Reklam
Reklam
Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Zekat Nedir, Ne Değildir?

25 Haziran 2015 - 20:05

Zekât, İslam'ın farz ibadetlerinden birisidir. Mal ve varlık miktarı muayyen ölçüyü geçmiş kimselerin, edindikleri bu varlıktan belirtilen ihtiyaç sahiplerine, bildirilen ölçüler miktarında Allah rızası için vermesidir.
            Zekâtı kimler verir, hangi ölçüler geçerli olur, ne zaman verilir, kimlere verilir gibi temel soruların tamamı Kur'anda bildirilmiştir. Bu sebeple Kur'andaki ayetlerin iyi anlaşılması ve ona göre hareket edilmesi lazımdır.
            Uzun zamandır Kur'an araştırmaları üzerine çalışıyorum. En çok dikkatimi çeken konuların başında ise zekât geliyor. Süleymaniye Vakfının din ve fıtrat araştırmaları üzerine yaptığı devasa çalışmalar ışığında, zekâtın mahiyeti üzerindeki ayetleri görünce müthiş bir zihinsel inkişaf yaşadığımı söylemeliyim.
            Günümüzde Müslümanlar, faiz bahsini kapatmıştır. Artık Kur'anın bu konudaki hükümlerini görmezlikten geliyorlar. Hâlbuki ilgili ayetlerin tamamında, faiz ve zekât konusunu birbiriyle ilişkilendirilerek anlatılıyor. Bu durum fevkalade dikkatimi çekiyor.
            Pek çok ayette faiz zemmedilirken, zekâtın fazileti dile getiriliyor. Müslümanlar zekât vermeye teşvik ediliyor.
            Aslında zekât konusunun tartışmaları, Müslümanlar için hiçte yeni değildir. Hz. Ebubekir zamanında, bazı kabileler zekât vermeyi reddetmiştir. Buna gerekçe olarak; Hz. Peygamber zamanında istenilen zekâtı verdiklerini, ancak peygamber öldüğü için, zekât oranlarında indirim yapılmasını istemişlerdir.
            Pek çok konuda olduğu gibi, insanın Kur'ana olan muhalefeti zekât konusunda da devam etmiş ve günümüze kadar gelmiştir. Bazen ayetler anlamının dışına taşırılmış, bazen uydurma hadislerle kendilerine gerekçe bulmuşlardır.
            Zekât Kur'an hükmüdür ve emirdir. İnsanın kendi akli ve vicdani değerlendirmelerine göre, zekât ibadeti yerine getirilemez. Ancak en kavi Müslümanların bile, günümüzde hala benzer davranış içinde olduğu görülmektedir. Kimisi devlete ödediği vergiyi zekât yerine tutmakta, kimisi aklınca yaptığı hesaplarla zekâttan kurtulmaktadır.
            Zekât kelimesinin anlamı:
            Sözlükte zekât; temizlenmek, temizlemek, paklanmak, artmak, çoğalmak, övmek, arınmak ve bereket anlamlarına gelmektedir. Istılah manası olarak zekât; İslam dininde zengin sayılan kimselerin, Kur'anda gösterildiği şekilde, belirlenen kişilere verilmek üzere tayin edilen miktardır.
            Zekâtın hükmü:
            Zekât vermek için, edinilen malların yani altın, gümüş, kâğıt para, zirai mahsuller ile deve, sığır, koyun, keçi gibi hayvanların muayyen bir miktar ve ölçüye ulaşması lazımdır. Bu durumda Kur'anın belirlediği şartlar altında, bunlardan malum bir miktarı Allah'ın emrini yerine getirmek için, belirlenen sınıflara vermek farzdır.
            Bakara suresi 267. ayette şöyle buyruluyor:
            'Ey Müminler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve rızk olarak size yerden çıkardıklarımızdan infak edin. Size verildiğinde gözünüzü kapatmadan almayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkmayın. Bilin ki Allah'ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. O, övülmeye layık olandır.'
            Yukarıdaki ayet, edinilen malların vasıflarını bildiriyor. Ticari mallar, altın, gümüş ve nakit para, toprak mahsulleri ile deve, sığır, koyun ve keçi gibi mallar zekâta tabidir. Varlık olarak edinilen bu mallar arasında, Kur'an bir ayırım yapmıyor. Nitekim En'am suresinin 141. ayeti bunu gösteriyor:
            'O ki çardaklı, çardaksız bahçeleri, tatları birbirinden farklı hurma ve ekinleri, zeytin ve narı, benzer veya benzemez biçimde yaratan O'dur. Her biri meyve verdiği zaman meyvesinden yiyin. Hasat günü geldiğinde bunların hakkını verin. Fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.'
            Zekâtın hikmeti:
            Allah'ın müminlere emrettiği zekât ibadetinin, elbette hikmeti vardır. İnananlar zekât ibadetinin bu yönünü idrak etmek zorundadır. Zekâtın hikmeti 4 ana başlık altında toplanabilir.
            Birincisi, Allah'ın rahmetine erişmektir. Zekât veren, bu ibadeti hakkıyla yerine getirirken, Allah'ın rahmetini talep eder. A'raf suresi 156. ayette bunu apaçık görüyoruz:
            'Rahmetim her şeyi kapsar. Yakında onu muttakilere, zekâtı verenlere ve ayetlerimize iman edenlere yazacağım.'
            İkincisi, zekât insanı dünya hayatında cimrilikten, ahiret hayatında cehennemden kurtarır. Kur'anda ilgili ayetlere göz atıldığında, zekâtın hikmetinin bu yönü daha iyi anlaşılır. Al-ı İmran suresi 180. ayet şöyle diyor:
            'Allah'ın lütfundan kendilerine verdiği nimetlerde cimrilik yapanlar, yaptıklarının kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Aksine bu kendileri için daha kötüdür. Cimrilikte yanlarında tuttukları mallar kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah'a aittir. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.'
            Konuyla ilgili diğer ayetler Tevbe suresinde(34 ve 35) şöyle bildirilmiştir:
            'Ey İman Edenler! Şüphesiz hahamlar ve rahiplerin çoğu insanların mallarını haksızlıkla yerler ve onları Allah yolundan alıkoyarlar. Altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda harcamayanlara acı bir azabı müjdele. Cehennem ateşi kızdırılıp alınları, yanları ve sırtları dağlandığı gün onlara: ‘ İşte bu sizin kendiniz için topladığınız hazinedir. Hadi tadın bakalım biriktirdiklerinizi' denilir. '
            Üçüncüsü, zekât veren günahlarından arınır, verdiği zekât onun derecesini yükseltir. Bu durum Kur'anda şöyle belirtiliyor:
            'Onların mallarından bir sadaka al bununla onları arındırırsın ve yükseltirsin onlara dua et çünkü senin duan onlara için huzur verir, Allah hakkıyla işiten ve bilendir.' (Tevbe,103)
            Konuya ışık tutan bir diğer ayet şu şekildedir:
            'İnsanların malları içinde artsın diye verdiğiniz herhangi bir faiz Allah katında artmaz. Fakat Allah rızasını dileyerek verdiğiniz zekât ise öyle değildir. İşte onlar sevaplarını kat kat arttıranlardır.' (Rum,39)
             Dördüncüsü, ihtiyaç sahiplerine el uzatmaktır. Zekât bugün üzerinde hala kafa yorulmayan sosyo ekonomik bir modeldir. Zenginin fakir ve muhtaca ilahi emir doğrultusunda ikramda bulunmasıyla müthiş bir sosyal denge oluşur. Bu durum faizi ortadan kaldırır. Petrol zengini Müslümanlar günümüzde, Allah'ın emrettiği biçimde zekât verseler, dünyada gözü yaşlı bir tek Müslüman bile kalmaz.
            Zenginin malında şüphesiz fakirin Allah tarafından takdir edilmiş bir hakkı vardır. Nitekim Meariç suresinin 24 ve 25. ayetlerinde bu gerçeğe vurgu yapılıyor:
            'Onların mallarında gerek yardım isteyen, gerekse istemekten çekinen ihtiyaç sahiplerinin belli bir hakkı vardır.'
             ZEKÂTIN ŞARTLARI
            Zekâtın tahakkuk etmesi için birinci şart ihtiyaç fazlası olmasıdır. Yani zekât verilecek mal, kişinin ihtiyaç fazlası üzerinden gerçekleşir. Bunun içinde kişinin zaruri ihtiyacının dışındaki fazlalık söz konusudur.
            Zaruri ihtiyaç nedir? Yiyecek, içecek, mesken, binek (hususi araba, motor gibi), mobilya, ev eşyası, zanaatkârların işlerinde kullandıkları araç gereçler gibi şeylerdir. Bakara suresinin 219. ayetinde, bu durum net şekilde anlatılmaktadır:
            'Onlar sana Allah yolunda ne harcayacaklarını sorarlar. De ki: ARTANI' Allah size ayetleri böyle açıklar ki düşünesiniz.'
            Bu ayette geçen (el afv) kelimesinin anlamı; ihtiyaç fazlası, vermeye elverişli şey demektir. Durum böyle olunca, zekât vermek mükellefin ihtiyacının dışındaki mallardan ayrılacağı için, kişiye ağır gelmez.
            Zekâtın ikinci şartı: Havelanu'l Havl;
            Zekât vermek için edinilmesi gereken bir varlık var. Bu varlığın ihtiyaç fazlası olması gerekir. Peki, bunun zamanı nedir? Edinilen varlık ister ticari, ister zirai, isterse hayvani olsun, üzerinden bir yıl geçmesi gerekmektedir.
            Bu konuda Abdullah b. Ömer'den nakledilen bir hadiste Hz. Peygamber şöyle buyurmaktadır:
            'Her kim ki bir mal elde ederse o malın üzerinden bir yıl geçmedikçe, o mal için zekat yoktur.'
            Yine Hz. Aişe'den nakledilen benzer bir hadis şöyledir:
            'Hiçbir mala üzerinden bir sene geçmedikçe zekât yoktur.'
             NİSAP MİKTARI
            Edinilen mal ve varlık, ihtiyaç fazlası hale gelmiş ve üzerinden de bir yıl geçmişse, zekât vermek kişiye borç olmuştur. Peki, verilecek zekâtın ölçüsü ne olacaktır. Buna nisap miktarı denmektedir.
            Nisap miktarı verilecek zekâtın en alt limitini oluşturur. Kişi isterse bu miktarın üzerinde de zekât verebilir. Nisap ölçüleri nelerdir:
            Altının nisabı 20 dinar, yani 85gram altın, gümüşün nisabı 200 dirhem, yani 595gram gümüştür. Toprak mahsullerinin nisabı ise 5 vesk'tir.
            NOT: Zekât'ta nisap miktarlarına, zekâtın kimlere verilebileceğine ve sair konulara önümüzdeki hafta devam edeceğim'
 

Bu yazı 1256 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum