Anılarım 185

Doç.Dr.İbrahim KOÇ 49ibkoc@gmail.com

ANNA FRANK’IN HATIRA DEFTERİ
Almanya’da Naziler, iktidarı ele geçirdiklerinde Frankfurt’ta yaşamakta olan Yahudi bir aileye mensup olan küçük yaştaki Anna Frank ve ailesi Almanya’da yaşayamayacaklarını düşünürler. Çünkü Yahudilere karşı her türlü olumsuz hareketler Almanya’da olağan hadiseler haline gelmiştir. Bu yüzden Amsterdam’a taşınırlar. Anna buraya geldiğinde henüz 4 yaşındadır. Ne yazık ki Almanlar, 1940 da Hollanda’yı da işgal etmişler ve küçük Anna ve ailesi için kara günler tekrar başlamıştır. Anna ve ailesi evlerinin arkasındaki gizli bölmeye saklanırlar.  Bu bölmenin pencereleri ve perdeleri, dışardan kimse fark etmesin diye sürekli kapalı tutulmuştur. Hapis hayatı yaşamaya başlamışlardır. İşte 13 yaşındaki küçük Anna bu sıkıntılı günlerdeki durumlarını günü gününe tutuğu hatıra defterine yazmıştır. Korkularını, umutlarını, saklanma hayatını ve savaşın dehşetini içten bir dille anlatmıştır. 1944’te gizlendikleri yer ihbar edilince Gestapo (Nazi polisi) tarafından yakalandılar. Anna ve ablası Margot Bergen – Belsen toplama kampında 1945 başlarında tifüs hastalığından öldüler. Savaştan yalnızca babası Otto Frank kurtuldu. [Yapay zekâ]
Bu defter daha sonra kitap haline getirilmiş ve bu sayede bugün bizler sanki o günleri küçük Anna’nın gözüyle okuyup yaşıyor gibi oluyoruz. Ne kadar acı değil mi? İşte bu küçük Anna Frank’ın ailesiyle birlikte saklandıkları ev şimdi bir müze haline getirilmiş ve adı da “Anna Frank Evi” olmuştur. Bu evi görmek isterdim. Fakat göremedik.
Aklımda kalan önemli müzelerden birkaç tanesi Amsterdam şehir Müzesi, Van Gogh, Rembrandt’ın Evi, Rijks Müzesi’dirler. Bu müzelerden tur programında olan sadece Amsterdam Elmas Müzesi’ne gittik. Burada pırlantanın hammaddesi olan elmas hakkında ve onun kesim şekilleri üzerine bilgiler verildi. Bu müzede elmastan üretilen değişik tarz pırlantalar sergilenmektedir. Elmas sertliği en yüksek olan bir madendir.
Hollanda’da tarım ve hayvancılık çok gelişmiş olan sektörlerdendir. Süt ve süt ürünleri ile ünlüdür. Peynir ihracatında dünyada ikinci sırada yer almaktadır. Türkiye ise 27.sırada bulunmaktadır. Oysa Hollanda’nın yüzölçümü bizim Konya ilimiz kadardır.
Hollanda’nın yönetim şekli anayasal monarşidir. Yani Kral ve kraliçe vardır. Fakat yetkileri anayasa ile kısıtlanmıştır. Gerçek güç seçimle iş başına gelen hükümettedir. Parlamento iki kanatlıdır. Birisi kanunları yapar diğeri denetler. Hollanda’nın yargı sistemi bağımsız mahkemeler ve yüksek yargı organlarından oluşur. Bu sistem hukukun üstünlüğünü ve vatandaşların haklarının korunmasını garanti altına alır. Hollanda’da yargı hukukun üstünlüğünü sağlamak için yürütme ve yasama organlarından bağımsız olarak işler.
Ayrıca Lahey (İngilizce adı The Hague, Almaca adı Den Haag) şehrinde bulunan Uluslararası Adalet Divanı Binasını dışarıdan gözlemleme imkânı bulduk. Geniş bahçesi içinde görkemli bir binası bulunmaktadır. Binanın bulunduğu bahçeye giriş kapısından bakıldığında, sol tarafında görkemli bir saat kulesi, sağ arkada ondan daha küçük bir kule bulunmaktadır. Binanın çatısı kurşuni bir renge sahiptir. Bu adalet divanında, uluslararası anlaşmazlıklara çözüm aranır. Verilen kararlar taraf devletleri bağlamaktadır. Dünyanın savaşsız ve barış içinde yaşaması adına giriş kapısının önünde “dünya barış alevini” sürekli kılmayı temsil eden bir küçük bir yapı bulunmaktadır. Ayrıca zeminde bir barış yolu düzenlenerek kenarlarına 196 ülkeden getirilen taş ve topraklar konulup ülke adları yanlarına yazılmış. Böylece insanlar burayı görerek dünya barışı için farkındalık edinmektedirler. Bizde kendi ülkemizden gelen taşı ve toprağı görüp fotoğrafını çektik.
Daha sonra rehberimiz bizi, Lahey ile Roterdam arasında bulunan Delft şehrine götürdü.  Bu şehrin en önemli uğrak yerlerinden biri olan Nieuve Kerk Kilisesi’nin bulunduğu meydan bu şehirdeki ilk durak yerimiz oldu. Bu meydan, gördüğüm en güzel meydanlardan biridir. Rehberimizin söylediğine göre bu görkemli kilisenin yapımına 1381 yılında başlanmış 1651 yılında tamamlanmıştır. Kiliseye ait kulenin yüksekliği 109 metredir. Bu kuleye spiral şekilli 376 basamaktan oluşan bir merdivenle çıkılmaktadır. Biz yine bu kuleye çıkmadık sadece yerden seyretmekle yetindik. Kiliseyi incelerken, giriş kapısının yakınında mermer bir kaide üzerinde görkemli bir heykel dikkatimi çekti. Heykelin kaidesinde “HUGO GROTİUS” yazıyordu. Daha sonra bu değerli şahsiyet ne yapmış da heykeli dikilmiş diye araştırdım ve internetteki web sayfalarından Hugo Grotius hakkında aşağıdaki bilgileri derledim:
Hugo Grotius
Uluslararası hukukun kurucusu/Hollanda mucizesi/Akıl ustası Hugo Grotius, 1583 de doğdu. Fransa’dan gelip Hollanda’ya yerleşen aristokrat bir aileye mensuptur.8 yaşında iken Latince şiir yazmaya başladı. On iki yaşında üniversiteli oldu.15 yaşında klasik diller, matematik, fizik, İbranice ve Arapça filoloji eğitiminin ardından 1598 de mezun olmuştur. Özel olarak oluşturulan hukuk heyeti içinde yer almış Fransa’ya gönderilmiştir. Heyetle görüşmesi sırasında Fransa Kralı 4. Henri, Grotius’a Hollanda mucizesi diye hitap etmesi onun zekâsı ve yetenekleri hakkında bize fikir veriyor. Fransa’da bir yıl kaldı. Hukuk alanında doktora eğitimi yaptı.1599 yılında yemin ederek avukatlık mesleğine başladı.1607 de baş savcı oldu. Sonrasında Hollanda -doğu Hindistan ticari şirketinde avukat olarak görev alması onu hukuki, ticari ve idari bakımından bambaşka bir seviyeye çıkardı. Dini ve siyasi Her türlü sıkıntının başladığı tarih 1617 dir. Dini ve siyasi çekişmeler şiddetlenmiştir.1618 de bir darbe ile tutuklanmış ve vatana ihanet suçundan ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştır. 1621 yılında eşinin yardımı ile hapishaneden bir sandığın içinde kaçırılarak Paris’e gitmiş ve orada da 1634 yılına kadar büyük elçi olarak on yıl çalışmıştır. İsveç kraliçesi Kristiana, Grotius’u görevden aldı. İsveç’e giderken gemisi batan Grotius bu kazadan kurtulur. Ancak yakalandığı hastalık nedeniyle 1645 de Almanya’da hayatını kaybetti. Mezarı Delft’tedir. Elde ettiğim bilgilere göre Hugo Grotius’un hayatı bir doktora konusu olabilecek nitelikte bir yaşamdır. Okurlarım internette arama motoruna Hugo Grotius yazarak onun hakkın çok sayıda bilgiye ulaşabilirler. Yazının sonunda Hugo Grotius’un heykelinin fotoğrafı görülmektedir.
O doğal hukuku savunmuştur. Savaş konusunda:” Sadece savunma, adaletin yeniden sağlanması veya haksızlığa karşı koyma amacı ile savaş yapılabilir. Kadınlara, çocuklara, sivillere zarar verilmemelidir. Sözleşmelere sadakat: Devletler arası antlaşmalar kutsaldır ihlal edilmemelidir. Savaşın asıl amacı adil ve kalıcı bir barışı yeniden kurmaktır. Şeklinde görüşleri ifade edilebilir.
Grotius’un düşünceleri, uluslarası hukuk, Birleşmiş Milletler Antlaşması, insan hakları ve savaş suçları gibi alanların temellerini oluşturmuştur. [Yapay zekâ]
Delft gezisinden sonra tur otobüsümüz yoluna devam ederek Rotterdam şehrine geldi. Rotterdam, Hollanda’nın Amsterdam’dan sonraki ikinci büyük şehridir. Avrupa’nın en büyük limanına sahiptir. İsmini Rotte ırmağından alır. Bu şehir ikinci dünya savaşında tamamen yerle bir edilmiştir. 1950-1970 arasında şehir tekrar inşa edilmiştir. Şehir nüfusu yarım milyondan fazladır. Burada ağaçtan ilham alarak yapılarak ormana benzetilen bir konut topluluğu gördük. Orman sevgisini kazandırmak için olsa gerek.
Hollanda’daki son gecemizi geçirmek için Schiphol hava alanı yakınındaki bir otele gittik. Ertesi günü artık İstanbul’a hareket edecektik. Otele gelip odalarımıza yerleştik. Yemeğimizi yedik ve dinlenmeye çekildik. O gece Türkiye’de darbe girişimi olduğu haberini aldık. Günlerden 15 Temmuz 2016 idi. Ertesi gün Türkiye’deki bu karışıklıktan dolayı uçağın kalkmama ihtimali olduğu söylendi. Ama ilerleyen saatlerde yeni bir haber geldi ve uçağımızın kalkabileceği söylendi ve rahat bir nefes aldık. Beklenen saat geldiğinde uçağımız kalktı ve İstanbul’a gelebildik.
Nieuve Kerk Kilisesi Önünde Hugo Grotius heykeli, Delft 2016
Değerli okurlarım böylece anılar dizisinden oluşan yazılarım sona ermiş bulunuyor. Bundan sonra başka yazılarla tekrar sizlerle birlikte olmayı arzuluyorum. Her şey gönlünüze göre olsun. Hepinize iyi çalışmalar dilerim.