Anılarım-184
LÜKSEMBURG
Brüksel’deki gezimizi tamamladıktan sonra hedefimiz Lüksemburg şehri idi. Lüksemburg aynı zamanda Lüksemburg devletinin başkentidir. Brüksel’den yaklaşık üç saatlik bir otobüs yolculuğu ile ulaşılır. Nüfusu 2019 verilerine göre 625000 civarındadır. Lüksemburg şehir nüfusu, 2021 sayımına göre yaklaşık 76000 dir. Yüzölçümü 2586km2 dir. Lüksemburg devletinin yüzölçümü bizim Düzce ilimizin yüzölçümü kadardır. 2020 verilerine göre, kişi başına düşen milli gelir sıralamasında Lüksemburg (103374 $) ile baştan üçüncü sırada Türkiye (8653$) ile 86.sırada bulunmaktadır. Bu duruma göre bir Lüksemburg vatandaşı bir türk vatandaşından on iki kat daha zengindir.
Lüksemburg kentine geldikten sonra yemek molası için serbest zaman verildi. Bu esnada şehir merkezini biraz dolaştık. Bir lokantada yemeğimizi yedik. Daha sonra grubumuzun buluşma noktasına geldik. Burada abidevi bir dikilitaş dikkatimi çekti. Bu anıtsal dikilitaşın üzerinde altın renginde bir kadın heykeli vardı. Kadına verilen değeri temsil ediyor. Bu anıtın dibinde, şehit olmuş yerde uzanan bir asker ile onun başında durup arkadaşının yasını tutan oturmakta olan bir başka bir askeri temsil eden iki asker heykeli vardı. Lüksemburg Ulusu’nun birinci ve ikinci dünya savaşı sırasında Alman’lara karşı verdikleri savaş için dikmişlerdir. Amerika’nın desteği ile zafere ulaşmışlardır. Anıtın dip kısmında farklı yüzeylerde büyük harflerle Fransızca olarak yazılmış kitabeler bulunmaktaydı. Bu kitabelerde özet olarak şunlar yazılıydı.
Lüksemburg’un değerli gençleri sizler birinci ve ikinci dünya savaşında ülkemizin bağımsızlığı için canlarını feda eden güzide şehitlerimizsiniz. Vatan size minnettardır. Sizlerin ve ailelerinizin yasları önünde eğiliyorum. Kanlarınız boşa dökülmeyecek. Büyük düşes: CHARLOTTE 16 NİSAN 1945
Buradan da her ülkenin bir kurtuluş savaşı verdiği görülüyor. Lüksemburg’daki seyahatimiz kısa sürdü. Burada konaklama yapmadık. Gördüğüm kadarıyla gelişmişlik düzeyi kendini her yede göstermektedir. İnsanların kıyafeti, güler yüzlü yaklaşımları, çalışkanlıkları, binaların ve yolların bakımlılığı, temizliği her tarafta fark ediliyordu. Hiçbir yerde fakirlikten bir eser yoktu. Bu durum gördüğüm Avrupa ülkelerinin hepsi için geçerlidir. Özellikle tarihi meydanları beni en etkileyen yerlerdir. Buraları turistler için bir uğrak yeri haline gelmiştir.
Hollanda
Lüksemburg’daki öğle molasından sonra tekrar otobüsümüze binerek yaklaşık dört saat sürecek yolculuktan sonra Hollanda’nın başkenti Amsterdam’a vardık. Şehir turu yapıp otele döndük. Ertesi gün yel değirmenleri turumuz vardı.
Hollanda’da Hollandaca konuşulur. Hollandaca, Felemenkçenin bir lehçesidir. Hollandacada dam baraj veya set demektir. Hollanda’nın çoğu yeri deniz seviyesinin altında kaldığı için yerleşim birimlerini setlerle koruma altına almışlardır. Onun için şehir isimlerinin sonuna dam eki gelmektedir. Hollanda’da binden fazla yel değirmeni olduğu söylenmektedir. Bunlar bugün daha çok turistik amaçlı kullanmaktadır. Yel değirmenleri pervaneleri sayesinde rüzgâr enerjisini döndürme enerjisine dönüştürür. Böylece buğday ve mısır gibi tahıl ürünlerinin un haline getirilmesinde, elektrik üretiminde ve düşük kotlu yerdeki suyu daha yüksek kotlu bir yere taşıyarak su kanallarının tanzimine yardımcı olmaktadır. Bu yel değirmenlerinin bulunduğu köylerden biri olan Volendam’a giderek yel değirmenlerini yerinde gördük. Volendam ile Amsterdam arası 20km civarındadır. Burası aynı zamanda bir balıkçı köyüdür. Yel değirmenleri nedeniyle oldukça turistik hale gelmiştir. Turistlere yönelik hediyelik eşya satan dükkanlar ve lokantalar çoktur. Bizde iki kardeşin işlettiği bir dükkâna girerek eşimle birlikte sıcak çikolata içtik. Servisi müşteri kendisi yapıyordu. Bir kaşık kakao alıp bardağa konuyor üzerine sıcak veya soğuk su konup karıştırılarak içiliyordu. Yazının
sonunda bir yel değirmeni fotoğrafı yer almaktadır.
Hollanda arazisinin yaklaşık %40 deniz seviyesinin altında bulunmaktadır. O nedenle Hollanda’nın adı Netherlands (alçak ülke) denmektedir. Bu arazi kum setleri ile korunmaktadır. Yükseltisi fazla olmayıp genelde düzdür. Bu yüzden Hollanda bir kanallar şehri olmuştur. Hatta Amsterdam’a kuzeyin Venedik’i denmektedir. Amsterdam şehrini en iyi tanıtım yollarından biri olan kanal turu zaten gezi programımızda vardı. Bu kanal turuna katılarak Amsterdam içinden geçen kanallarda bir tekne turu yaptık. Kanal boyunca sağlı sollu devam eden binaların düzenleri, yüksekliklerinin ayni oluşu, mimarisi, bakımlı oluşları ve çevrenin yeşilliği dikkatlerden kaçmıyordu. Yaklaşık bir saat süren tekne turu ile Amsterdam hakkında doyurucu bir görünümü izlemiş olduk. Tekne turunu bitirdikten sonra verilen serbest zamanda önemli yerlerini görmek için eşimle birlikte yürüyerek şehri tanımaya çalıştık. Tekneden inerken kanalın kenarı ile bina arasına satranç oyun alanı çizilmiş ve bir baba çocuğu ile satranç oynuyorlardı. Bir süre onların satranç oyunlarını izledik. Ülkemizde de bir gün açık alanlarda satranç oynanmasını dileyerek turumuza devam ettik. Çünkü satranç oyunu bir tür beyin jimnastiği demektir.
Amsterdam’da bisiklet kullanımının yaygın olduğunu gördük. Kaldırımlar boyunca bisikletliler için şeritler yapılmış ve geçiş üstünlüğü bisiklet kullananlara verilmiştir. İnsanların büyük çoğunluğu işlerine bisikletle gidiyorlardı. Şehrin, genelde düz oluşu bisiklet kullanımını önemli oranda etkilediğini düşünüyorum. Bu yürüyüş esnasında geniş bir meydana vardık. Bu meydandan aynı zamana trafik de geçiyordu. Etrafta görkemli tarihi binalar, meydanın muhtelif yerlerinde heykeller bulunmaktaydı. İşlerine gelen giden insanlar ve farklı ülkelerden gelen turist öbekleri hareket halindeydi. Bir tarafta sokak göstericileri etraflarına topladıkları insanlara kendi becerilerini gösteriyor ve gelen geçeni eğlendirmekteydi.
Oldukça geniş olan bu yerin Dom (katedral, büyük kilise) Meydanı olduğunu öğrendik. Daha sonra cadde boyunca gidebildiğimiz kadar gittik ve şehrin günlük yaşamını izleme fırsatı bulduk. Amsterdam aynı zamanda bir müzeler kentidir. Grup olarak sadece elmas müzesine gittik. Ne yazık ki zaman darlığı yüzünde başka hiç hiçbir müzeye gidemedik.
Hollanda'nın Volendam şehrinde bir yel değirmeni 2016