Hüseyin TUNÇAY

Hüseyin TUNÇAY

htuncay45@gmail.com

Gönül ve Dava İnsanı Ahmet Er Ağabey

16 Haziran 2017 - 01:01

Yıl 1979. Anarşinin kol gezdiği, ülke gündemini belirlediği yıllar. İzmir'de bir fabrikada çalışıyor, Basmane semtinde hemşehrimize ait Nazilli Gül Palas otelinde kalıyorum. Basmane'de parti ve dernek binaları sık sık bombalanır, akabinde gençlerimizin 'Kahrolsun '.' nidaları duyulur, bir süre sonra o nidalar şehrin uğultusu ve motor seslerine yenilir ,kaybolup giderdi.
                 Otelimizin kâtibi; can güvenliği sebebiyle ailesiyle beraber Kars'tan gelip İzmir'e yerleşen, uzun boylu, esmer, hoşsohbet bir arkadaştı. Birgün, vardiya saatimi beklerken askerlik hatıralarını anlatmaya başladı. 'Komutanımız vardı Ahmet Er'' deyince dikkat kesildim. 'Karlar eriyip toprak görününce eğitim için birliğimizin dışına çıktık. Komutanımız, eğitimin bir parçası olarak ‘yat-sürün' emri verdi. Haliyle her tarafımız çamur oldu.Bundan sonraki ‘yat-sürün' emri; önce çavuşlarımıza sonra da ‘Bölük komutanı Ahmet Er, yat sürün' diyerek kendisine oldu.Eğitim bitince,niçin çavuşlarımıza ve kendisine emir verdiğini merak edip sorduk.'
                    'Oğlum biz, bir ve beraberiz. Siz müteessir olmayın diye çavuşlarınıza, askerlerim ve çavuşlarım müteessir olmasın diye de kendime emir verdim.Ben de sizin gibi süründüm.' cevabını aldık. Gözleri buğulanan otel kâtibimizin: 'Çok etkilendik, onca yıl geçti o komutanımı  unutamadım'' derken boğazı düğümlendi sanki...
                     1977 yılında Demirci Eğitim Enstitüsünde okuyoruz. Haziran ayında yapılacak seçimler için gruplar halinde köy ziyaretleri yapmaya başladık. Bize tavsiyelerde bulunan Ahmet Er Ağabeyin bir isteği vardı. 'Köylere gittiğinizde önce Allah'ın selamını verecek, AP'li, CHP'li ve MSP'li olmasına bakmaksızın büyüklerinizin ellerinden öpecek, saygıda kusur etmeyecek, diliniz de duruşunuz da edepli olacak, görüşlerimizi anlatacak dönerken de yine ellerini öperek ayrılacaksınız.' Öyle de yaptık. Boynumuza sarılıp ağlayarak bizi bağrına basan halkımızın teveccühü dikkate şayandı.
                     Mütevazi bir hayat yaşadığı Sünnetçiler Köyü'nde ülkemizin problemlerini yakından takip eder, devleti yöneten etkili isimlerle Ankara'ya giderek bizzat görüşür, edindiği tecrübeleri ve çözüm yollarını anlatırdı. Başşehrimize gidemediği yıllarda ise; mektuplar yazar, uyarı ve tavsiyelerini görevlendirdiği kişiler vasıtasıyla iletirdi.
                      O, Türk milletini; 'Sokaklarda ıspanak fiyatına satılan demokrasiye, rüşvetle, hileyle çiğnenen, çiğnetilen hukuk düzenlerine, ahlâktan mahrum bir hürriyete, tefeciliğe, karaborsaya yer veren ekonomiye, güçlünün haklı olduğu bir düzene çağırmadı.' Mensubu olduğumuz Türk milletiyle gurur duymaya, şuurlu olmaya, İslâm dininin ahlâk ve faziletine, yoksullukla savaşa, adil olmaya, göründüğü gibi olmaya, olduğu gibi görünmeye, akletmeye, birlik, beraberlik ve kardeşliğe çağırdı.
                        Ahmet Er Ağabey, dosdoğru idi. Söyledikleri ile yaşadıkları arasında mükemmel uyum ve ahenk vardı. Bundan dolayı, üzerimizde tarif edilmez bir tesir bırakmış, halkımız tarafından sevilmiş, milliyetçi ve ülkücü camiaya müstesna bir örnek olmuştur.
                         Evinin bulunduğu Murat Tepesi, onun için anlamlıydı. Yeşeren, boy veren ağaçlar, çocuk sesleri, onların oyunları,saf ve temiz duyguları geleceğe dair muradımızın birer sembolü gibiydi. Mezarlıkta defnettiğimiz yer tam da Murat Tepesi'ne bakıyor şimdi' Birlik ve beraberlik iklimini yaşattığımız, iftarlarımızı yaptığımız, meşrebi ve mensubiyeti ne olursa olsun Türkiye'nin dört bir tarafından insanımızın geldiği, 'Anadolu Sofrası'nın kurulduğu Murat Tepesi' Bize, Horasan Akıncıları'nı anlattığı, kıblegâhımıza dönüp namaz kıldırdığı Murat Tepesi'
                         Bir ömür emek verdiğin, her birini emanet telakki ettiğin dili edepli, koca yürekli binlerce genç; al bayrağımıza sarılı bedenini başımızın üstünde taşıdık' Dillerde tekbir,'Allahü ekber'' Gönülden dua ve kalbî niyaz.
                          Biz seninle büyüdük Ahmet Ağabey'
                          Kutlu yolu, Hak dostlarını senin dilinden dinledik'
                          Peygamber kokulu sohbet meclislerinin huzur ikliminde soluklandık'
                          'Ben' değil, 'Biz' demeyi, ümitvar olmayı, engelleri aşmak  için kararlı durmayı sizden öğrendik'                       
                           Hakkını helal et' Ruhun şad,mekanın cennet olsun'
                          'Allah'ım !
                           Lütfet ki gittiğimiz her yere barış götürelim.
                            Bölücü değil, bağdaştırıcı, birleştirici olabilelim.
                            Nefret olan yere sevgi,
                            Yaralanma olan yere affedicilik,
                            Kuşku olan yere inanç.
                            Ümitsizlik olan yere ümit.
                            Karanlık olan yere aydınlık,
                            Ve üzüntü olan yere sevinç saçıcı olmayı bize lütfet''(1)
(1)Hatıralarım / Ahmet Er

Bu yazı 1762 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum