Reklam
Reklam
Yaşar ATLI

Yaşar ATLI


Bütün Hükümlerin Anası:Örf

12 Temmuz 2019 - 11:12

-bu yazı havass için yazılmıştır, avam okumasın-
İslam Hukukunda edile-i şer'iyye sayılırken Kitap, Sünnet, kıyas ve icma gibi ana deliller sayıldıktan sonra bir de örf zikredilir. Nasslarla çelişmeyen örfün de bir delil olduğu, hâkimin hüküm verirken içinde bulunduğu toplumun örfünü nazar-ı itibara alması gerektiği gibi hususlar bu meyanda zikredilir.
Sözlükte 'iyi olan, yadırganmayan, bilinen, tanınan, peşpeşe gelen' anlamlarındaki urf kelimesinin Türkçe'deki söylenişi olan örf, birçok fıkhî sonucun belirlenmesinde kendisine atıfta bulunulan belli nitelikteki sosyal davranış biçimlerini ve dildeki yerleşik kullanımları ifade eder.
Örf, adet, gelenek, görenek, teamül, töre, an'ane, genel-geçer kurallar, ma'ruf. Bu kavramların hepsi üç aşağı beş yukarı aynı kapıya çıkar. Toplumun sağduyusuyla oluşmuş ve genel kabul görmüş, sürekliliği olan hemen her uygulamayı ma'ruftan, gelenekten dolayısıyla örften sayabiliriz. Bu kaziyemizi hemen bir rivayet ile destekleyelim. 'Müslümanların iyi gördüğü Allah katında da iyidir, onların kötü gördüğü Allah katında da kötüdür.'
Kur'an'da müteaddit yerlerde örf ile aynı kökten gelen ma'rufu emretmekten bahseder ve dahası A'raf suresi 199. ayette ve'mur bi'l urfi (yani örfe uygun olarak hükmet) buyrulur.
Örfün alanı o kadar geniştir ki Tâbiîn dönemindeki bir hukukî ihtilâfta örfü belirtmek üzere 'sünnet' kelimesinin kullanıldığı görülmektedir (Buhârî, 'Büyû', 95). Buradan ve elbette Hz. Peygamberin birçok uygulamasından yola çıkarak sünnet dahi örflerden bir örftür diyebiliriz. Tersini de söyleyebiliriz. Her örf kendi toplumunun sünnetidir. Buradaki sünneti lügavî manasıyla yani yol yöntem manasında kullandığımı hatırlatmak isterim. Bu meyanda bir şey daha söylemek istiyorum. Bundan bin yıl önce Hanefî fakih Kerhî 'es-Sünnetu kadiyetun ala'l-kitap' demişti. Yukarıda da bahsettiğim gibi sünneti örften bağımsız düşünmüyorum ve şöyle bir çıkarımda bulunuyorum: el urfu kadiyun ale'l-kitap. (Böyük laf ettiğimiz zannedilmesin. Bu ifade 'örf muhakkemdir' sözünün üç aşağı beş yukarı farklı bir versiyonudur.)
Mecelle örfe o kadar büyük bir makam vermiş ki Âdet muhakkemdir, diyor. Örf ile ta'yin nass ile ta'yin gibidir, diyor. Örfî birçok hükmün verildiği bir vasatta elbette bunları demek zorunda hissetmiştir kendisini. Şunu da hemen belirtelim ki klasik fıkıh usulünde bırakın böyle bir hüküm vermeyi örfe delil bulmak bile meseledir. Hatta TDV İslam Ansiklopedisinin demesine göre bir kısım ulema örfü icma içerisinde mütalaa ederek ayrıca örfe bir mevki vermemişlerdir. Dahası fıkıh usulünde kitap ve sünnetin dışındaki delilleri bir şekilde bu iki delile irca etme eğilimi vardır.
Osmanlı'nın örfî kanun ile hüküm vermesi konusunda Tursun Beg'in şu ifadeleri önemlidir. 'nizam-ı âlem için akla dayanarak hükümdarın koyduğu nizama siyaset-i sultanî veya yasag-i padişahî derler ki örfümüzce ona örf derler.' (geniş bilgi için Halil İnalcık, Osmanlı Tarihinde İslamiyet ve Devlet).
Sadede gelelim. Nassları anlamada yöntemlerden bir yöntem olduğunu düşündüğüm tarihselciliğin; metinleri, olayları, tarihi okumasında en önemli parametrelerden biri örftür. Örfün mahiyeti ise şöylecedir:
'Her asrın bir örfü ve her örfün bir muktezası vardır.'

Bu yazı 1128 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum