Mağaradakiler Üzerine

Av.Ahmet ÖZDEMİR kirmizicantaliavukat@gmail.com

CEMİL MERİÇ - MAĞARADAKİLER  Cemil Meriç tarafından kaleme alınan eserde, batı ve Rus dünyasındaki aydın, entelektüel mefhumlarının detaylı tasvirleri ile bu zümrenin ülkemizdeki aydın kesime olan yansımaları tarihsel unsurlar ile incelenmektedir.
            Yazar, en başta entelektüelin aydının ve bu iki tabir dışında pek bilinmese de Rusçadan türemiş intelijansiyanları etimolojik unsurlar ışığında önce açıklamakta sonra da bu zümrelerin tarihteki önemli olaylar neticesinde nasıl değişikliklere uğradığını ifade etmektedir.
            En son ise, ülkemizin tarihinde bu değişimlerin karşılıklarının nasıl meydana geldiğinden bahseden yazar, özellikle bu tabirlerin gerçek manalarının altının boşaltılarak topluma dair bir bilgisi olmayan bir zümreye aydın dendiğini ifade etmektedir. Günümüzde de, birçok alanda görüleceği üzere, her konu üzerinde bilirkişi gibi konuşmalar yapan sözde entelektüel birçok kişinin esasında kazanımlarının yalnızca tek taraflı olarak batı eserlerinin taklitleri olduğu görülmektedir.
            Yazar, batı taklidi konusunda tanzimat itibariyle ülkemizde müstağrip yani batı özentisi kesimden bahsetmeyi de ihmal etmemiştir. Babıali Baskını ile gerçekleşen darbe akabinde yönetimi ele geçiren o zamanki isimleri ile Jön Türkler, imparatorluğun zor zamanlarında hızlı bir çöküş ile Osmanlıyı bir anda 1. Dünya Savaşı’na çekmişlerdir. Bu süreç ve sonrasından itibaren ülkemizde sürekli batının örnek alınması gereken rol model olduğu insanımıza telkin edilmiştir.
            Batıya giden genç beyinlerimizin döndüğünde kendi ülkelerinden uzak bir şekilde müstağriplere evrildiği görülmektedir. Batıdan 200 yıl geride olduğumuzu ifade eden Namık Kemal üstüne onlar gibi olabilmemiz için 200 seneye ihtiyacımız olduğunu ileri sürülmesi, bu anlayış ile aradaki farkın kapatılma niyetine bile girilmemesi yönünde toplumumuzu bir kabullenişe sürükleme çabasıdır. Ne yazık ki bu zihniyet, batının temel değerlerini dahi idrak edemeden onu taklit etmeye çalıştığı için, bu konudaki eksiklikler neticesinde ülkemiz ne batılı ne de doğulu gibi gözüken bir hüviyete bürünmüştür.
Söz konusu sorunların günümüzde de devam ettiği ancak artık batılılaşma sürecinde çok daha hızlanmış bir ülke olduğumuz aşikardır. Bu durum ne yazık ki, kadim gelenek ve teamüllerimizin de yavaş yavaş kaybolmasına sebebiyet verebilmektedir. Yaşlıların eski insanımıza olan özlemlerinin bu anlayış doğrultusunda daha da artacağı günümüz Türkiye’sinde daha da fark edilebilir bir noktaya gelmiştir.
            Eserde ayrıca Fransız İhtilali ile dünya gündemine oturan ihtilal kelimesinin de etimolojik kökenine dair detaylı tahliller yapılarak, hem cumhuriyet tarihimizde hem de Tanzimat sonrasındaki süreçte bu kavramın politik bir meze olarak birkaç versiyonda iletildiği görülmektedir. İhtilal yerine inkılap, daha sonra devrim adını alan ihtilal, özündeki manasını kaybetmese de sesteşlerini olabildiğince artırma gayreti ile çoğaltılmıştır.
            Yazarın ülkemizde yaşanan en net ihtilal örneği cumhuriyetin ilanıdır. Cumhuriyetin ilanı sonrasında gerçekleşen inkılaplara ise, yapılan ihtilal sonrasındaki reformlar olarak tanımlamanın gerektiğini ifade etmiştir. Atatürk’ün ihtilal yerine inkılap tabirini kullandığını da özellikle belirtmiştir.
            Yazar tarafından en çok eleştirilen reform ise, harf devrimidir. Osmanlıca’nın Tanzimat sonrası Türkçeleşmeye başladığını ve birtakım Türkçe kelimelerin Arap harfleri ile yazılması ve telaffuz edilmesinin zor olmasının komple bir dil birikimini değiştirmek için yeterli sebepler olmadığını belirtmektedir. Bunun yerine Osmanlıcanın öncesinde olduğu gibi, batıdaki bazı kavramları Türkçeleşen yapısı içerisinde karşılanması şeklinde yenilenmesi gerektiğini ifade etmektedir.
            Eserden yapılmış olan alıntıların çokluğu göz önüne alındığında her konuya tek tek değinmenin mümkün olmadığı aşikardır. Kaldı ki yazar, bütün tahlil ve tasvirlerini birçok kaynak gösterip örneklendirmelerden yararlanarak yapmıştır. Bu sebeple en azından alıntılar bölümündeki maddelerin detaylıca irdelenmesi gerektiği aşikardır.
            Sonuç olarak eser, ülkemizin özellikle aydın kesiminin sorumluluklarını 200 yıldır yerine getiremeyen bir batı taklitçisi olarak kaldığını önemli örneklerle ifade eden ve günlük hayatımızda hala tam olarak ayırt edilemeyen bazı kavramların detaylı mukayeselerini yapan önemli başucu kitaplarından birisi olarak telakki edilmeyi hak etmektedir.
Eserden kalan en akılda kalıcı alıntı olarak “Sol, aydına bazen dost, bazen düşman. Daha doğrusu entelektüel, kendilerinden olmak şartıyla alkışlanmaya layıktır.” seçilebilir.
Eserin diğer alıntılarına ve 5 kriter üzerinden gerçekleştirilen detaylı değerlendirmesine aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz. Ayrıca 200’den fazla yazıdan oluşan blog sitemi inceleyebilirsiniz. ( https://www.kirmizicantaliavukat.net/post/cemi-l-meri-ç-mağaradaki-ler   )
(*) : Köşe Yazımda bahsedilmiş olan hususlara ilişkin kısımlar:
MAĞARADAKİLER
Yazar: Cemil Meriç
Yayınevi: İletişim Yayınları
Baskı: 32. Baskı - 2020
kitaptan esinlenilerek düzenlenmiştir.