Ahmet İNCE

Ahmet İNCE

gordesgazetesi@gmail.com

10!

12 Temmuz 2019 - 11:05

Ülke ekonomisine büyük katkı sunan devasa kuruluşlarla ilgili bazı gözlemlerim var. Üretimin, istihdamın, istikrarın nasıl elde edildiğini, farklı bir gözle görüyor insan. Gelişmiş toplumların aynı gerçekle başarıya ulaşmasının, tesadüf olmadığını bu sayede anlayabiliyorum.
            İsim vermeden anlatmak istiyorum.
            A holding ya da marka diyelim. Ülkenin saygın üniversitelerindeki öğrencileri takibe alıyor. Mühendislikler, iktisat ve işletmeler ve diğerleri. Bu öğrencilere burs sağlıyor. Yurt dışı öğrenimlerine imkân hazırlıyor. Son sınıfa geldiklerinde, okulu bitirmeden iş teklifi yapıyor.
            Bu gençleri bünyesine alıp çalıştırmaya başlıyor. Onlara en ciddi görevleri veriyor. Unvan takdim ediyor.
            Ortalama 20 yaşında bir genç, üniversite mezuniyeti kariyerli, bir de bu yaşta A holdingin bünyesinde önemli bir görevde. Bu genç neler yapmaz?
            Enerjisini, bilgisini, hırsını limitsiz ortaya koyuyor. Her başarı, bir üste yükselmek demek onun için. Bu tempodan önce A holding kazanıyor.
            Aradan 10 yıl geçiyor. Holding gencin işine son veriyor. Yüklü bir tazminat ödüyor ancak müthiş bir iş tecrübesi kazandırıyor. Diyor ki senden faydalanma sürem bu kadar. Bundan sonra başının çaresine bak, başarılı ol.
            10 yıl sonra kendi başına piyasaya çıkan bu iş insanları, müthiş geçmişleri ve kariyerleri ile önemli birer müteşebbis haline geliyor.
            Peki, niye 10 yıl diyeceksiniz.
            Bütün bilimsel veriler ortaya koymuştur ki insanın en verimli ve koparıcı devresi, 10 yıl ile sınırlıdır. Büyük şirketler, bu 10 yıl hikâyesini aksatmadan sürdürüyor. Süresi dolanların yerine, yenisini önceden hazırlıyorlar. Bu yüzden çok güçlü ve bu yüzden uluslar arası rekabet edebiliyorlar.
            Hayat statik değildir, hareket halindedir. Toplumlar da öyledir. Talepler, zevkler hızla değişmektedir. Ekonomik faaliyetleri bu gerçekliği dikkate almadan tanzim edemezsiniz. Dolayısıyla devamlı yenilik, devamlı atılım gerekir.
             Bunu başarmanın önemli yollarından biriside 10 yıl kuralıdır.
            10 yıl gerçeğini fevkalade önemsiyorum.
            Sadece ekonominin değil, hayatın tüm yönlerinde kullanılması gereken bir gerçeklik olarak görüyorum.
            Konuyu biraz daha açmak istiyorum.
            Ekonomileri üst düzey, demokrasileri üst düzey, milli gelirleri üst düzey toplumlarda, 10 yıl kuralının nasıl işlediğini biraz da hayretle ve kıskançlıkla takip ediyorum.
            Bizim çarpıklığımızı anlatarak, konunun daha iyi kavranacağını sanıyorum.
            30–40 yıllık mahalle muhtarları bizde, dernek başkanları bizde, kooperatif başkanları bizde. Oda ve meslek kuruluş başkanları bizde. 20-25 yıllık belediye başkanları bizde. Başka evet başka, ne diyeceğiniz biliyorum. Ölüm vade parti başkanları bizde.
            Meclisten cenazesi kalkan milletvekilleri bizde. 15-20 yıl Bakanlık yapanlar bizde. Başbakanlar bizde.
            Bu tablodan ne çıkar? Bir şey çıkmadığı ortada. Bugün hala sistemi tartışıyoruz. Ne methiyeler düzüp halka kabul ettirdiğimiz, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi bile 1 yılda tartışılır hale geldi.
            Netice itibarıyla toplumsal hayat donuklaştı. Hareket kabiliyeti sıfırlandı, enerjisi sıfırlandı, teşebbüs gücü sıfırlandı. Mevki ve makamların el değiştirmesi, deveyi hendekten atlatmaya benzer hale geldi.
            30–40 yıl aynı koltukta oturanların; topluma enerji vermeleri, fikir üretmeleri, problem çözmeleri mümkün müdür? Elbette değildir.
            Demokrasiye geçtiğimiz günden beri, yaşadığımız bu çarpıklığa kimse parmak basmıyor. Siyasi çalkantılar, sistem tartışmaları, ekonomik krizler hiç bitmiyor. Dev bir ülkenin insanları, dev bir çıkmazın içinde kıvranıyor ve kendini tahrip ediyor.
            Ben bir Türkiye hayali kuruyorum.
            Muhtarlık 10 yıl, kooperatif başkanlığı 10 yıl, Oda başkanlığı 10 yıl, Dernek başkanlığı 10 yıl, Bakanlık 10 yıl, Milletvekilliği 10 yıl, Belediye başkanlığı 10 yıl, Parti genel başkanlığı 10 yıl, Başbakanlık 10 yılla sınırlandırılmış bir Türkiye hayali bu.
            Mevki makamların 10 yılına damga vurup eser vermek isteyen, nice memleket evladı var bu ülkede. Onların enerjisi, teşebbüs gücü, bilgi birikimi bu ülkeyi nasıl harekete geçirir bir düşünsenize.
            Bunun adı toplumsal dinamizmdir. Köhnemiş bir yapıyla sadece mevki ve makamları koruyabilirsiniz. Ancak bir yere kadar olur bu.
            Toplum olarak, bugüne kadar çok acılar çektik. Çok ağır faturalar ödedik, çok ağır bedeller verdik. Artık böyle devam edemeyeceğimiz gün gibi aşikâr. Eninde sonunda, 10 yıl gerçeği üzerinde buluşacağız.     

Bu yazı 1338 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum