1960-1973 yılları… Bizleri dış dünyaya taşıyan, yaşamımızı renklendiren sadece radyo programları ile Yıldız Sineması’nda izlediğimiz filmler ve o filmlere konuk olarak gelen sanatçılardı. Sinemada izlediğimiz filmler rüyalarımıza ve hayallerimize de eşlik ederdi. Filmdeki replikleri yaşamımıza taşır, bazen güler, bazen ise hüzünlenirdik.
Sert davranış sergileyen biriyle karşılaşsak "Erol Taş gibi yüreğin varmış senin. Yapma böyle!" diye nasihatler verilirdi. Bebek yüzlü birini görünce Göksel Arsoy devreye girerdi. Mahallemizde sinemayla hiç tanışmayan, Göksel Arsoy'u film afişlerinden tanıyan, onu oğlu gibi gören, tüm odasını atılan film afişleriyle donatan komşu teyzemiz de vardı. Her sabah resimlerini bakarak onunla sohbet ederdi.
Yıldız sinemasına konuk gelen sanatçılar ise şunlardı:
İsmail Hakkı Dümbüllü yaşamımda ilk izlediğim Tulûat ve orta oyunu sanatçısıydı.Bizleri Nasrettin Hoca gibi gülümsetirken düşündüren tarzıyla izlemekten çok keyif almıştım.
Ayrıca Atıf Kaftan, Gülistan Okan, Mehmet Güçlü, Yıldırım Gürses,Muammer Karaca ,Toto Karaca,Beyhan Akıncı, Kudret Şandra gibi sanatçılar danslarıyla ,sesleriyle, tiyatro gösterileriyle yaşamımıza renk katmışlardı.
“Küçük Hanımın Şoförü” filmini izledikten sonra “Ayhan Işık, tahta kaşık”, “Belgin Doruk ona aşık” replikleri dilimizde dolaşırdı. Cüneyt Arkın'ı, savaşçı karakteriyle Fatma Girikle uyumlu bir çift haline getirirdik. En çok da Fatma Girik'in yeşil gözlerine hayran kalırdık. “Erkek Fatma” diye bahsedilen bu sanatçı, güçlü bir kadının neler yapabileceğinin bir örneğiydi bizler için. Hülya Koçyiğit'in yürüyüşünü taklit etmeye çalışır, Ediz Hun ile onu yakıştırırdık.
O yıllar, Yıldız Sineması’nda izlediğimiz filmler annemin anlatımıyla bir de bizim evde gösterime girerdi. Şimdi size “Üç Tekerlekli Bisiklet” filminin bizim evdeki gösterimini anlatacağım.
Komşularla geçirilen hoş sohbetlerle başlayan bir gün...
"Ayten Aba akşam sinemaya gittiniz mi? Çok güzel ağlamalı bir filmmiş. "diye başlayan sözler... (Bu arada eskiden ağlamanın gülmekten daha çok tat verdiğini söyleyebilirim. "Ne de acıklı filmdi. Ağlamaktan un hamur oldum." deyince filmi izlemek için heyecanlanırdık.)
Annem sorulan soruya "Akşam gittik ama rüyalarıma bile girdi, çok üzüldüm." diye cevap verdi. “Biz gidemedik de sen çok güzel anlatıyorsun. Anlatır mısın Ayten Aba?”
Nihayet film gösterime giriyor. Annemin anlatımı bazen izlediğim filmin akışının ötesine geçerdi. Öylesine ballandırarak anlatırdı ki, bizler de filmi izlediğimiz halde annemi hayranlıkla dinlerdik. Sinemada 10 dakika ara verilir de bizim evde verilmez mi?
Annem tam filmin en can alıcı yerinde “Ben bir yemeğin altına bakayım. Size de bir çay çekeyim." sözüyle ayağa kalkardı. O anda komşularımız "Aman! Biz bir şey istemeyiz. Tam da heyecanlı yerinde kaldın Ayten Aba. Sen yemeğe bak gel, bize filmi anlatman yeter." gibi sözler söylerlerdi.
Çiğdemsiz ve gazozsuz film anlatımı her şeye bedeldi. Annemin akıcı anlatımı sayesinde filmi görmeden görmüş gibi olan, mendillerle gözyaşlarını silen komşularımız "Obuu şimdi ne oldu?" sözleriyle anlatıma renk katardı.
Başrollerini Ayhan Işık ile Sezer Sezin'in oynadığı filmin konusu ise şöyle: Sezer Sezin, Hacer karakteriyle, kocasının 7 yıldır eve uğramadığı bir evde, babasını hiç tanımayan oğlu ile yaşam mücadelesini veren bir kadın. Ayhan Işık ise Ali rolünde... Yapılan yanlışlıklara karşı koyan bir delikanlı... Çiftlik ağası Muzaffer'in etrafındaki insanlara karşı yaptıklarını hazmedemeyip, onu öldürür. Çiftlikten kaçarken jandarmaların açtığı ateş sonucu sol omzundan yaralanan Ali, saklandığı yerde bayılır kalır. Hacer’in oğlu küçük Hüseyin ise oyun oynarken onu bulur. Hacer, Ali’nin yaralarını sarar ve Ali onlara kan davalılarından kaçtığını söyler. Hüseyin ise Ali’yi yıllar önce onları terk edip giden babası zanneder. Annesi de oğluna Ali’nin onun babası olduğu yalanını söyler. Çocuk mutluluktan havalara uçar. Yönetmen Lütfi Akad ve Memduh Ün, Ali ile Hacer'in arasındaki yakınlaşmayı tüm inceliği ve titizliğiyle seyirciye büyük bir sürükleyicilikle verir. Hacer'in Ali ile kocası arasında kalan duygularının yoğun bir biçimde hissettirildiği bu film halâ anılarımızda...
Bizim evde, hoş sohbetin de eşlik ettiği film anlatımının sonuna gelindiğinde komşularımızın "Obuu! Kaç saat olmuş. Zaman nasıl geçti anlayamadık ki!...İyi ki gitmemişiz sinemaya. Ayten Aba, ne güzel de anlattın. İkramların da cabası… Sinema paramız da cebimizde kaldı." sözleriyle, film anlatımı sona ererdi.
Komşularla geçirilen mutlu saatler halâ anılarımızı süslemekteler...
Yeni filmlerde tekrar Ayten Aba'nın evinde buluşmak dileğiyle…
Hoşça kalın tüm sevdiklerim.
YORUMLAR