Haftanın Yazısı

Haftanın Yazısı

gordesgazetesi@gmail.com

Keşke Eski Gördesi?

28 Eylül 2015 - 11:00

Bayramın ilk günü, kabristanı ziyaret ettik ailece. Aslında bayram günü, mezarları ziyaret etmek daha bir anlamlıdır. Çünkü insanın en sevinçli olduğu zaman bayram günüdür. Böyle bir günde mezarlığı gezmek, insana ölümü hatırlatır.
            Ölüm ise insanı kendine getirir. İnancını, yolunu şekillendirir. Zaten mezar ziyaretlerinin, bundan başka bir anlamı yoktur. Ancak eski Gördes'e her gidişimde, hep farklı duygular içinde olmuşumdur.
            Ben eski Gördes'te doğmuşum. 1 yaşında bir bebekken, yenisine taşınmışız. Gördes'in yenisinde büyürken, büyüklerim ve çevrem hep eskisini anlattılar. Çarşıda sohbetler hep eskiye dayanırdı.
            Şüphesiz bu yüzden, şehrin eskisine meftun oldum. Bir tutkuydu benim için. Yıllarca dinlerken onları, hep kaydetmişim beynime. Sonra yazmaya başlayınca, yüzlerce binlerce hikâye çıktı ortaya.
            Evet, bu bayram gününde, bir kez daha baktım Gördes'in eskisine. Maziyi canlandıracak tek bir eser kalmış ortada. Pazar Camisi şükür ki kurtarıldı. Ya gerisi?
            Gerisi, kırık dökük bir manzara görüntüsü. SİT alanı ilan etmenin, ne hükmü kalmış bu şehirde. Gelecek nesillere böyle bir görüntü bırakmak, içimi acıtıyor inanın.
            Gördes'in eskisine nazar ederken, Emine Ataman Koç geldi birden aklıma. Onun ‘Turizm Yazılarını' gözümün önüne getirdim. Dünyayı gezmiş, turizmin bir şehre, bir ülkeye ne katkılar sağladığını görmüş bir insan olarak, yazdığı yazılarla baktım Gördes'e.
            50'li yılların başında başlamışız, yenisine çıkmaya. Devrin şartları belli. Bir şehri bir yerden bir yere taşımak kolay mı? Ali Cumalı evleri, Banka evleri, 101 evler hep devletin vatandaşa katkısıyla yapılmış. Kimisi de eski Gördes'teki evinin malzemelerini yenisine taşıyarak, başını sokacak bir ev yapmış.
             Sanırım bu yüzden, eskisinde bir şey bırakılmamış Gördes'in.
            Bugün bile sahip olamadığımız tarih, mimari ve eser şuurunun 50'li yıllarda var olmasını düşünmek ancak hayalciliktir. Buna rağmen yine de düşünemeden edemiyorum.
            O evler, o sokaklar olduğu gibi bırakılıp koruma altına alınsaydı. Hadi mümkün değildi diyelim. Eski Gördes'in ilk mektebi, oteli, diğer camileri koruma altına alınabilirdi. Yani orijinal bir şeyler kalabilirdi geriye.
            Otantik bir şehir mirası bırakılırdı geleceğe. Ve bugünün şartlarında müthiş bir ilgi merkezi haline gelirdi.
            Tabii bu kadar değil hayalim. Aslında bir gerçeklikti yapılması gerekenler. Anadolu'nun en kadim yerleşim birimlerindendir Gördes. Mezarlığı bugün anıt ağaçlarla doludur. Servilerinin içinde, 800 yaşında olanlar vardır.
            Ya mezar taşları? İşte asıl hazine onlardı gelecek için. İlgisizlikten, bilgisizlikten ve cehaletten dolayı eriyip ve çürüyüp gittiler. İki yıl o mezarlıklarda çalıştım. Nice taşlar okuyup kayıt altına aldım. Ancak kesinlikle yeterli değildi.
            Batı dünyası tarihine, mimarisine ve eserlerine nasıl sahip çıkıyor. Onlarınki medeniyet, bizimkisi haramzadelik.
            Bu kültür, toplum olarak yok bizde. Bir imparatorluğu kaybetmedik sadece. Bir medeniyet anlayışını da kaybettik. Mimar Sinan gitti, yerine camilerin pen ve alüminyumdan yapılan kapıları geldi. Cami girişlerindeki eterne örtüler insanı çıldırtabilir.
            Gördes için çok mücadele ettim. Ama eskisine sahip olmadık, hala yüreğim yanıyor. Bahsettiğim hayaller pekâlâ gerçeğe dönüşebilirdi. Ama olmadı işte.
            Bir insanla olmuyor, iki üç kişiyle olmuyor. Toplumsal şuur ve duyarlılık gerekiyor.
            Emine Hanım, 'Turizm Yazılarını' yazdı, Cenap Güven bey harekete geçti. Süleyman Sami İlker beyin Mutaf Dede yazısına, ayrı katkılar yaptı.
            Emine Ataman Koç, sadece Gördes'te kaç tane var denilecek bir değer değildir. Ülkenin sayılı değerlerinden biridir. Ancak onun gibilerinin sesi ve nefesi harcıâlemlik ve aleladelik ortamında boğulup gidiyor.
            Eskisinin durumu böyle bu şehrin, peki yenisi ne durumda acaba? Toplasan 70 yıllık bir tarihi var yeni Gördes'in. Ona bile sahip çıkamamışız. Bir Ortaokul vardı. Taş duvarlardan inşa edilmiş. Hem tarihe şahitlik edecek, hem şehre orijinallik katacak bir mimariydi.
            Bunları kim düşünecek. Hemen yıktık, yerine betondan okul binası yaptık.
            Mesela şehir hamamı? Hızla tükenen kubbeli hamamların son örneklerindendir. Orayı daha antik bir hale getirmek mümkündür. Yıllardır bir türlü başaramadık. Gün gelir onu da yıkarız, yerine betondan bir şeyler yaparız.
            Eskiyi yık, yeniyi yap. Eğer adına medeniyet diyorsanız, bizim ahvalimizdir bu. Tarihi esermiş, otantik yapılarmış, turizmmiş geç bunları. Artık yeni bir tarzımız var. Yiyoruz, içiyoruz, ürüyoruz ve yaşasın dünya.
            Bayram günü böyle gezdim mezarlığı. Emine Hanımın yazıları beynimde, öyle baktım eski Gördes'e. Cenap Güvenin hatıralarıyla vardım Mutaf Dedenin mezarına.
            Gördes'i bugün ikiye katlayacak bir tarihi imkânı, nasıl harcadığımıza bir kere daha yandım.
            Bunları yazıyorum. Gelecek kuşaklar daha farklı bakacak hayata. Onların daha farklı değerleri ve kaygıları olacak. Bu üç beş satır yazıların, o zaman bir değeri olacaktır diye düşünüyorum.
Ahmet İNCE

Bu yazı 1228 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum