Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

"Uzaklaştırılan Kuran" ve Siyaset

31 Mayıs 2015 - 02:14

Allah âlemlerin rabbidir. Varlıkların sahibidir. Var ettiği insana, varlığını haber vermiştir. Nebi ve resulleri bu konuda görevlendirmiştir. Âdem'den Muhammed aleyhisselama kadar devam edip gelen hayat akışında, kesintisiz varlığından haberdar etmiştir.
            Kur'anda bildirildiğine göre, kendisine nebi veya resul gönderilmemiş hiçbir kavim yoktur. Bunların içinde sadece nebi, sadece resul olanlar bulunduğu gibi, hem nebi hem resul olanlar da vardır.
            Mesela En'am suresi 89. ayette; 'Onlar kendilerine kitap, hüküm (hikmet) ve nebilik verdiğimiz kimselerdi.' denilmektedir. Yine Meryem suresi 54. ayette şöyle buyrulmaktadır: 'Bu kitapta İsmail'i de anlat. O, sözünü tutmuştu. Nebi olan resul idi.'
            Netice itibarıyla nebilerin başlıca görevi tebliğ etmektir. Onların insanları hidayete erdirme veya yoldan çıkarma gibi bir görevleri yoktur. Nitekim Nahl suresi 67. ayette bunu görüyoruz: 'Resullere açık tebliğden başka ne düşer?'
            Nebiler bu hükmün doğrultusunda görevini yerine getirirken;  ne bir eksik, ne bir fazla tebliğde bulunamazlar. Aksi halde verilen görevi yerine getirmemiş olurlar. Kur'an bu gerçeği şöyle açıklıyor: 'Ey Resul! Rabbinden sana ne indirilmişse onu tebliği et, bunu yapmazsan onun resulü olma görevini yapmamış olursun.' ( Maide/67 )
            Tebliğle görevli olan resuller, bu tebliğ görevinde ekleme veya çıkarma yaparlarsa ne olur. Allah kitabında uyarıyor ve şöyle diyor: 'Eğer o (resul) bize karşı, bazı sözler uydursaydı onu sıkı bir şekilde yakalar sonra şah damarını koparırdık. Hiçbiriniz de onu koruyamazdınız.' (Hakka/47)
 
            Dolayısıyla resul Allah'tan tebliğ ettiği için, resule itaat eden Allah'a itaat etmiş olur. Yani kayıtsız şartsız itaat resulün kendisine değil, tebliğ ettiği ayetleredir. Nisa suresinin 80. ayeti bunu gösteriyor.
            Haberdar edildiğimiz, yükümlülük altına girdiğimiz bu çerçeveden Allah'ın takdiri nedir acaba? Yine Kur'anın ifadesiyle, insan bir imtihana tabi tutulmaktadır.
            Fakat insan ilk günden bugüne, resullerin tebliğine hep muhalefet içinde olmuştur. Kur'an hükümlerinden öğrendiğimize göre, kıyamete kadar bu muhalefet ne yazık ki devam edecektir.
            Tarihi tecrübe ve Kur'anın önceki kavimlerle ilgili olarak anlattığı hikâyeler, insanın bu imtihana niçin muhalefet ettiğinin ipuçlarını veriyor. Ya nebi ve resulleri yalanlamışlar ya da onları ilahlaştırarak çığırdan çıkmışlardır. Bunun anlamı; Allah'ın tebliğini kendilerinden uzaklaştırmak olarak ifade edilebilir.
            Peki niçin böyle bir yola başvurur  toplumlar?
            Yaşam biçimleri, imkânları, şartları, güç ve kudretleri, siyasetleri, mevki ve makamları ile bir düzen kurarlar. İlahi tebliğ kendilerini uyardığında, statülerinin bozulacağını sanırlar. Muhalefet bu noktada başlar. Tamamen karşı çıkanlar olduğu gibi; tebliğin içinde kalıp, tebliği yaşam biçimlerine göre uydurmaya çalışanlar da olur.
            Siyaset ve hükmetme güdüsü, imtihana muhalefette en tehlikeli rolü oynar. İktidar ve güç bir statüdür. Zamanla; bu statüyü yaşatma hırsı, dini değerlerin çok üstüne çıkar.
            Emredilen dini yaşamak mı yoksa halkın yaşadığı biçimde bir din mi? İktidar ve güç sahipleri, daima ikincisini tercih eder. Çünkü bu ikinci tercih'te artık kaygılar yoktur.
            Bu işin yolu kitaptan uzaklaşma ile başlar. Hem kabul edeceksiniz, hem kitabı kendinizden uzakta tutacaksınız. Bu durumu, biraz sonra daha incelikli olarak anlatacağım. O zaman kitabın nasıl uzakta tutulduğuna bir bakalım.
            Kitabı anlaşılır olmaktan çıkarırsınız. Sırlarla dolu olduğunu söylersiniz. Batıni ve zahiri anlamları var dersiniz. Kitabın anlattığı nebileri siler, kendi nebi anlayışınızı hâkim kılarsınız. Sizde kitaplar yazarsınız. Bunlar Allah'ın kitabının delilleridir dersiniz. Bunlar olmadan Kur'an anlaşılmaz iddiasında bulunursunuz. Onu herkes anlayamaz diye ahkâm kesersiniz.
            Ve dahasını söyleye söyleye, Kitabı kendinizden uzaklaştırırsınız. Kitap sizden uzaklaşınca yerine ne gelir?
            Mezhepler, tarikatlar, sufilikler, ilahlaştırılmış nebiler, ilahlaştırılmış din âlimleri, gelenekler, görenekler, örfler, ilmihaller, siyasetler ve daha neler neler'
            Allah'ın nebilerine ihtar ettiği, tebliğde noksansızlığı siz bozarsınız. Kur'anda olmayanı var eder ve olanı da yok sayarsınız. Dolayısıyla dinin içinde ona paralel bir din oluşur. Böyle bir yapıdan toplum memnundur. Hem statüsünü devam ettirir, hem dinin içinde kalır. Yaşam biçiminde göze batan din dışı davranışlara, yine din adına fetvalar uydurulur.
            Bu durum, en çok kimin hoşuna gider biliyor musunuz? İktidar ve güç sahiplerinin. Allah'ın tebliğine bu kadar muhalefet eden bir toplum, iktidar ve gücü ayakta tuttuğu sürece mesele yok demektir. İktidar ve güç sahipleri açısından; ilahi tebliğ değil, halkın desteği önemlidir.
            Özetle iktidar ve toplum; Kur'anı kendilerinden uzaklaştırarak, müşterek bir statü kurar. Herkes memnundur ve statüler bozulmadığı sürece, kimse gıkını çıkarmaz. Söylemlerde haktan, hukuktan, adaletten ve ahlaktan çokça bahsedilir ancak fiiliyatta hepsi askıya alınır.
            Yahudilerle, Hıristiyanların yaptıklarını Kur'an ibretlik hikâye ve kıssalarla anlatıyor. Allah'ın onlara indirdiği kitabı ne hale getirdiler. Nebilerini hangi sıfatlara büründürdüler.
            Kur'an artık son mesaj.  Muhafazasını Rabbimiz üstlenmiştir. Yani tahrif edilmeyecektir. Ona hakkıyla sarılıp, iman edenler kurtuluşa erecektir. Ya Kur'anı kendilerinden uzaklaştıranlar? İşte onlar önceki ümmetlerin dramını yaşayacaktır. Bunlar kimler mi?
            Kur'ana mesafeli duranların cümlesi. Dinin içinde paralel din oluşturanlardır. Yaşam biçimlerine dini kılıf uyduranlardır. İktidarlarına ve güçlerine dini payanda edenlerdir.
            Bugün şunu rahatlıkla söyleyebilirim. Müslümanlar Kur'andan uzaklaşmışlardır tespiti doğrudur. Ancak güç ve iktidar sahiplerinin, Kur'anı toplumdan uzaklaştırmak için siyasi bir gayret gösterdikleri de doğrudur.
            Sanırım bu yüzden en yetkili makamlar bile, Allah'ın bazı ayetlerini siyasi kaygılarla saklamakta, bilinçli bir şekilde topluma anlatmamaktadır. Ayetleri gizleyenler için Allah'ın ortaya koyduğu hükümleri, burada yazmaya kalksam bu sayfa yetmez.
            Konuyla ilgisi olduğu için, şimdi onlardan bir tanesini aktarmak istiyorum. Furkan suresi 30. ayette şöyle buyruluyor:
            'Elçimiz diyecek ki ‘ Ya Rabbi, benim halkım bu Kur'anı kendilerinden uzakta tuttular.'
            Yani Muhammed Aleyhisselam hesap gününde, halkından böyle bir şikâyette bulunacaktır. Şikâyetin konusu Kur'andan uzaklaşmadır.
            Bu ayetlerin neticesinde Rasulullah şöyle demiştir:
            'Sizden öncekilerin izlerini, kuşkusuz karış karış, arşın arşın takip edeceksiniz. Onlar bir kertenkele deliğine girmiş olsalar, siz de gireceksiniz.
            Dedik ki Yahudi ve Hıristiyanlar mı?
            -Ya kim olabilir dedi. (Buhari- Süne,14)'
            Devam etmek istiyorum. Rasulullah bu ayetlerin gereği olarak şunları da söylemiştir:
            'Mahşer günü, ashabımdan bir kesim sol tarafa alınır, ben; ‘Ashabım! Ashabım' derim. Allah Teala der ki; ‘ Bunlar senin ayrılmandan sonra sürekli geriye gittiler.' Ben de salih kul İsa'nın dediğini derim.'
            Buradan ne anlıyoruz? Demek ki Muhammed Aleyhisselamın halkı için duyduğu kaygı ve sıkıntıyı, İsa Aleyhisselam da yaşamış. Peki, salih kul İsa hesap gününde ne diyecekmiş ona bakalım. Çünkü bizim nebimizde aynı şekilde söyleyeceğini bildiriyor:
            ' ..İçlerinde bulunduğum sürece onları görüyordum. Beni vefa ettirince gören yalnız sen oldun. Sen her şeyi görüp gözetirsin. Eğer azap edersen, onlar senin kullarındır. Bağışlarsan şüphesiz sen güçlüsün, doğrusunu yaparsın.' (Maide- 117/118)
            Hâlbuki bir imtihandayız. Sorular hiç zor değil. Akıl ve izan sahipleri için tabii. Ancak muhalefet insanın damarında var. Para, varlık, mevki, makam, güç, iktidar ve diğerleri onu önce Kur'andan uzaklaştırıyor sonra da imtihandan.

Bu yazı 1031 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum