Anılarım-163
BERGAMA GEZİSİ 1
Seyahatin önündeki tek engel kapının eşiğidir. Bosna Atasözü
Bu yurt içi gezileri emekli olmama yakın günlerde hafta sonları yapıyorduk. Eşimle birlikte, Nezih Başgelen önderliğinde iki günlüğüne Bergama yöresine bir düzenlenen bir geziye katılmaya karar verdik. Bir hafta sonu 12 Mart 2016 günü grupla birlikte sabahleyin Atatürk Hava Alanı’ndan kalkan bir uçakla, İzmir Adnan Menderes Hava Alanına iniş yaptık. Hava alanında bizi bekleyen otobüse binerek yaklaşık 135 km uzaklıkta olan Bergama’ya doğru yola çıktık. Yolda bir çay molası vererek biraz dinlenip tekrar yola devam ederek Bergama’ya vardık. Bergama coğrafi konumu itibariyle çok önemli bir konumda olması nedeniyle, yapılan kazılardan çıkan bulgulara göre Bergama yerleşimi M.Ö. 3000 yıllara dayandığı belirtilmektedir.
Kızıl Avlu (Mısır Tanrıları Tapınağı)
İlk durağımız Kızıl Avlu denen Serapis Tapınağı idi. Rehberimizin anlatımlarına göre, Kızıl Avlu 270*100m bir saha içinde 60*20m boyutunda bir yapıdır. Bu yapı Mısır tanrılarına adanmış olup, Roma İmparatoru Hadrianus zamanında (M.S. 117-138) yapılmış ve Mısır Tanrısı Serapis’e ithaf edilmiştir. Yapı tamamen kırmızı tuğla kullanılarak yapıldığı için adını tuğlanın renginden almıştır. M.S. V yüzyılın ortalarında yapı içinde değişiklikler yapılarak, bir kilise oluşturulmuş ve Aziz Johannes’e adanmıştır. Bu kilise Hristiyanlığın yayılması için kurulan yedi kiliseden biridir. Tapınağın kuzeyinde kalan kule biçimli yuvarlak yapı Osmanlılar döneminde cami olarak kullanılmaya başlanmış ve halen Kurtuluş Camisi olarak hizmet vermektedir. Tapınağın yanında bir havra da bulunmaktadır. Çok tanrılı antik çağ inanışları yanında üç ilahi dine de ev sahipliği yapan tapınak inanç turizmi açısından son derece önemlidir.
Çarşı Gezisi
Kızıl Avlu incelemesinden sonra rehberimiz Nezih Başgelen grup olarak bizi, daha önce Bergama Belediye Başkanlığı yapmış İnşaat Müh. Sefa Taşkın Bey ile tanıştırdı. Öğle yemeği için bir lokantaya gittik, orada hem yemeklerimizi yedik hem sohbet ettik. Sefa Taşkın O.D.T.Ü den İnşaat mühendisi olarak mezun olmuş bir bilim insanı. Bergama gibi taşı toprağı tarih kokan bir coğrafyada 1950 de doğmuş, tarihe, arkeolojiye, çevreye duyarlı bir insan. O kadar ki Berlin’e götürülen Zeus Sunağı’nın geri getirilmesi için yazı yazan ve mücadele veren insanlardan biridir. Zeus Sunağı’nın geri getirilme çalışmaları sürmektedir. Değişik konularda çok sayıda kitapları bulunmaktadır. Grubumuz yemek boyunca Sefa beye sorular sordu kendisi de bu soruları severek yanıtladı. Bergama hakkında bilgilerimizi güncelledi. Bergama’da farklı tarihi dönemlere ait yapılar bulunmaktadır. En önemli yapılardan biri Çukur Han’dır.
Yemekten sonra Bergama tarihi çarşısında küçük bir tur yaptık ve asırlık bir çınarın yanındaki çayhanede çaylarımızı içtik Sefa Bey de bizlere eşlik etti. Orada bir zeybek heykeli meydanı süslüyordu.
Çarşıda gezerken parşömen dükkânı dikkatimizi çekti. Buradaki satılan ürünleri inceledik. Antik çağda İskenderiye ve Bergama Kütüphaneleri çok ünlüydü. Bergama Kütüphanesi MÖ. 220-159 da inşa edilmiştir. İskenderiye kütüphanesi M.Ö.3. yüzyılda kurulmuştur. Bu kütüphanelerden önceki en önemli kütüphane, Asurbanipal Kütüphanesidir. Asurbanipal Asur kralıdır. Kütüphane M.Ö. 7. yüzyıla dayanır. 30.000’den fazla kil tablet ve yazı tahtasından devasa koleksiyonu bulunmaktadır. Gılgamış destanı da bu kütüphanede bulunan eserlerden birdir.
Görüldüğü gibi, insanlar, bilgi birikimlerini, deneyimlerini, başlarından geçen olayları, vb. gibi bilgileri yeri geldiğinde açıp okumak ya da gelecek kuşaklara aktarmak için çok eski çağlardan bu yana bir arada tutma çareleri aramışlar ve kütüphanelerin ortaya çıkmasını sağlamışlardır. Çünkü “söz uçar yazı kalır” özdeyişi kütüphane kurmanın temelini oluşturmaktadır.
Bazı ustalıklar, tecrübeler, deneyimler, davranış biçimleri, vs. çok zaman alan tabir caiz ise ömür alan uğraşlardır. Bu deneyimleri kazanan insanlar, bilgilerin kendileri ile gitmemesi için insanların yararlanabileceği bir eser bırakmak isterler veya bırakmalıdır. Böylece yaşama yeni başlayan insanlar, daha önceki kuşakların eserlerini okuyarak önceki kuşaklar kadar zaman kaybetmeden bilgi sahibi olur toplum daha hızlı gelişir. Bu açıdan bakıldığında, kütüphaneler medeniyetin gelişmesinin motoru olurlar.
Yazı yazmak için kullanılan papirüs ve parşömen tarihi özellikleriyle öne çıkan ve benzer amaçlar için üretilen iki materyal olmakla birlikte, birisi bitki diğeri hayvan derisi kullanılarak yapılır. İki farklı medeniyetin ürünü olan papirüs ve parşömen uzun yıllar boyunca modern kâğıdın yerine kullanılan gereçler olmuştur. Papirüs ve parşömenin dayanıklı yapısı ile günümüze kadar çok sayıda örnekleri kalmıştır. Papirüs mısır medeniyetinin bir ürünüdür.
Parşömen, üzerine resim yapmak ve yazı yazmak amacıyla hazırlanmış hayvan derisi olarak bilinir. Genel kanıya göre Mısır Kralı, Bergama Kütüphanesi’nin İskenderiye Kütüphanesi’ni geçmemesi için Anadolu’ya papirüs ihracatını yasaklar. Ortaya çıkan yasak üzerine Bergama Kralı olan II. Eumenes yeni bir kâğıt çeşidi bulana ödül sunacağını belirtir. Dönemin kütüphane müdürü olan Krates, oğlak derisini işleyerek yazıya uygun şekle dönüştürür ve krala sunar. MÖ II. yüzyıldan itibaren Bergama’dan tüm dünyaya yayılan parşömen; uzun yıllar boyunca mevcut kültürü gelecek nesillere taşımıştır [*].
[*] Erişim tarihi: 22.Nisan 2023, https://barsidea.com/papirus-ve-parsomen-nedir-kim-buldu/698/
Kızıl Avlu'da gezi esnasında