımın geri dönüşünün bire yedi olduğunu bilim adamları makalelerinde belirtmektedir.
Çocuklar küçük yaşta, fırsat eşitliği çerçevesinde bu çağdaş eğitimi aldıkları takdirde ilerde çok yetenekli bireyler olarak değişik meslek dallarında yerlerini alacaklar ve ülkemizin ilerlemesi daha kolay olacaktır. Eğer bu yapılmazsa veya fırsat eşitliği sağlanmazsa bu gençlerin çoğu suç örgütlerinin birer piyonu olarak toplumu olumsuz yönde etkileyeceklerdir. Bir toplum, çocuklarının eğitimine ne kadar önem verirse geleceğini de o ölçüde sağlama almış olur. Bu yapılmaz ise, gençlerini iyi yetiştiren diğer ülkelere göre geri kalırız ve yayılmacı ülkelerin boyunduruğu altına gireriz. O zaman, bütün insanlarımız görüşleri ne olursa olsun parti ayrımı gözetmeksizin bu boyunduruğun altında eziliriz.  
Bu bağlamda Gördes Belediyemiz ’in Şehit Ömer Halis Demir Parkı’nda yaptırmakta olduğu çocuk yuvasına isim verme hakkı, belli bir meblağ karşılığında bağış yaptıran kişiye verileceği bilgisini öğrendim. Teklif bana gelince, yukarıda açıkladığım görüşlerim çerçevesinde olayı değerlendirdim. Çocuklar, benim çocukluğumda başıma gelen tehlikeli durumlar ile karşılaşmadan değerli öğretmenlerinden yararlı bilgiler öğrenerek büyüsünler diye düşünerek, dişimden tırnağımdan artırdığım tasarrufumu hiç tereddütsüz vermeyi kabul ettim. İsim olarak da rahmetli annem “Fatma” ve rahmetli babam “Mustafa” nın ismini vermeyi uygun gördüm. Ruhları Şad olsun. Çocuk yuvasının adı “Fatma Mustafa Koç Çocuk Yuvası” olarak Gördes Belediye Meclisi tarafından kabul edildi. Gördes’imize hayırlı uğurlu olsun. Burada çocuklarımız güzel eğitim alsınlar vatanımıza milletimize yararlı bireyler olsunlar. Keşke bu kreş hizmetini bizim kuşağımız da alabilseydi.