Anılarım-178

Doç.Dr.İbrahim KOÇ 49ibkoc@gmail.com

SHÖNBRUNNEN (güzel çeşme) SARAYI
Viyana’da o kadar çok görülmesi gereken yer var ki, bunların saymakla bitmez. Ancak öyle bir turistik cazibe merkezi bulunmaktadır ki mutlaka görülmesi gereken yerlerdendir. Bu yer “Shönbrunnen Schloβ” tur. “Shönbrunnen Schloβ” Almanca olup güzel çeşme sarayı anlamına gelmektedir.  Rehberimizin ifadesine göre: “Bu saray, Habsburg Hanedanının yazlık sarayı olup Viyana merkeze yaklaşık sekiz kilometre uzaklıktadır. 1744 -1749 yılları arasında İmparatoriçe Maria Theresia tarafından yaptırılımıştır. Maria Theresia aynı zamanda Fransa kralı XVI Louis’nin eşi Maria Antoinette’nin annesidir. Antoinette ve XVI Louis Fransız ihtilali sırasında idam edilmişlerdir. Bu sarayın 1441odası ve 45 imparatorluk dairesi bulunmaktadır. Sarayın bahçesinin içinde heykellerle bezenmiş çok güzel bir Neptün (deniz tanrısı) çeşmesi ve havuzu vardır. Havuzun arkasında ve merkezde bir mağaranın üzerinde üç dişli yabası ile deniz tanrısı Neptün bulunmaktadır. Sağında solunda mitolojik kahramanların çok güzel estetik bembeyaz yarı insan yarı balık heykelleri turistlere görsel bir ziyafet sunmaktadır. Ayrıca siçinde hayvanat bahçesi bulunmaktadır. Çeşme ve havuzun gerisinde Avusturya’nın Almanya’yı 1757 yılında Kolin şehrinde yenmesi anısına yapılan Gloriette Zafer Kemeri bulunmaktadır.”
Ziyaretimiz sırasında saraya ve Gloriette zafer kemerine uzaktan bakabildik. Bahçesinde dolaştık. Hatta Gloriette zafer kemerine kadar gitmeye niyetlendim fakat uzaklığı ve yokuş oluşu nedeniyle gidemedik.
Chesky Krumlov
Ertesi gün Viyana’dan Prag’a gitmek için otobüsle yola çıktık. Viyana’dan yaklaşık 220 km mesafede Chesky Krumlov’a vardık. Burası bir orta çağ şehridir ve Unesco tarafından dünya mirasları listesine alınmıştır. Bu şehrin bir kalesi vardır. Bu kale kıvrılarak akan Vlatava nehri kenarındaki dik kayalık bir yamaca kurulmuştur. Bu kaleden şehrin görünümü çok mükemmeldir. Rehber eşliğinde bu kaleyi grup olarak gezdik. Fotoğraflar çektik. Kalenin gezisi bitince rehber gruba serbest zaman verdi. Bu zaman içinde Chesky Krumlov’un sokaklarında dolaştık ve daha sonra eşimle bir lokantada yemek yedik. Şehir eski yapılarını korumuş sakin bir şehirdi. Dükkanlardaki hediyelik eşyaların bolluğu dikkatimizi çekmişti.
Prag
Bu güzel masalsı şehirden ayrılarak Prag şehrine doğru yola çıktık. Chesky -Krumlov ile Prag arası yaklaşık 100 km mesafedir. Mevsim bahar olduğu için her taraf yeşilin farklı tonları ile süslenmişti. Tarlalarda daha çok sarı çiçekli bitkiler hakimdi. Bu bitkinin kanola olduğunu söylediler. Kalacağımız otel Prag şehrinin merkezinden uzaktı. Dış semtlerden birinde idi. Merkezdeki oteller pahalı olduğu için kenar semtlerdeki oteller den birini gezi firması seçmişti. Otel barındırdığı yatak sayısı bakımından oldukça büyüktü. Çünkü kahvaltıya indiğimiz zaman çok büyük bir salonda boş masa bulmakta zorlanmıştık. Çok değişik ülkelerden turist vardı. Otelde odamızı bile birkaç soruşturmadan sonra bulabilmiştik.
Prag’da kaldığımız akşam orta çağ gecesi olarak tasarlanmış bir lokantada akşam yemeğine ekstra tur düzenlenmişti. Emine Hanım ve bende bu yemeğe katıldık. Tarihi ve otantik bir lokantaydı. Dansçı ve esir kızlar servis yapıyor, dilenciler ve sokak savaşçıları, yılanlı göstericiler aralarda dolaşıyordu. Orta çağ eğlencesi, müzik aletleri ve dansları turist gruplarının oldukça ilgisini çekiyordu. Bu yerler, aslına uygun olsun diye bodrum katlarında seçildiği söyleniyor. Ancak havalandırma sistemi bulunmaktadır.
Prag’da kaldığımızın ertesi günü şehir turuna çıktık. Gerçekten en fazla etkilendiğim şehirlerden biridir. Meydanları ve Vltava nehri üzerindeki köprüleri, Kiliseleri, saat kuleleri, vs.  ile turistleri kendine çekmesini hak etmektedir. Karl köprüsü, Prag’a gidildiğinde mutlaka görülmesi gereken yerlerden biridir.1357 yılında Bohemya Kralı IV Karl tarafından yaptırılmıştır. Bu köprüde yan korkulukları boyunca sağlı sollu 30 heykel bulunmaktadır. Fakat bir Osmanlı heykeli var ki bu heykel bizim dikkatimizi çekti. Heykel Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa kıtasına saldığı korkuyu simgelemektedir. Esasen Osmanlı askeri Çekya’ya kadar gitmemiştir. Fakat korkusu gitmiştir. Heykel, 1712 yılında yapılmıştır.   Bu heykel grubunda, bir hapis hane görülmekte ve hapishane kapısında palabıyıklı bir Osmanlı askeri palası ile nöbet tutmakta, kapının diğer yanında ise azgın bir köpek askere eşlik etmektedir. Heykelin üzerinde ise Haz. İsa elinde haçı ile yanında bir yardımcısı bulunmaktadır. Hapishane de ise üç kişi perişan halde gözükmektedir. Bu haliyle heykel, sanki ey insanlar birleşip gücümüzü birleştirmezsek Osmanlı gelir sonunuz bu hapistekiler gibi olur demek istemektedir. Başka bir görüşe göre de Osmanlı’nın Viyana Kuşatmasında yenilgiye uğramasından dolayı, artık etkisiz hale getirildiği mesajını verdiğini ileri sürenler vardır.  İlginç ve düşündürücü bir heykel. Yazının sonunda bu Osmanlı Heykeli’nin fotoğrafı görülmektedir.
Diğer ilginç yapılardan biri de Prag eski şehir meydanındaki Astronomik saatin bulunduğu kuledir. Rehberimizin anlattığına göre: Bu kuledeki saat 1410 yılında yapılmıştır. Saat kulesindeki farklı heykellerle verilmek istenen mesaj “aç gözlü olmayın, kibirli olmayın, eğlenceye düşkün olmayın çünkü sonunda ölüm var “dır. Ayrıca elinde kitap tutan bir heykel okumaya ve bilime önem verin mesajını vermektedir. Bu saat kulesinde her saat başı bir animasyon (canlandırma) verilir. Canlandırma ile kum saati ters çevrilir, daha sonra iki pencere açılır, on iki havarinin geçiş töreni yapılır, sonrasında horoz öter ve canlandırma biter.
Bu canlandırmayı turistler görmek için meydana toplanır. Toplananlar yüzlerce ile ifade edilebilir. Her saat başında tekrarlanan bu canlandırmayı turistler büyük bir merakla izler ve alkışlar. Biz de grup olarak bu olayı akşam saatlerinde izlemiş ve mutlu olmuştuk.
Ayrıca dikkatimi çeken şey, Avrupalı yaptığı önemli yapıların süslemesini de yaparak onun ilginç hale getirmekte ve turizm açısından önemli bir gelir kaynağı yaratmaktadır. Eğer bu köprü sadece geçmek için tasarlanıp üzerine hiçbir sanat eser konmasaydı insanların dikkatini çekmez, üzerinden geçip giderler ve akıllarında köprü hakkında bir iz kalmazdı. Fakat sanat eserleri ile donatıldığı için yapıyı gören insanlar izlediği bu yapıyı bir daha unutmaz eşine dostuna anlatır. Böylece aynı yerleri görmek isteyen insanlar çoğalır. Bundan dolayı gelişmiş ülkelerin, bu inceliği düşünerek eserlerini, insanları cezbedecek şekilde yaptırdıklarını düşünüyorum. Çünkü ana yapıya sarfedilen paranın çok azına bu sanat eserleri yapılabilir ve turizm geliriyle kısa sürede harcanan para geri kazanılabilir.
Ertesi günkü turumuzda verilen serbest zamanda gruptan iki bayan arkadaşımızla birlikte Nazım Hikmet’in şiir yazdığı kahveyi ziyaret ettik. Bu Kahvehane, Vlatva nehri kıyısındaydı.
Prag'ta Karl Köprüsü Üzerindeki Osmanlı Heykeli 2016