Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

İslam Terörle Anılmazmış

29 Nisan 2016 - 11:51

Müslümanların yaşadığı coğrafyalarda kan ve gözyaşı hiç eksik olmuyor. Siyasi ihtilafların yarattığı, devasa bir karmaşa var o topraklarda. Ölümler kan dondurucu usullerle gerçekleşiyor. En acımasız ve en zalimane biçimde.
            Ölen de Müslüman, öldüren de.
            Neden diye sorulduğunda, karşımıza bir tek cevap çıkmıyor. Birden fazla cevap vermek mümkün. Fakat bu, yaşanan facianın karakterini asla değiştirmiyor. Din mi, mezhep mi, kavmiyetçilik mi? Yoksa daha başka şeyler mi?
            Son zamanlarda Müslümanların yaşadığı bu karmaşa, uluslararası platformlarda sıkça dile getirilir oldu. Dini gurupların temsilcileri, ülkelerin siyasi liderleri artık bir konuya vurgu yapmak zorunda kaldı:
            'İslam terörle anılamaz'
            Aslında bu söz, sonuna kadar doğrudur. Fakat Müslümanların terörle iç içe yaşadığı da doğrudur. İslam; şiddeti, kan dökmeyi reddederken, o dine bağlı olduğunu söyleyen Müslümanlar, nasıl şiddete başvurup kan dökebiliyor?
            Sanırım, üzerinde durulması gereken konu budur!
            Bu konu üzerinde bir şeyler söyleyebilmek için, şunları evvela tespit etmekte fayda var diye düşünüyorum.
            Öncelikle, şu sorunun cevabını net vermek durumundayız: Din kime aittir?
            Kur'an bunu net biçimde tanımlamıştır. Üstelik pek çok ayette karşımıza çıkarmıştır. 'Allah indinde din İslam'dır.' Yine bir başka ayette 'Ben dininizi tamamladım.' Yine bir başka ayette 'O gün (ahiret günü) sizden İslam'dan başka din kabul edilmeyecektir'
            Âlemleri var eden, insanı yaratan, gücü ve kudreti sonsuz, merhameti sonsuz olan Allah, varlığını haberdar etmiş, insanı sorumluluk altına almıştır. Resul, nebi, hem resul hem nebi olan uyarıcılar görevlendirmiş, bazılarına kitaplar vermiştir.
             Cümlesinde tamamladığı dini, İslam olarak isimlendirmiştir. Yani İslam, Hz. Muhammet ve Kur'an ile gelen dinin adı değildir. Âdem'den başlayıp, Muhammed aleyhisselama kadar gelen tüm resullerin tebliğ ettiği dinin adıdır.
            Dolayısıyla insanlık için bir tek din vardır. O din Allah'ın dinidir ve adı İslam'dır.
            Kıyamete kadar yaşayacak olan insanların da, sorumluluk altında olacağı bir dindir.
            Bu hakikatin tespitini yaptıktan sonra, şunu söyleyebiliriz. Allah insanı dinine davet ederek, geniş bir tercih alanı bırakmıştır. Yani inanıp inanmamakta, uyup uymamakta serbestlik tanımıştır.
            Netice itibarıyla insan; bu dine ne kadar ittiba ediyor, ne kadar karşı çıkıyor, ne kadar tahrip ediyor, ne kadar tahrif ediyor, ne kadar yakın duruyor, ne kadar uzak duruyor. Tüm bu soruların insan açısından cevabı, ahiret günü karşısına çıkacaktır.
            Öyleyse, son günlerin şu tespitine katılmak asla mümkün değildir: 'Müslümanlar şiddet ve teröre bulaşarak İslam'a büyük zarar veriyor.'
            Bu tespit; akıl ve bilgiden yoksundur. Çünkü hiçbir insan, hiçbir toplum Allah'ın dinine zarar veremez. Zarar ancak, insan ve toplumun kendisinedir. Siz Allah'ın emirlerine muhalefet ettiğinizde, din bir zarar görmez. Çünkü o emirler manzumesi insanın ve içinde yaşadığı toplumun saadeti içindir. Uymuyorsanız, görmezden geliyorsanız bunun vebalini siz çekersiniz.
            Şimdi konumun başlığına dönüyorum.
            Neydi? İslam terörle anılmazmış.
            Konuyu biraz açmak isterim. Mesela, Müslümanlar şirke bulaştığında şöyle mi diyeceğiz: İslam şirk ile anılamaz. Mesela Müslümanlar faiz belasına daldığında şöyle mi diyeceğiz: İslam faizle anılamaz. Mesela, Müslümanlar adaletsizliğe düştüğünde şöyle mi diyeceğiz: İslam adaletsizlikle anılamaz.
             Bin yıldan fazla bir süre içerisinde, Müslümanlar açısından dramatik bir mantık hastalığının ürünüdür yaşananlar. Allah'ın dinine bağlanıp, Allah'ın emirlerine muhalefet ede ede gelinen noktadır.
            Yapılan her muhalefetin, işlenen her günahın sonunda aynı lafı söylemek, insanın yüreğini acıtıyor: İslam''.ile anılmazmış.
            Evet, İslam terör ile anılmaz. Amma Müslümanların asırlardır şiddet ve terörle ve savaşlarla ve kavgalarla dolu tarihini ne yapacağız? Bugün yaşananlar yeni bir şey değil. Sanki öyleymiş gibi bir hava yaratılıyor.
            Hz. Peygamber vefat etti. Cenazesi kaç gün sonra kaldırılabildi? Hiç merak edip araştırdınız mı? Adına ister ihtilaf, ister fitne deyin, o vakitte bile ayaktaydı. Peygamber ölmüştü. Halife kim olacaktı. Daha önemlisi, kimden olacaktı. Önce antlaşma sağlanabildi geçici olarak. Sonra Peygamberin cenazesi kaldırılabildi.
            Arkası sökün etti. 4 halifenin üçü, hep siyasi cinayetlere kurban gitti. Kavga büyüktü. Şanlı peygamberin ayak izleri kurumamıştı sokaklarda. Sıffin ve Cemel vakaları yaşandı. Müslüman, Müslüman'ı boğazladı. Hepsi sahabe idi. Baba bir tarafta, oğul karşı tarafta birbirine kılıç salladı.
            Ardından harici hareketleri ve sonra, Emevi ve Abbasilerle devam etti hikâye. Bugünlere geldik, işin tabiatı hiç değişmedi.
            Bu tarihi serüven için, şunu rahatlıkla söyleyebilirim. İktidar ve güç yani siyaset duygusu; mukaddesleri zehirleyen, tahrif eden, tahriş eden en büyük faktör oldu. Dün ve bugün, değişen zerre miktar bir fark yoktur.
            Mesela, bugün Cuma namazını dinin emrettiği ve peygamberin kıldırdığı sekliyle kılmıyoruz. Emevi siyasetinin tahrif ettiği şekilde icra ediyoruz. Ve asırlardır Müslüman'ım diye diye hiçbir itiraz göstermeden, bu tahrifata karşı çıkmıyoruz. Niye? Çünkü siyaset böyle istiyor.
            Kısacası, Hz. peygamberin vefat ettiği dakika itibarıyla başlayan azgınlık ve muhalefet, bugüne kadar geldi. Kanla, gözyaşıyla, hicranla. Din mi zarar gördü? İslam mahzun mu oldu? Asla..
             İslam terörle anılmaz diye nutuk atan ulemalar ve liderler, önce kendi kusurlarına baksınlar.
            Çünkü bu yara çok derin ve çok derindedir. Asırların kangren haline getirdiği bir yaradır. Ve asla 'İslam terör ile anılamaz' denilerek iyileştirilecek bir yara değildir.

Bu yazı 1445 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum