Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Dış Güçler!!

17 Şubat 2017 - 18:00

Memleket meselelerine kafa yorduğum gençlik yıllarımdan itibaren, o düşman hayatımızdan hiç eksik olmadı. Sağcısı, solcusu, muhafazakârı, liberali, aydını, siyasetçisi cümlesi hep aynı noktaya işaret etti. Bu dış güçler var ya bu dış güçler, bizi bölüp parçalamak istiyor..
            Böyle diye diye hayatımdan yıllar akıp geçti.
            Okumayan, okumayı iptal eden bir toplumuz. Okuyanların da ideolojik saplantıları, ayrı bir dert konusudur. Dolayısıyla, okumak yoksa araştırmakta yoktur. Araştırmıyorsan zihinsel gelişimin sıfırlanmıştır.
            O zaman bol miktarda vaaz dinlersin, nutuk dinlersin. Söylenen her sözü, anlatılan her konuyu doğru kabul edersin. Artık senin kafan, senin düşüncen yoktur. Birileri gelip, beynini esir almıştır. Diğerleri gelip, vicdanına bağdaş kurmuştur.
            Zihnimize zerk edilen kavramların başında gelir dış güçler. Her başarısızlığın, her siyasi çalkantının, her ekonomik krizin, her sosyal hareketin arkasında hep o hain dış güçler vardır.
            Sorma,  neden ve niçin diyebilme ve araştırma yeteneğimiz elimizden alındığından, o kavrama sımsıkı sarılırız. Zahmetsizdir, çilesizdir ve son derece kolaydır.
            Ekonomik sıkıntı mı var? O dış güçler yok mu, o dış güçler dersin olur biter.
            Toplumsal bir basınç mı var? Vay dış güçler bunu da yapıyor diye, kendini yatıştırırsın.
            Siyasi bir çalkantı mı var? Dış güçlere yüklersin, anında teşhisi koyarsın.
            Bu dış güçler; bizim vehmettiğimiz şekilde çalışmış olsalar, bugün içine düştüğümüz durumu gerçekleştiremezlerdi.
            Niye mi?
            Çünkü kendi kusurlarımızı görmüyoruz. Bizim hiç kabahatimiz yok. Siyasetçilerimizin maşallah hiç vebali bulunmuyor. Ve hataların yanlışların içinde boğulan bir toplum, kendi fotoğrafını göremiyor.
            Diyeceğim o ki bu dış güçlerin tekmili birden çalışsa, çok büyük paralar harcasa, bizi bu hale getiremezdi.
            Aklını kullanmayan, zihinsel inkişafı gelişmeyen, araştırmayan ve sorgulamayan bir toplumla, her türlü güç rahat oynar. Dış güçler hikâyesiyle kendini avutan bir toplum, kendine şunu sormalıdır. Bende bir numara mı var acaba. Niye benimle bu kadar çok uğraşıyorlar???
             Şunu demek istiyorum. Dış güçler bizim iç dünyamızda. Aklımızda, ruhumuzda, mantığımızda taht kurmuş. Düşünemiyoruz, akıl edemiyoruz.
            15 Temmuzda, ülke olarak büyük bir badire geçirdik. O güne nasıl geldik. Hiç sorguladık mı? Kusurlarımızı, hatalarımızı, kabahatlerimizi hiç düşündük mü? Yapamadık. Hep sonuçlar üzerinde konuştuk, detaylarda boğulduk.
            15 Temmuz'un hemen arkasından, ülkede yaşanan atmosfer nasıl bir şeydi? Birlik ve beraberliğin ne kadar kıymetli olduğunu anladık. Devletin ne kadar paha biçilmez olduğunu, bir kez daha gördük. Sahip bulunduğumuz imkânların ve değerlerin emsalsizliğini fark ettik.
            Bunca yılın akılsızlığı, hoyratlığı, değerbilmezliği ile yattığımız uykudan, 15 Temmuz günü acılarla uyandık.
            Ne dedik? Devlet dedik. Ne dedik, devlette bundan sonra liyakat esas alınacaktır dedik.
            Yenikapı ruhu dedik. Birlik ve beraberliğe her zamankinden daha çok muhtacız dedik.
            Güzel görüntülerdi. Olması gerekenlerdi. Böyle olduğumuz sürece, dış güçler filan hikâye gelirdi.
            Ne kadar sürdü? Fazla sürmedi tabii olarak. Toplumsal zaaflar öyle kolay aşılmıyor. Kısa sürede değişmiyor. Bir müddet sonra, yine eski hamam eski tas misaline döndük.
            Şimdi referandum iklimine girdik. Meclisten bir anayasa değişiklik paketi çıktı. 16 Nisan'da halkın önüne konacak ve oylanacak. Halk kabul ederse, yeni bir sistem gelecek. Hayır derse, mevcut sistemle devam edeceğiz.
            Daha iki ay var, şu duruma bir bakın hele. Nerede Yenikapı ruhu, nerede bugün yaşadıklarımız.
            Referandumda oy kullanacaklar, bu ülkenin vatandaşlarıdır. Vergisini ödeyen, askerliğini yapan, sırası geldiğinde canını feda eden bizim insanlarımızdır. Uğruna nutuklar attığımız demokrasi ise bu; kimisi evet diyecek, kimisi hayır.
            Ancak, hayır diyen vatandaşlarımızı; PKK, DAEŞ, FETÖ hayır diyor diye, onlarla eş değer tutmak çok yanlış bir yaklaşımdır. Üstelik inciticidir.
            Sandıktan rakamlar çıkacak. Şu kadarı evet diyecek, şu kadarı hayır diyecek. Hayır çıkan yüzdelik kesime, referandumdan sonra hangi gözle bakacağız.
            Şimdi soruyorum. Fetullah Gülen 2010 referandumunda, 'mezardaki ölüler bile oy kullanmalı' dediğinde kimsenin sesi çıkmıyordu. Peki niçin?
            PKK'lılar referandumda oy mu kullanacak? DAEŞ referandumda sandığa gidip oy mu verecek. Elbette hayır.
            Yapmayın lütfen! Evet diyecekseniz, sandıktan çıkmasını istiyorsanız, güzel güzel anlatın. Hayır diyecek vatandaşlarımızın kalbini kırmayın. Araya soğukluk sokmayın. Bu ülke bizim. Bunca yaşadığımız badireden hala ders çıkaramadık mı?
            Sandıktan evet çıkmasını sağlamak için, birlik ve beraberliğimize darbe vuracak yaklaşımlardan kaçınmak gerekir. Her şey tabii seyri içinde devam etsin.
            Sandıktan evet çıkma ihtimali ile hayır çıkma ihtimali şu anda ayni yüzdelik rakamlardadır. Dolayısıyla evet diyenlerin tercihi ile hayır diyenlerin tercihini saygıyla karşılamak zorundayız.
            Çünkü onlar bizim vatandaşlarımızdır. Hayır deseler de, evet deseler de bu ülkede müşterek kaderi yine hep birlikte paylaşıp, hep birlikte yaşayacağız'
            Toplum olarak, ruhumuza sinmiş olan bu dış güçleri defedelim artık.

Bu yazı 1358 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum