Reklam
Reklam
Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

Ahtapotun Kolları!!

21 Temmuz 2016 - 19:39

Geçmiş olsun diyemiyorum. Çünkü daha geçmedi. Ama şunu söyleyebilirim. Türkiye Cumhuriyeti Devleti; kurulduğu günden bugüne, ilk defa böylesine dehşetli bir belaya maruz kaldı.
            15 Temmuz'da püskürtüldü ama geçmedi. Adına ister darbe, ister teşebbüs ne derseniz deyin. 27 Mayıs ihtilaliyle, 12 Mart muhtırası ile 12 Eylül ihtilaliyle asla mukayese edilmez. 15 Temmuz daha başka bir şey. İsmi henüz konulamadı kamuoyunda.
            Zira 15 Temmuz, Türkiye Cumhuriyeti devletini derdest etmeye yönelik bir kalkışmadır.
            Hemen herkesin beynine kıymık gibi saplanan iki soru var. Nasıl olurda milletin meclisini bombalayabilirler? Nasıl olur da sivil halkın üzerine ateş açabilirler?
            Bunları anlatabilmem için, size önce ahtapotu anlatmam yazım.
            Ahtapot 8 kollu bir canlıdır.
            Hayvanlar âlemindeki hiçbir sınıflandırmaya dâhil değildir. Memeli, kanatlı, sürüngen gibi. Bu yönüyle orijinaldir.
            Bilim adamlarının yaptığı tespitlere göre, son derece zeki oldukları anlaşılmıştır.
            En rahat dolaştıkları mekânlar labirentlerdir. Yürüdükleri her yerin şeklini hafızalarına kaydederler.
            Kollarından birisi koptuğunda, yerine bir başkasını çıkarıp uzayabilme özelliğine sahiptir.
            İlginç bir özelliği ise hayvanlar âleminde yalnızca ahtapotlar 3 kalbe sahiptir. Bu sayede, 8 kanadına kan pompalayabilmektedir.
            Çok esnek bir vücuda sahiptirler.
            Bu özelliğinden dolayı, gözleri kadar büyük olmayan deliklerden rahatlıkla geçebilirler. Bunu savunma mekanizması olarak kullanırlar.
            Ahtapotun en çarpıcı özelliği ise renk ve derisini değiştirebilmesidir. Bu onlara müthiş bir kamuflaj, yani saklanma imkanı sağlar.
            Bir ahtapot 7 saat boyunca, 1000'e yakın görüntü değişikliği yapabilmektedir.
            Kemikleri yoktur, bir çok yerden kolaylıkla kaçabilirler'..
            Cumhurbaşkanının, Genelkurmay Başkanının en dibindeki adamlar darbeciymiş diye dövünüyoruz. Hiç gerek yok. Ahtapotun özelliklerine bir kere daha bak anlarsın.
            Çünkü cemaat bir ahtapot yapılanmasıdır.
            Bugüne kadar kimse anlayamadı, akıl erdiremedi. Anlayanlar, akıl edenler susturuldu, töhmet altında bırakıldı.
            Geriye doğru ortalama 30 yıllık bir hikâyedir bu.
            Kollarını devletin bütün kesimlerine uzattı. Arada kopanları hemen yeniledi. Labirentlerde ustaca yürüdü, yürüyüşünün her santimini hafızaya kaydetti.
            Zor zamanlarında esnekliğinden faydalandı.
            Her delikten rahatlıkla içeriye sızdı. Fark edildikleri anlarda, hemen renk ve deri değiştirdiler.
            Dahasını saymaya gerek görmüyorum.
            İşin ilginç tarafı; ne olduğunu anlamadığı bu ahtapota, bu topraklar uzun zaman beşiklik yaptı. Anadolu insanı, onu büyüterek bugünlere gelmesine neden oldu.
            Halk, bürokrat, siyasetçi, medyacı, iş adamı, eğitimci, din adamı ve say sayabildiğin kadar.
            Bugün o zalime ilk taşı kim atsın? ‘İçimizde en günahsız olanı' derim ben. Peki hangimiz?
            Şimdi diyeceksiniz ki hayret. Anlıyorum hayretinizi. Nasıl düşünmüşler, nasıl taraftar toplayabilmişler, nasıl 15 Temmuz gecesine gelebilmişler diyorsunuz.
            Biraz daha açayım konuyu.
            Hiçbir ideoloji, hiçbir fanatizm böyle bir yapı tesis edemez. Ahtapot modelinin tesis edecek kişi, ancak bir meczup olabilir. Bunun başka bir yolu yok.
            Bir meczup hayallerini, fantezilerini, gerçek dışılıklarını insanlara kabul ettirebilir mi? Evet ettirebilir. Yalnız iki şartla; birincisi zeminin uygunluğu, ikincisi insan faktörünün elverişliliği.
            Anadolu insanı, geleneksel İslam'ın temsilcisidir. Kur'an'dan uzak bir temsilciliktir bu. Hacılar, hocalar, vaizler, şeyhler, müritler ve sair diğerleri. Okumaz, araştırmaz, muhakeme etmez, itiraz etmez. Sadece dinler ve kabul eder.
            Zemin zaten uygundur. Anadolu toprakları bir meczup için, paha biçilmez imkânlar sunar. Kur'an okumasını öğrenmek ve üç beş sure ezberlemekle sınırlıdır, insanımın din eğitimi. Kur'an'ın kapağı açılmaz, içinde ne var diye merak edilmez.
            Cemaatin yıllarca gizli ve özel eğitimlerinde anlatılan, çok sıra dışı öğretiler olmuştur. Mesela şu öğretiye, dikkatinizi çekmek isterim..
            Said Nursi'den 8 asır önce yaşamış olan Abdülkadir Geylani'nin bir şiirini, Onun için söylediği iddia edilmiştir. Bu iddiayı Nursi nin 23 şakirdi güya ispat eder. Kısacası bu şiirde Geylani, kendisinden 8 asır sonra dünyaya gelecek olan Said'in mürşidi olacağını ve onu her türlü sıkıntı ve zorluktan kurtaracağını söylemiştir.
            Said Nursi Sikke-i Tasdik-i Gaybi adlı eserinde bunu şöyle anlatır:
            'Ben sekiz dokuz yaşında iken, nahiyemizde ve etrafında bütün ahali Nakşi tarikatında ve orada Gavs-ı Hizan adında meşhur bir zattan yardım isterken; ben akrabama ve bütün ahaliye aykırı olarak ‘Ya Gavs-ı Geylani' derdim. Çocukluk itibarıyla ehemmiyetsiz bir şeyim kaybolsa, ‘ya şeyh! Sana bir fatiha, sen benim bu şeyimi buldur' derdim. Şaşırtıcıdır ama yemin ederim ki böyle bin defa Hazret-i Şeyh, himmet ve duasıyla imdadıma yetişmiştir..'
            8–9 yaşında bir çocuk, kendisinden 8 asır önce yaşamış bir şeyh vasıtasıyla nelere kadir oluyor. Bunun Kur'an hakikatinin neresinde yeri var diye, 30 yıldır kimse sormadı.
            Böyle yüzlerce meczup masalı anlatıldı, insanların aklı ve vicdanı satın alındı.
            Meczubun yolundan Gülen yürüdü. Üstadını adeta ikiye katladı. En büyük mahareti, Ahtapot yapılanmasını gerçekleştirmesi oldu. Hikâyelerin nicesini o işledi beyinlere ve kalplere.
            Mütemadi bir şey söyledi: O günü bekleyin. O güne kadar kendinizi gizleyin.
            15 Temmuz O gün mü? Niye olmasın.
            Türkiye Cumhuriyeti devleti, ahtapotun kollarını kesmek için müthiş bir mücadele veriyor. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın ‘tehlike geçmedi' demesi son derece isabetli.
            Fakat ben de şunu söylemek istiyorum. Ahtapot'un üç kalbi var. Birisinin, yeri yurdu belli. Ya diğer ikisi nerede?
             Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kendisini derdest etmek isteyen bir belayı püskürtmüştür. Ancak tehlike geçmemiştir. Diğer iki kalbe dikkat.
            15 Temmuz'un detaylarına bakmıyorum. Bunca yıllık tecrübe ve bilgi birikimimle asıl fotoğrafı görmek istiyorum.
            21 Temmuz 2016 tarihli Sözcü gazetesinde Soner Yalçın tarafından kaleme alınan 'B Planı' başlıklı yazı ile aynı gün Hürriyet Gazetesinde Abdülkadir Selvi tarafından kaleme alınan 'Darbede Karanlık Noktalar' başlıklı yazıya dikkatinizi çekmek istiyorum.
            Bu bir ahtapot yapılanmasıdır, tehlike geçmemiştir.

Bu yazı 5043 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum