Reklam
Reklam
Kazım GERMİYANOĞLU

Kazım GERMİYANOĞLU

kgermiyanoglu@hotmail.com

Yangın-50

08 Nisan 2019 - 14:40

Molla Mehmet Efendi ile damadı Parti Pehlivan Ağa eve dönerler. Molla Mehmet Efendi:
               -Oğlum sen çık yat, doğru dürüst dinlenemeden gene yola çıkacaksın, uyu biraz diyerek Pehlivan'ı yukarı kata gönderdi. Kendisi de hayvanları sulayıp yemleyerek çarşının yolunu tuttu. Emine Hanım, bahçedeki ekmek fırınını yakmış, hamur yoğuruyordu. Hatice Hanım da, dün akşamdan yıkayıp serdiği Pehlivan'ın çamaşırlarını toplamış, dürüp bohçalara yerleştirdikten sonra annesine yardım etmek için yanına gelmiş bekliyordu. Emine Hanım, hamurları yuvarlayıp unlayarak yanındaki beyaz bezin üzerine bırakıyor, Hatice Hanım da annesinin hazırladığı somunları ustaca küreğin üzerine alıp fırına atıyordu. Ekmekler pişerken Emine Hanım, damadının çok sevdiği Gördes'e has sütlü kurabiyelerden de yaparak tepsiye yerleştirdi. Hatice Hanım, onları da fırına attıktan sonra bohçalanmış çamaşırları da alarak yukarıya çıktı. Molla Mehmet Efendi çarşıdan döndüğünde ekmekler ve kurabiyeler pişmiş, bahçeyi buram buram bir koku kaplamıştı. Emine Hanım, bir süre açıkta tuttuktan sonra bez süzmelere doldurduğu kurabiyeleri ve beyaz bezlere sardığı ekmekleri heybelere yerleştirdi. Birazını da hemen yemek için ayırmıştı. Akşam olmuş, güneş tamamen kaybolmuştu. Pehlivan ile hanımı Hatice üst kattan indiler. Bahçede kurulu olan yer sofrasına oturarak hep birlikte akşam yemeğini yediler, taze ekmek ve kurabiyeler Pehlivan'ın çok hoşuna gitmişti:
               -Eline sağlık ana! En fazla da senin bu buram buram kokan ekmeklerini ve kurabiyelerini özlüyorum' Bir de; şu baklavaların yok mu?.. dedi.
               -Afiyet olsun oğlum! Ben, yolla da yimeniz için heybelere de goydum, afiyetle yiyin.
               Molla Mehmet kıskanır gibi oldu:
               -Hep damadını düşünür bizim hatun, damat olmak varmış, deyip kış kıs güldü.
               -Mollaa! Sana yapmıyom mu? Sana da yapyom ya işte!
               Emine Hanım'ın bu sitemi karşısında Molla Mehmet Efendi:
               -Latife! Latife! Ciddi sanmayın, bize de her daim yapar benim hanımım, diyerek onun gönlünü aldı.
               -Bizim kızanlar yoldadır, bir iki saat içinde gelirler, ben hazırlanayım dedi Pehlivan ve ayağa kalktı. Arkasından hanımı Hatice de kalkarak yukarıya çıktılar. Molla Mehmet Efendi de tekrar ahıra giderek atlara bakıp geldi. Bir müddet Emine Hanım ile bahçede oturduktan sonra Pehlivan ile Hatice ellerinde bohçalarla aşağıya indiler. Bohçaları da heybelere yerleştirdiler. Pehlivan Ağa kayınvalidesinin hazırladığı heybeleri görünce:
               -Ohhooo! Bu kadar yiyeceği kim yiyecek? Çok zahmet etmişsin anne! diyerek Emine Hanım'a baktı.
               Emine Hanım:
               -Yirsiniz oğlum yirsiniz. Bak bir sürü insansınız, yolunuz da ırak'
               Pehlivan heybeleri yerinden kaldırarak tarttı:
               -Eline sağlık anacığım, ellerine sağlık! Salihli'ye tok ineriz sayende!
               Vakit bir hayli ilerlemişti. O sırada kapı çalındı:
               -Kim o?
               -Benim ben Molla Efendi; Rafet!
               -Gel oğlum Rafet, dedi Molla Mehmet Efendi.
               Rafet Efe avlu kapısından içeri girdi:
               -Selâmünaleyküm!
-Ve Aleykümselâm!
-Efeler toplandı Ağam.
Pehlivan hemen hareketlendi:
-O halde hemen gidelim, yolcu yolunda gerek! Dedi. Kalktı kayınvalidesinin elini öptü, o sırada Molla Mehmet Efendi de atları ahırdan çıkarmış, heybeleri yüklüyordu. Rafet Efe hemen yardımına koştu, birlikte heybeleri yüklediler. Pehlivan, Molla Mehmet Efendi'nin de elini öpmek istedi, Mehmet Efendi elini öptürmedi sarıldı:
-Ben de geliyorum, sizi uğurlayacağım, dedi.
Pehlivan göz ucuyla hanımı Hatice'ye baktı, Hatice gülümsedi; 'Güle güle Efem!' dedi. Hep birlikte kapıya yöneldiler. Pehlivan son bir kez kaynanasına ve hanımı Hatice'ye baktı; ikisi de ağlıyorlardı.
-Ağlamayın! Dedi arkasını getiremedi, kendi sesi de titremişti, belli etmemeye çalıştı, gözlerini kaçırdı.
-Yolunuz açık olsun! Hayırlısıyla gidin! Allah'a emanet olun evlâtlarım! Diyerek bağırdı Emine Hanım. Hatice hıçkırıklarını tutamadı, yüzünü sakladı.
-Haydin, siz de Allah'a emanet olun! Allah'ın izniyle tekrar görüşeceğiz!  Hakkınızı helâl edin! Allahaısmarladık! Diyerek atına atladı Pehlivan.
-Helâl olsun oğlum! Helâl olsun aslanım!
 Rafet Efe de; ' Allahaısmarladık!' deyip helâlleşti. Molla Mehmet Efendi de onlarla birlikte avlu kapısından çıkarak karanlıkta kayboldular.
Efelerin tamamı, Kuva-yı Millîye Cemiyeti'nin önünde toplanmış onları bekliyorlardı. Hacı Ethem Bey ve Cemiyet azalarının hepsi de orada idi, onları uğurlamak için büyük bir kalabalık toplanmıştı. Gördes Kuva-yı Millîye Kumandanı Nasuhzâde Mustafa Efendi:
               -Ardınızdan biz de geliyoruz. Milisler hazırlanıyorlar, sabah erken saatlerde biz de yola çıkarız, hayırlısıyla yarın akşama doğru Salihli'de görüşürüz, dedi.
               -İnşa Allah! Dedi Pehlivan. Ama belki de görüşemeyiz; bakarsın hemen yürü emri verir Ethem Bey bize, dedi ve sesini yükselterek:
               -Hakkınızı helâl edin! dedi.
               Kalabalıktan bir uğultu yükseldi:
               -Helâl olsun! Helâl olsun! Güle güle gidin! Allah yardımcınız olsun!
               On atlı karanlığın içinde dörtnala uzaklaşarak kaybolup gittiler.

Bu yazı 814 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum